Sosyal Medya Neden Çok Hızlı Yaygınlaştı?

Sokaklarda ellerinde cep telefonu ile gezen insanlar, her dakika elindeki telefona bakan gençler, günün önemli bir vaktini sosyal medya gruplarında gezinerek vakit geçiren insanlar, yaşadığımız son on yılın, herkes tarafından görünüp şikâyet edilen bir fotoğrafı.

Başta Instagram, Facebook ve Twitter gibi sosyal paylaşım siteleri, neden bu kadar ilgi gördü? Üzerinde ciddi analizler yapılması gereken bir sorudur bu. Biz yetişkinler bile, hayatımıza dair birçok şeyi, sosyal medyada paylaşıyor, paylaşma ihtiyacı duyuyoruz.

Her şey, kendi zaman diliminin ihtiyaçları içerisinde ortaya çıkıp kabul görüyor aslında. İnsanın yaratılıştan gelen ihtiyaçları vardır. Bu ihtiyaçları giderilmeyince, farklı yollardan bu ihtiyacını gideriyor.

Konuşmak İstiyoruz!

Konuşmak, insanın en temel ihtiyaçlarından birisidir. Dertleşmek, muhabbet etmek, hasbihal etmek, gibi kelimelerle anlattığımız bu insanî ihtiyaç, gerçek ortamlarda giderilemeyince, sanal ortamlarda gideriliyor. İnsanın kendini ifade etme ve konuşma ihtiyacı vardır.

Anadolu’nun her şehrinde çay ocakları vardır. İnsanlar oralarda buluşup muhabbet ederler. Çay bahanedir aslında. Aile ve komşu ziyaretlerimizde de demlenen çay, muhabbetimizin merkezinde durur. ‘Çay muhabbeti’ kültürümüzün bir ürünü olmakla beraber, muhabbet etmek, konuşmak, sohbet etmek, her insanın ihtiyacıdır.

Yalnızlığın yaşam biçimi hâline dönüştüğü Avrupa’da “çay muhabbeti” diye bir şey yoktur. Bize özgü olan çay demlemek, aslında muhabbeti demlemek anlamına geliyor. Çay muhabbeti olmayan yalnız insan, poşet çayı icat etmiştir. Poşet çay, muhabbeti kaybeden, yalnızlığını yaşayan Batı kültürünün bir ürünüdür.

Almanya’ya sonradan gidip “Almanca konuşma antrenmanı” yapmak isteyenlere, parklarda oturan yaşlı Almanlara selam verip yanlarına oturmaları tavsiye edilir. Çünkü, yalnız kalıp konuşacak kimsesi olmayan yaşlı Almanlar, yanlarına birisi gelince, uzun uzun muhabbet ederler. Böylece, Almancasını geliştirmek isteyen kişi için, konuşma pratiği yapma fırsatı doğmuş oluyor.

Gençler Beğenilmek İstiyor!

Etrafındaki insanlar tarafından sürekli eleştirilen, hiç takdir edilmeyen gençler, sürekli eleştirildikleri kişi ve ortamlardan kopuyorlar. Evde anne babası, okulda öğretmenleri, mahallede akrabaları tarafından sürekli eleştirilen gençler, kendilerini eleştirenlerden uzaklaşıyorlar.

Instagram, Facebook ve Twitter gibi sitelerde “beğen” tuşunun varlığı, insanın beğenilme ihtiyacından kaynaklanıyor. Yakın çevresinden muhabbet görmeyen, sözleri takdir edilmeyen gençler, kendilerini sosyal medyada ifade edip takdir toplama, ilgi çekme gayreti için giriyorlar.

“Bugün paylaştığım şey, yüzlerce beğeni aldı” veya “Son paylaştığım sözün kaç RT aldığını gördün mü?” gibi cümleleri gençlerden çok sık duyarsınız. Paylaştıklarının beğenilmesi ve tekrar paylaşılması, gençlerde kendini beğendirme ve düşündüklerini ifade edebilme duygusu yaşatıyor. Bu duygu onları mutlu ediyor. “Paylaşımları hiç kimse tarafından beğenilmeyen çocuk intihar etti” türü haberlere artık şaşırmıyoruz.

Bu duyguyu evinde, okulunda, çevresinde yaşayamayan gençler, kendilerini ifade edebildikleri ortamlarda vakit geçirmeyi tercih ediyorlar.

Instagram veya Facebook’ta kendisi gibi düşünen insanlarla arkadaş olup muhabbet eden gençler, Twitter’da ilgilendikleri, düşüncelerini merak ettikleri insanları takip ediyorlar. Daha da önemlisi, saçma da olsa, kendi düşüncelerini paylaşabiliyorlar.

Evde ki Muhabbet!

Sürekli tebessüm eden ve hayata pozitif bakabilen bir iş arkadaşım vardı. Hayata gülümsemesi, hiçbir iş ve olaydan şikâyetçi olmaması, etrafına enerji saçıyor olması dikkatimi çekmişti. Zaman zaman bu hâlinin nedenini merak ettiğimi kendisine söylerdim. Birlikte çalıştığım süre içerisinde, aile hayatına dair paylaştığı bir olay, benim aradığım cevabı bulmamı sağladı.

“Bizim evde akşam yemekleri en az iki saat sürer” diye söze başlayınca, “Nasıl yani?” diye sormuştum. Çocukluk yıllarından bu yana, onlarda bir aile geleneği olan akşam yemeği ve muhabbetlerini anlatmıştı bana.

”Bizim evde akşam yemekleri aile toplantısı gibi yapılır. Annem misafir odasındaki sofrayı donatır, çayımızı demler ve biz başlarız muhabbete. Yemek, çay ve meyve servisi arasında, herkes gününü anlatır. Babam işlerini, annem ev ve komşu muhabbetlerini, biz işyerinde veya okulda yaşadıklarımızı paylaşırız o sofrada. Kardeşimin taklitleri, ablamın esprileri akşam muhabbetlerimize tat verir. Ben kendimi bildim bileli, babam haberlerini izledikten sonra, annemin ‘Haydi sofraya!’ cümlesini duyarım. İki saatten önce kimse kalkmaz o sofradan.”

Evinde böylesi bir muhabbet ortamında büyüyen iş arkadaşımın, muhabbet ihtiyacını evde gidermesinin huzurunu, yüzünde görebiliyordum. Yüzü gülen, hayata pozitif bakan, sosyal medyayı yaşıtlarına göre çok daha az kullanan o arkadaşım, aile içi muhabbetin ve kendini doyasıya ifade edebilmenin insan psikolojisine katkısını gösterdi bana.

Biz gençleri takdir etmezsek, takdir gördükleri yerleri, bize tercih ederler. Biz gençleri dinlemezsek, gençler kendilerini dinleyen / dinlemek zorunda kalan yerleri tercih ederler.

Biz gençlerle tartışmazsak, gençler rahatça tartışmalarda kendilerini ifade edebildikleri ortamları tercih ederler.

Biz gençlerle konuşmazsak, gençler rahatça konuşabildikleri ortamları tercih ederler.

 

Sait Çamlıca

Eğitimci-Yazar

Kaynak Kitap

Teknoloji Kuşatmasında Geleceğimiz

Online Sipariş:
Bu yazının alıntılandığı kitabı aşağıdaki sitelerden satın alabilirsiniz.