Son günlerde okullardan medyaya yansıyan üzücü haberler hepimizi dehşete düşürdü.
Sınıf içinde bisiklet süren, sınıf duvarlarını yıkıp içinde ateş yakan öğrenciler…
Gecenin bir yarısı sınıf içinde yarı çıplak içki âlemi yapan öğrenciler…
Sahi neler oluyor?
Müdürüne Yumruk Sallayan Öğrencilerden Adam Olur mu?
Bir öğrencimden bahsedeceğim şimdi. Yaramazlığında, haylazlığında, öğretmenleri kızdırmanın da, idareyle bela yaşamanın da zirvesinde bir öğrenci…
Adı Muhammed. Okulun en yaramaz ve tembel öğrencilerinden biri olarak son sınıfa kadar idarenin “idare” etmesiyle gelebilmiş bir öğrenci. Okulda sürekli kavga çıkartan, öğretmenlerini de pek dinlemeyen lise son sınıf öğrencisi.
Bu öğrencim okul girişinde arkadaşlarıyla, her zamanki gibi yaramazlık yaparken, okul müdürü iyice sinirlenir.
“Delikanlıysanız çıkın ortaya?” diye kükreyince okul müdürü, bunlar üç kişi öne çıkarlar. “Biz yaptık hocam!” derken biraz da okul müdürüne diklenmişler. Okul müdürü tecrübeli ve sabırlı olmasına rağmen, “Gelin bakalım odama!” diyerek gençleri odasına çağırmış.
Bunu bana anlatan öğrencim şöyle devam etti:
“Hocam müdür bey bizi odasına aldı. Kapıyı kilitledi. Ceketini ve kravatını çıkarttı. Bize yaklaştı ve “hepiniz ceketlerinizi çıkartın. Şu anda ben sizin öğretmeniniz de değilim, müdürünüz de değilim” dedi. Biz ne olduğunu anlayamadan bizimle sokak kavgası yapmaya başladı.
Hangimize vursa yere düşüyoruz. Biz de vurmaya başladık ama, müdürümüz hem çok güçlü hem de kilolu olduğu için hiçbirimizin yumrukları etkili olmuyordu. Müdür bey bizi yirmi dakika boyunca haşat etti. Bizim elimizi kaldıracak halimiz kal-mayınca o da geri çekildi. Sanki hiçbir şey olmamış gibi kravatını düzeltti, ceketini giydi. Kapıyı açtı ve “Hadi artık sınıfınıza gidin! Şu andan itibaren bu olay kapanmıştır. Artık ben sizin müdürünüz olmaya devam edeceğim. Hakkınızda hiçbir yasal işlem yapmaya-cağım” dedi. Odadan kendimizi dışarı atıp kurtulduk!”
Bu delikanlı dershanede bizim öğrencimizdi. Sınıfta çok fazla yaramazlık yapmıyor olsa bile, alışkanlıklarında vazgeçemediği için bazı öğretmenlerini deli ediyordu.
Veli toplantısı günü gelip çattı. Muhammed’in babası bir gün dershaneye geldi. Sınıf danışman öğretmenleriyle görüşmek istedi. Bu kadar dik kafalı ve yaramaz olan Muhammed’in babasının yanında nasıl süklüm püklüm olduğunu tahmin edemezsiniz. Öğrencilik hayatı boyunca her veli toplantısından sonra ailesiyle ne kadar problemler yaşadığını da tahmin etmek zor değil. Çok sabırlı ve öğrencileriyle iyi anlaşabilen bir meslektaşım olan Mehdi Bey, Muhammed’in babasıyla görüşürken hiçbir şikâyette bulunmamış. Ondan memnun olduğumuzu, saygılı bir öğrenci olduğunu, biraz derslerine gayret etmesi gerektiğini söylemiş.
Ertesi gün Muhammed’in öğretmeninin yanına geldiğin-deki halini herkesin görmesini isterdim. O kabadayı yürüyüşü, çevresine biraz yukardan bakışı gitmiş, önünü iliklemiş, boynunu bükmüş hocasına saygısını nasıl ifade edeceğini bilemeyen bir öğrenciye dönüşmüştü.
“Hocam Allah sizden razı olsun!” diye söze başladı Muhammed. “Dün babam sizinle görüştükten sonra bana teşekkür etti. Hayatımda ilk defa babam bana teşekkür ediyor. Teşekkürle de kalmadı beni tatlıcıya götürdü. Beraber baklava yedik. Bu yaşıma kadar babam beni ilk defa bir şeyler yemeye götürdü. Bunlar sizin sayenizde oldu hocam! Eğer siz benden şikâyetçi olsaydınız, belki de dershaneden kaydımı sileceklerdi. Sağ olun hocam sağ olun!”
Lisenin en yaramaz öğrencisinin o günden sonra, o öğret-meninin derslerini nasıl dinlediğini anlatmama gerek yok galiba.
Vekil öğretmenlik yaptığım dönemde bir öğretmen arkadaşımın karnı burnunda bir veliye “Doğurup doğurup okula gönderiyorsunuz! Biz mi uğraşacağız sizin çocuklarınızla?” dediğini kulaklarımla duydum. Ne kadar üzücü! Keşke duymaz olsaydım!
Yanlış hatırlamıyorsam 1960’lı yıllarda Milli Eğitim Bakanlarından birisi “Şu okullar olmasaydı Millî Eğitim Bakanlığını yönetmek çok daha kolay olurdu!” demiş! “Biz mi uğraşacağız bu çocuklarla” diyen öğretmenin mantığı da bu eski bakanla aynı olsa gerek.
Veli “bilgilendirme” ve “bilinçlendirme” toplantılarının önemini anlamak zorundayız.
Yazının başında sorduğum, “Müdürüne yumruk sallayan öğrenciden adam olur mu?” sorusuna başka bir cevap vermeme gerek yok galiba?
Sahi biz nerede yanlış yapıyoruz?
Sait Çamlıca
Eğitimci-Yazar