Atasözleri, tarih süzgecinden geçmiş altın levhalardır. Her birinde ayrı bir hayat tecrübesi ve hayat dersi vardır. Hayat yolculuğunun en önemli trafik işaretleridir. Dedelerimizin yerleştirdiği trafik işaretleri hem de. Trafik işaretlerinin en tehlikelisi, yanlış yere, yanlış yöne yerleştirilmiş olanıdır herhalde. Bir de yanlış anlaşılanı tabiî…
“Ağaç yaşken eğilir” en çok kullandığımız atasözlerinden birisidir. Özellikle biz öğretmenler, yaramaz gördüğümüz haylaz öğrenci(ler) için, “iş işten geçmiş artık, ağaç yaşken eğilir” deriz.
Üniversite yıllarında tanıştığım ve benim Etimoloji (kelimelerin köklerini araştıran kök bilim) ile ilgilenmeme vesile olan değerli hocam Prof. Dr. Mustafa KAÇALİN Bey’le tanışıncaya kadar, ben de bu atasözünü birçoğumuzun kullandığı anlamda anlıyor ve öyle kullanıyordum.
Sonra gerçeği öğrendim. Biz bu atasözünü hep yanlış anlamış, yanlış yorumlamışız.
Ağaç yaşken eğilir sözü: Çocukluk yıllarında, ilkokul çağlarında, lise veya üniversite sıralarında eğitilememiş (eğilememiş) insan bir daha eğitilemez anlamına mı geliyor?
Asla!
Bu atasözünü bu şekilde anlamış ve anlamlandırmış olanlar bilsinler ki, atalarının kemikleri sızlar bu yoruma. Tarihini, kültürünü, medeniyetini, geçmişini ve dini inançlarını hiç anlamamış demektir bu yorumu yapan insanlar.
Bu sözü bu anlamıyla bir “öğretmen” kullanıyorsa çok daha vahimdir.
“Ağaç yaşken eğilir” atasözünün nasıl anlaşılması gerektiğini izah etmek için önce bazı temel açıklamalar yapalım.
“Yeşil” sözcüğü bir rengi ifade etmekle beraber, canlılığı da ifade eder. “Yeşil” kelimesinin etimolojik kökenine indiğimizde karşımıza ıslaklık ile ilgili kök bilgi çıkar. Yeşil kelimesi ‘’Yaş-il’’ ek ve köküne ayrılır. Yaşla ilgili ıslaklıkla ilgili anlamındadır. İçinde sıvı dolaşan, ıslaklığı ifade eden “yaş” kökünde türemiştir, yeşil kelimesi.
Bir fidanı yönlendirmek kolaydır. Önüne bir engel koyarsınız fidan o engelin kıyısından dolaşır. Büyümüş ağaca şekil vermek biraz daha zordur.
Köylerde, ot, ekin, yonca vb. atmak için ağaçtan yapılan “anadud” denilen üç çatallı uzun saplı bir alet vardır. Daha değişik isim verilen yerler de vardır. Lise yıllarında rahmetli dedemin anadudu nasıl yaptığını seyretmiştim. Dedem, insan bileğinden biraz daha ince olan ağaç parçasına meyil vermek için, ateş yakar ve ateşin köz olarak kalmasını beklerdi. Közlerin içine kalın ağaç parçasını, bir müddet sabit tutacak şekilde yerleştirirdi. İstediği eğime ulaşınca ateşten çıkartırdı. Ve kalın odun parçası anadud şeklini alır.
Tüm bunlarla varmak istediğim noktaya gelince;
Demek ki bir ağaca sadece fidan iken yön verilemiyor. Büyüdükten sonra da yön verilebiliyor. Sadece “yöntem” farklı… Doğru yöntemi kullanmayı bilmeyen birinin “ağaç yaşken eğilir!” sözünün arkasına saklanması ne kadar doğru?
Hangi yaş’ta olursa olsun, ağacın içerisinde sıvı dolandığı müddetçe, uygun yöntemi kullanmak kaydıyla, ona yön verebilirsiniz.
“Ağaç yaşken eğilir” sözü “Ağaç, her yaşta farklı eğilir” şeklinde veya “kurumamış (ölmemiş) ağacı eğmeye çalışmaktan vazgeçmeyin” şeklinde anlayabiliriz.
İnsanın ölüsünden, ağacın kurusundan ümit kesilir sadece. Yaşayan insandan ümit kesen, cehaletini ve beceriksizliğini tasdik etmiş olur.
Yaratıcı bile insana son nefesine kadar müsaade ederken, bizim “ağaç yaşken eğilir!” diyerek insandan ümit kesmeye hakkımız var mı?
Şayet ağaç sadece yaşken eğilebilseydi, anne ve babası tarafından eğitim verilememiş hiçbir insan eğitilemezdi.
Şayet ağaç sadece yaşken eğilebilseydi, ilkokul yıllarında eğitim verilememiş hiçbir insan eğitilemezdi.
Şayet ağaç sadece yaşken eğilebilseydi, peygamberler sadece çocuklara gönderilmez miydi?
Trafik işaretlerinin doğru anlaşılmasına vesile olması temennisiyle, “Tüm peygamberler “yetişkin” insanlara gönderilmedi mi?” diye bir soru sorsam ve başka hiçbir cümle kurmadan sizleri, “ağaç yaşken eğilir” sözü üzerinde tekrar düşünmeye davet etsem nasıl olur?
Bence iyi olur!
Sait Çamlıca
Eğitimci-Yazar