Maalesef, her konuyu siyasi tartışmalar içerisine çekme konusunda üzerimize yok. Bir konu ne kadar önemli olursa olsun, işin içine siyaset girince, sulanıyor. Başka konular olunca az çok anlıyorum da, konu eğitim olunca, hem üzülüyorum hem de kızıyorum.
28 Şubat sürecinde sekiz yıllık kesintisiz eğitime geçiş yaptırıldı. Bu kararın ne kadar siyasi bir tartışma olduğunu bilmeyen yok. Yıllarca, yedi yaşında ki çocuklar ile, ergenliğe geçiş yaşı olan, 13-14 yaşlarında ki çocuklar, aynı binada, aynı bahçede , aynı koridorda oynadılar. Daha kötüsü, aynı tuvaletleri kullanmak zorunda kaldılar.
Yeni eğitim sisteminin (4+4+4) eksikleri yok değil. Özellikle sistemin değiştiği ilk yıllarda bazı sıkıntılar olacak. Ancak bana sorarsanız, 7 yaşındaki çocuklarla 14 yaşındaki çocukların okullarının, koridor ve tuvaletlerinin, zaman içerisinde ayrılacak olması bile, yeni sisteme geçişi desteklemek için önemli bir gerekçedir.
66 aylık çocuklar, okula başlamak için çok küçük!’ diye tutturdu birileri. Bu konuda özellikle annelerin zihnini iyice bulandırdılar. Maalesef bazı uzmanlarda medyaya çıkıp, konu hakkında bilimsel veriler(!) sunarak, milletin zihnini daha çok bulandırdılar.
Zamanı ve çocuğu okumalı!
İçinde yaşadığınız zamanı doğru okuyamadan, zamane çocukları hakkında ortaya koyacağınız veriler sizi yanıltır. İnsanlık tarihi boyunca hiç yaşanmamış bir dönem yaşıyoruz. Öyle bir dönem ki, insanlıktan tarihinde ilk defa çocuklar, babalarına ve dedelerine teknoloji öğretiyorlar. 66 aylık bir çocuk, 66 yaşında ki dedesinden çok daha iyi bilgisayar kullanabiliyor. Teknoloji o kadar hızlı ilerledi ve gelişti ki, bu gelişim hızına, en çabuk çocuklar ve gençler ayak uydurabiliyor. Yirmi yıl önce ki 66 aylık bir çocuğun öğrenme hızı ile bugünün 66 aylık çocuğunun öğrenme hızı aynı değildir.
Bazı uzmanlar konuyu o kadar abartıyor ki, anaokuluna gitme yaşı ile, okula başlama yaşı arasında 5-10yıl fark varmış gibi konuşuyor. Öyle cümleler kuruyorlar ki, sanki kundaktaki bebekler okul sıralarına gönderiliyor sanırsınız. Milletin zihnini bu kadar bulandırmaya hiç kimsenin hakkı yok.
20 yıl önceki bilimsel verilerle konuşan uzmanlar, isterse profesör olsun, çok kitap okumuş olsalar bile, değişen zamanı ve bu değişimin çocuklar üzerinde ki etkisini okuyamamışlar. Eskiden 100 yılda bir meydana gelebilecek bir değişimin, bugün 10 yılda hatta bazen daha kısa bir sürede meydana gelebileceğini görmek zorundayız.
Rapor alan aileler!
Çocuğum okula erken başlayıp sıkıntı yaşamasın!’ düşüncesiyle rapor almaya çalışan aileler var. Bu ailelerin bu düşünceye sahip olmasında en büyük suç, medyada konuşan ve yazan uzmanlardır. ‘Çocuğunuzu o yaşta okula göndermeyin!’ diyeceklerine, anne babanın sorumluluklarını anlatmak için emek harcasalar, memleket için çok daha faydalı işler yapmış olurlar.
Buradan bütün ailelere sesleniyorum;
Gönül rahatlığı ile çocuklarınızı okula yazdırıp gönderebilirsiniz. Ancak bütün sorumluluğu sisteme, okula ve öğretmene yükleyecekseniz, çocuğunuzu 10 yaşında da okula başlatsanız, sıkıntı yaşarsınız.
‘Çocuğumu okula göndermemek için nasıl rapor alsam?’ diye düşüneceğinize, ‘ Okullu bir çocuğa ebeveyn olmanın sorumluluklarını yerine getirmek için neler yapmam gerekir?’ sorusunun cevabına hazırlık yapın. Mesela daha az televizyon izleyin, daha çok kitap okuyun. Evinizde bir eğitim saati uygulaması başlatıp, çocuğunuz ödev yaparken siz kitap okuyun.
Önce Aile!
Yeni eğitim sistemi içerisinde anne baba eğitimine ne Kadar ağılık verilecek bilmiyorum. Umarım bu konu ihmal edilmez. Çünkü anne ve babayı eğitim sistemine dahil etmediğimiz sürece, eğitim sistemi problemlerimiz bitmeyecek.
Daha geçenlerde evinde çok güzel bir kütüphanesi olan bir dostumu ziyarete gitmişim. Değil 66 ay, henüz 55 aylık olan oğlunun bütün işi kitap, defter ve kalemlerle oynamaktı.
’66 aylık çocukların, elleri bile kalem tutmaya uygun değil!’ diyenler, ya çocukları tanımıyor, ya da siyasi bir inatla konuşuyorlar.