Eleştiri kelimesi elemek kelimesi ile aynı kökten gelir. Eleştiriseniz elemiş olursunuz. Eleştirmezi, elekten geçirmezseniz, iyi kötü, faydalı zararlı bir arada kalır. Sevdiğiniz bir insana yapabileceğiniz en büyük kötülük, kusurlarını ona söylememektir. ‘Göz kendini göremez’ denilir. Dosta ayna olmak sözü de bu gerçeği vurgular.
Özellikle makam sahibi insanların en büyük düşmanları, onlara yağcılık, dalkavukluk yapanlardır. Dalkavuk kelimesi sözlükte ‘Çıkar ve yarar beklediği ya da kendisinden çıkar sağladığı kimselere, makamca, durumca büyüklere karşı saygı ve hayranlık göstererek yaranmak isteyen kimse’ olarak tarif edilir. Sözlük anlamında daha çok saraylarda devlet büyüklerini eğlendiren kişiler olarak bilinirler.
Dalkavukluk, Osmanlı’da kabul görmüş bir esnaf sınıfıydı. Devletin başındaki Sultan veya üst düzey yöneticilerine hizmet edip geçimlerini bu işle sağlayan birçok Dalkavuk varmış. Dalkavukların asıl görevi hizmet ettkleri kişiyi eğlendirmektir; ama özellikle kriz anlarında dalkavuklar efendisi adına hedefteki kişiyi utandırtmak ve şahsiyetini zedelemek için çeşitli amaçlarla kullanılmıştı. Sosyal medya trollerini yaptığı iş ile Dalkavukların işi birbirine ne kadar benziyor. Meslek olarak Dalkavukluk işini yapan insanlar çok düşük ücretle kelle koltukta gezen kimselerdi. Efendilerinin gözden düşmesi çoğu zaman onların da sonu oluyordu. Sosyal medya trolleri, dalkavukluk yaptıkları insanlar görevden ayrılınca ya hesaplarını kapatmak veya geçmiş paylaşımlarını silmek zorunda kalıyorlar. Mesleklerini abartan bazı sosyal medya dalkavuklarının kellesi gitmese bile cezaevine girmek durumunda kalıyorlar.
Patlıcan’ın Değil Padişahın Dalkavuğu
Dalkavukluk mesleğini en iyi anlatan hikaye budur.
Padişahın biri, patlıcanı çok severmiş. Ne zaman; ‘Şu patlıcan musakkaya bir türlü doyamıyorum’ dese, dalkavuğu da; ‘Aman padişahım, siz söyleyince ağzımın suyu akıyor. Akşam olsa da yesek’ dermiş. Padişah imam bayıldıdan söz edecek olsa;
‘Padişahım, şu imam bayıldıyı icat edenin mekanı cennet olsun, nefis bir yemek. İnsan yemeye doyamıyor’ dermiş.
Padişah; karnıyarıktan, patlıcan dolmasından, kızartmasından, kebabından, patlıcan salatasından, turşusundan ve reçelinden söz ettikçe, dalkavuk da göklere çıkarırmış patlıcanı.
Gel zaman git zaman, padişah patlıcandan bıkmış ve nefret etmeye başlamış. Sofraya değil yemeği, salatası, turşusu, tatlısı, patlıcanın adını bile duymak istemeyecek hale gelmiş. ‘Şu patlıcan musakkanın neresini beğenirler de yerler, bir türlü anlamıyorum’ dediğinde, dalkavuk da padişahın sözünü tamamlamış; ‘Aman padişahım, bu musakkanın yenilmesini yasaklamak lazım…’
Padişah, bir başka gün; ‘Bu insanlara hayret ediyorum. O kadar güzel salata çeşidi varken akşam yemeğinde tutup patlıcan salatası yiyorlar. Anlamak mümkün değil!’ dediğinde, dalkavuk sözünü kesercesine atılarak eklemiş: ‘Padişahım, bu insanlarda damak zevki diye bir şey yok. En iyisi, patlıcanın yetiştirilmesini yasaklamalı. Adını bile duymaktan nefret ediyorum…’
Bu konuşmaları duyan biri dayanamamış ve padişahın olmadığı ortamda, dalkavuğa sormuş; ‘Yahu! Sen bir zamanlar patlıcanı metheder ve adeta göklere çıkartırdın. Şimdi ise patlıcanı ve yemeklerini kötülüyorsun. Nasıl olur da bu kadar değişebilirsin hayret!’ Dalkavuk da hemen yanıtlamış; ‘Bana bak arkadaş! Ben patlıcanın değil, padişahın dalkavuğuyum. Anladın mı?’
Övgü Ateşi
‘Kusuru kendisine söylenmeyen insan, ayıbını hüner sanır’ diyor Sadi Şirazi. Bir insanı bazen döve döve değil öve öve bitirirsiniz. Özellikle makam sahiplerinin gözünü kör eden şeylerden birisi de budur. Etraflarına topladıkları insanların övgü sözlerinden, övgü çiçeklerinden önlerini göremez hale geliyorlar. Direksiyonunda oturduğu araba uçuruma doğru hızla gidiyor ama dalkavukların attığı çiçeklere sevinmekten, yüz metre ilerisinde ki uçurumu bile görmüyor.
Eski bir makam sahibi yeni bir makama gelen arkadaşına nasihat ederken demiş ki; Bu makama oturduğun andan itibaren en çok seni eleştirenlerin sözlerini dikkate al. Seni övmeye, sürekli sırtını sıvazlamaya başlayan insanlar ilk fırsatta seni arkandan vurur. Makam sahibi olduğun halde seni eleştirme cesareti olan insanlar samimi insanlardır. Napolyon Bonapart ‘Yapıcı eleştiri, akıllı insanları güçlendirir, ahmakları öfkelendirir’ diyor.
Dalkavuklar dışında etrafında kimse bırakmayan yöneticiler, kendi iplerini çekerek intihar ediyorlar. Sadece kendisine dalkavukluk yapan insanlara makam vermek, dalkavukluğa devam ettiği için o makamda o insanları tutmak, hastasına kanser olduğunu söylemediğini bildiğiniz doktora muayene olmak gibidir. ‘Turp gibisiniz maşallah’ sözleri, kanserden ölmenize engel olmayacak.
Bazı makam sahipleri, kendisini sosyal medyadan eleştirenleri bile engelleyerek susturuyor. Sahte sosyal medya hesaplarıyla kendisini övdürenler de var. Hatta bazıları kendi kullandıkları sahte bir hesapla, kendi adlarına olan hesabın altına kendi kendilerini öven sözler yazıyorlar. Bu tavrı ‘narsizm’ ile açıklamak ne kadar doğru bilmiyorum.
Sizi döverek bitirmeye çalışanlara karşı koymak kolaydır. Zor olan, sizi överek bitirmeye çalışanlara karşı kendini korumaktır. Emin olun övgü ateşiyle yanıp yok olanların sayısı, diğerlerinden çok daha fazladır. Daha acı veya daha komik olan ise övgü ateşini yakanlar, siz makamdan inince size en çok sövecek olanlardır genelde. Çünkü onlar sizin değil koltuğunuzun dalkavuklarıdır.
Sait ÇAMLICA
Eğitimci Yazar