Biliyorum garip bir başlık oldu.
Soruyu okuyan birçok insan gibi siz de “Deli miyim ya?” diye düşündünüz.
“İnsan annesini öldürmeyi düşünebilir mi? Bu ne saçma bir soru.” dediğinizi duyar gibi oldum.
Gazetelerin ikinci sayfalarında kısaca okuyup geçtiğimiz, aile içi şiddet merkezli haberleri çabuk unutuyoruz.
İlk haber Konya’dan…
Konya’da bir kadın, kızı tarafından boğazı ve kolları kesilerek öldürüldü. Görgü tanıkları kadının kafasının gövdesinden ayrılmış halde bir kutu içinde bulunduğunu bildirdi.
Polislerle birlikte eve giren apartmanın kapıcısı Ömer Boztepe, gördüklerini şöyle anlattı: ”Annenin cesedi karyola ile dolabın arasında duruyordu ve başı yoktu. Sebahat hanımın başını bir kenarda duran kutunun içinde buldular. Ayrıca kadının elleri ve bilekleri de bıçakla kesilerek vücudundan ayrılmıştı. Annesini öldüren kız odada gülüyordu, dengesini yitirmiş gibiydi.”
Hepimiz zaman zaman anne veya babamızla problemler yaşarız. Tartışmalarımız olur. Ancak bir insan annesini boğazını keserek öldürür mü? Anne veya babanızla yaptığınız tartışmalar sonrasında onları öldürmeyi düşünmez normal insanlar.
Bu haber için “Cehalet işte!” diye düşünüp ciddiye almayabilirsiniz. “Eğitim şart” veya “Haydi kızlar okula!” gibi slogan veya kampanyaların ne kadar gerekli olduğunu da düşünebilirsiniz.
Bence mesele bu kadar basit değil. Bu haberden önce yayımlanan haberin kahramanları “eğitimsiz” insanlar değil ki!
İkinci haberde, Hukuk Fakültesi’nde öğrenci olan bir genç kız, profesör olan annesini, boğazını keserek öldürüyor.
Ankara Beykent’teki evlerinde tartıştığı annesi, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyesi ve fakültenin eski dekan yardımcısı Prof. Dr. Ayşe Olcay Tiryaki Aydıntuğ’u, bıçaklayarak öldürenin Hukuk Fakültesi öğrencisi (kızı) Başak Aydıntuğ olduğu anlaşıldı.
Bu haberleri okuyunca annem geldi aklıma. Acaba annemle en son ne zaman ciddi kavga ettim diye düşündüm. Ufak tefek tartışmaları saymasam, en son 14 yaşlarında annemden dayak yemiştim. Sebebini tam olarak hatırlamıyorum ama annem beni döverken yerimden hiç kıpırdamamıştım. Sinirimden dişlerimi sıkıp sesimi yükselttiğimi hatırlıyorum sadece.
Annem yıllar sonra kız kardeşime bu olayı anlatırken “O sinirle bana vuracak ve benim ana kalbimi incitecek diye çok korktum.” demiş. Bunu söylerken ana yüreğinin gözyaşına dönüştüğünü söylememe gerek yok.
Bu yazıyı hazırlarken bir haber taraması yaptım. Karşılaştığım haberler insanın içini karartacak kadar kötü. Annesini dövenler, babasını bıçaklayanlar, annesini boğanlar, babasını evden kovanlar…
“Ayaklarının altında cennetin varlığını” bize müjdeleyen bir peygamberin müjdesinden bîhaber yetişen nesiller yüzünden daha neler duymak zorunda kalacağız.
Lise yıllarımda hep gurbette olduğum için annemle sürekli mektuplaşırdık. Annem bana, uzun uzun ve dualarla dolu mektuplar yazardı. Ben de anneme yazardım duygularımı. Mürekkep kalemde duyguya dönüşür, sayfalarca mektup hâlinde Almanya-Türkiye arasında gidip gelirdi.
Ben, “Dua et ey nurlu ağız, dualardadır tesir.” diye bitirirdim mektuplarımı. Bugün anneme mesaj yazacak olsam bazen mesajın sonuna aynı mısraları eklerim.
Hadi diyelim ki siz annenizi öldürmeyi hiç düşünmediniz.
Şimdi de evladınızın yüzüne bakarak düşünün. Acaba sizin çocuğunuz elinde bıçakla üstünüze yürüse ne hissedersiniz?
Anne katillerinin çoğalması hiç hayra alâmet değil.
Allah sonumuzu hayreylesin.
Sait Çamlıca
Eğitimci-Yazar