Mayalardan Dataizm Çağına Değişmeyen Güç!

Yeterince ilerlemiş bir teknoloji büyüden farksızdır  (Arthur C. Clarke)

 

Yönetmenliğini Mel Gibson’ın yaptığı, 2007 yılında yayınlanan Apokalipto filminin en çarpıcı sahnesi, esir aldıkları Maya uygarlığına ait erkekleri öldürdükleri sahnedir.

O sahneye geçmeden önce filmin tanıtım yazısını vereyim. Maya uygarlığında huzur ve barış dolu bir kabile, tanrılarına kurban etmek üzere köle arayan savaşçılar tarafından vahşi bir saldırıya uğrarlar. Jaguar Paw, hamile karısını ve oğlunu sakladıktan sonra savaşa devam eder. Bir güneş tutulması, onun hayatını kurtarır. Artık hayatta kalma savaşı vermek ve ailesini kurtarmak zorundadır.

Tanrılara Kurban Verme Sahnesi

Filmin en çarpıcı sahnesi şöyledir: Esir alınan erkekler maviye boyanır. Kral, yardımcıları ve ailesi yüksek bir tepede tören düzenlemektedir. Halk bu töreni izlemekte ve sırayla kafası kesilenleri alkışlamaktadır. Kesilen kafa, kalabalığa doğru yukarıdan fırlatılır. Her kesilen kafayla beraber büyük bir alkış kopar. Önce kesilen kafa, sonra cansız beden, merdivenlerden aşağıya, kalabalığa doğru yuvarlanır.

Kafa kesme sahneleri esnasında kralın ailesi ve tuhaf hareketler yapan büyücü sık sık kameraya yansır. Kral ve diğer aile bireyleri zaman zaman gökyüzüne bakarlar. Filmin başrol oyuncusu olan Jaguar Paw, kafası kesilmek üzere kütüğe yatırılır. O esnada güneş yavaş yavaş tutulmaya başlar. Güneş tutulması gerçekleşince, tanrılara kurban verme sahnesini izleyen kalabalık panikler. Meydanda büyük bir sessizlik olur. Gün ortasında aniden ortamın kararması herkesi korkutur. Bu esnada kral ve diğer görevliler “amacımıza ulaştık” bakışı atarlar birbirlerine. Kral kürsüye çıkıp milleti sakinleştirir ve kurban vermek için kafasını kesmek üzere oldukları kişiyi affettiğini ilân eder. Bu duyurunun hemen ardından Güneş tutulması sona erer. Ortalık yeniden aydınlanıp güneş ışığına kavuşan kalabalık halk, krallarının kendilerine verdiği Güneş için (!) çok mutlu olur ve coşkuyla sevinç naraları atarlar.

Maya kabilesine baskın yapan ekibin lideri, cellatları yöneten adama yaklaşıp geriye kalan esirleri ne yapması gerektiğini sorar. Cellatların başındaki adam, hepsini öldürmesini işaret eder.

Bu filmi izlemiş olan arkadaşlara, bu sahnedeki ayrıntıyı fark edip etmediklerini sordum. Maalesef birçoğu fark etmemiş. Kral ve etrafındaki büyücü, hiçbir şey bilmeyen cahil toplumu, döneminin bilginlerinden aldığı bilgiyle büyülüyor. O töreni, tam Güneş tutulma saatine göre ayarlıyor ve Güneşin tanrısı kendisiymiş imajı vererek, cahil halk kitlesini kendisine ‘gönüllü kulluk’ yapmaya ikna ediyor. İnsanı köle yapmanın en kalıcı yöntemi bedenini esir almak değil, zihnini esir almaktır!

Hz. Mûsâ’nın Asası!

Tarih boyunca halkı sömüren firavunlar, krallar, diktatörler hep aynı yöntemi kullanmış. Bilgiyi sihir gibi kullanıp toplumu kendisine “gönüllü kulluk ve kölelik” yapmaya ikna etme yöntemi!

Kur’an’ı Kerimde geçen Hz. Mûsâ kıssası için benzer yorum yapan İslam âlimleri var. Klasik tefsir geleneğimiz, Hz. Mûsâ’nın asasının büyük bir yılana dönüşerek, Firavun’a hizmet eden sihirbazların küçük yılanlarını yuttuğundan bahseder. Ancak bazı âlimlerimiz olayı çok farklı bir şekilde anlatır.

Herkesin bildiği gibi Firavun halkı kendine “gönüllü köle” yapmak için sihirbazlarını kullanmıştı. Sihir, lügatte sebebi gizli ve üstü kapalı olan şey demektir. Sihirbaz bizim bilmediğimiz şeyleri bildiği için veya yaptığı oyunu iyi gizleyebildiği için bizi kandırıp yanıltabilir. Göz yanılsaması ile bizi hayrete düşürebilir. Gerçekte ortada olağanüstü bir durum yoktur. Ancak seyreden kitlenin gözünü yanıltarak, sihir yapılmış gibi gösterilir. Sihirle nasıl göz boyaması yapıldığına dair yüzlerce video izleyebilirsiniz internette.

Firavun ile Hz. Mûsâ kıssası için benzer bir açıklama yapan İslam âlimlerine göre, Firavunun sihirbazları, yılan şeklinde boyadıkları hayvan bağırsaklarının içini, sıcak ortama gelince gevşeyen ‘cıva’ ile doldurmuşlar. Yılana benzeyen bağırsak içindeki cıva, gösteri saatine kadar serin bir yerde bekletiliyor. Gösteri zamanı gelince, elinde ölü bir yılan varmış gibi gösteri yapıyor sihirbazlar. Gösterinin ilerleyen dakikalarında alttan ısıtılan veya güneş vurduğu için ısınmış olan bir taşın üzerine koyuyorlar yılanı! Bu esnada sihir yapıyormuş gibi hareketler ve klasik büyücülerin kurduğu ve hiç kimsenin anlamını bilmediği ‘abrakadabra, hokuspokus’ gibi sözler söylüyorlar. Hareket ve eylemlerinin gizemi sürekli artıyor. Kalabalık kitlenin heyecanı zirve yaparken, sıcakta gevşeyen cıva ile yılanlar (!) hareket etmeye başlıyor. Ölü yılanı dirilten sihirbazlar büyük alkış alıyor.

Cıvanın nasıl kimyevî bir madde olduğunu, serin ortamda sert, sıcak ortamda yumuşak olduğunu bilen kimyacılarla iş birliği yapan Firavun ve sihirbazları, cahil halk kitlesini bu şekilde kandırıp kendilerine ‘gönüllü köle’ yapıyorlar.

Apokalipto filmindeki Güneş tutulma saatini bilen büyücü ile Firavun’un emrinde çalışan sihirbazların kimya bilgisi aynı amaç için kullanılıyor. Döneminin en iyi ve yeni bilgisine, ilmine sahip olanlar, bu bilgiyle cahil kitleyi kandırıyor ve kullanıyor.

Hz. Mûsâ, Allah tarafından bilgilendirildiği için, elindeki asa ile bağırsaktan yapılmış sahte yılanları deliyor. Yılanların içindeki cıva ortalığa akınca, sihirbazların büyüsü bozuluyor ve Firavun’un karizması çiziliyor. Böyle bir bilgiye sahip olması imkânsız olan Hz. Mûsâ’nın, Allah’ın elçisi ve Allah tarafından bilgilendirilen kişi olduğuna inanan sihirbazlar iman ediyorlar. Yanlış bilgi insanları firavunlara kul / köle ederken doğru bilgi insanı yaratıcısına kul eder.

Hitler ve Bilgi

Her kral kendi döneminin uyutma ve uyuşturma bilgisini kullanmıştır. 20. yüzyılın en şaşırtıcı olayı, Hitler gibi bir adamın, bazı tarihçilere göre delinin, bütün dünyayı yakacak kadar Alman halkını ikna edebilmiş olmasıdır. Delinin teki, kendi inandığı yalan yüzünden tüm dünyayı ateşe verdi 2. Dünya Savaşı’nda.

Mayalar döneminde Güneş tutulma anını bilmek güç iken, Firavun kimya bilgisini gücü için kullanmıştır. Hitler, Güneş tutulma anı veya kimya bilgisi ile toplumu ikna edemezdi. Çünkü Hitler döneminde (1889-1945) Güneş tutulması veya sıcakta gevşeyen cıva ilmine herkes sahipti. Hitler kendi yaşadığı dönemin en etkili toplum yönlendirme bilgisi olan “propaganda”yı kullandı.

Propaganda, bir inancı, bir doktrini tüm insanlara kabul ettirmeye çalışma sanatıdır. Propaganda, bir fikri bir bakış açısını, genel halk üzerinde etkili hale getirmek isteyenin kullanabileceği en iyi yöntemdir. 18.yüzyılda başlayıp tüm dünyada yaygınlaşan milliyetçilik rüzgârını kullanan Hitler, Alman halkını seçilmiş halk olduğuna ve dünyayı Almanların yönetmesi gerektiğine ikna etmiştir.

1933’te Nazilerin iktidarı ele geçirmesinin ardından, Hitler, Joseph Goebbels’in başkanlığını yaptığı, Kamu Aydınlanma ve Propaganda Devlet Bakanlığı’nı kurdu. Bakanlığın amacı, Nazi mesajının sanat, müzik, tiyatro, film, kitap, radyo, eğitim dokümanları ve basın tarafından başarılı bir şekilde iletilmesini garantilemekti.

Nazi propagandası için pek çok hedef kitle vardı. Almanlara, yabancı düşmanlara ve Yahudi yıkımına karşı mücadele hatırlatıldı. Almanya’nın Sovyetler Birliği’ni işgalinden sonra, Nazi propagandası sivillere, askerlere, polis memurlarına ve işgal edilen bölge idarelerinde hizmet veren Alman olmayan destekçilere de yapıldı.

Özellikle filmler, ırkçı Yahudi düşmanlığını, Almanya’nın askerî gücünün üstünlüğünü ve Nazi ideolojisinde tanımlanan düşmanların içsel kötülüğünü yaymada önemli bir rol oynadı. Nazi filmleri, Yahudileri Aryan ırkına sızan ‘insanlık dışı’ yaratıklar olarak tanımladı.

Almanya’da gazeteler, hepsinin üstünde Der Stürmer (Saldırgan), Yahudileri anlatmak için Yahudi karşıtı çizimler kullanan karikatürler bastı. Almanya’nın Eylül 1939’da Polonya’yı işgal ederek 2. Dünya Savaşı’nı başlatmasının ardından, Nazi rejimi, propagandayı Alman siviller ve askerler üzerinde Yahudilerin sadece insanlık dışı olmadığını, aynı zamanda Alman Devleti’nin tehlikeli düşmanları da olduğu etkisini yaratmak için kullandı.

Nazi rejimi propagandayı, Alman nüfusun fetih savaşlarını desteklemesi için rejimin sonuna kadar kullandı. Nazi propagandası aynı zamanda Avrupalı Yahudilerin ve Nazi rejiminin diğer mağdurlarının kitlesel imhasını uygulayanları motive etmek için de gerekliydi. Propaganda, diğer milyonlarca kişinin (seyirci kalarak) ırkçı amaçlarla yapılan zulmü ve kitlesel katliamı kabullenmesini sağlamaya da hizmet etti.

Hitler, kendi döneminin kitle yönetim aracı olan propagandayı kullanarak hem kendi halkını hem dünyayı ateşe verdi. Milyonlarca insanın ölümüne sebep oldu. Kesin rakam bilinmemekle beraber yarısına yakını sivil ölümler olmak üzere 60 milyon insanın öldüğünü aktaran kaynaklar var.

Veri Dini veya Dataizm

21. yüzyılda insanları kandırmak ve kullanmak imkânsız sanıyorsanız, buraya kadar okuduklarınızdan hiçbir şey anlamamışsınız demektir. Dünya var oldukça büyücüler, krallar, sihirbazlar, firavunlar ve diktatörler asla bitmeyecek. Sadece şekil ve yöntem değiştirecekler. Çağımızın en büyük sihrini teknoloji ile yapıyorlar. Bu kitabın yazılma amacı da buna dikkat çekmektir.

Modern çağın sihirbazları ve firavunları Facebook, Twitter, Instagram, YouTube gibi dönemimizin en önemli kitle iletişim araçları sayesinde elde ettikleri bilgilerle geleceği şekillendiriyor, toplumları köleleştiriyorlar. 21.Yüzyıl için 21 Öneri kitabının yazarı Yuval Noah Hariri çağımızın bu sihirli gücünü Dataizm veya Veri Dini olarak adlandırıyor. Toprak ve hammadde savaşları değil, savaşları yaşandığını, bilgi güvenliği alanında çalışanlar biliyorlar.

Sosyal medya hesaplarında yaptığımız paylaşımlarımızla, beğendiğimiz resim veya yazılara tıklayarak kişiliğimizi de deşifre ediyoruz. Teknolojiyi geliştiren ve en çok kullanılan sosyal medya platformlarının başındaki insanlara bedava hizmet ediyor, eğlenerek ve beğenerek gönüllü kulluk ve kölelik yapıyoruz. Bunu eleştirirken bile onların sistemleri üzerinde eleştiriyoruz. Cezaevinin içinde özgürlük naraları atıyoruz.

Bilenler, Bilmeyenleri Yönetiyor

21.yüzyıl ile geçmişte yaşananlar arasında aslında hiçbir fark yok. Hâlâ bilenler bilmeyenleri “gönüllü köle” olarak kullanıyor. YouTube gibi video paylaşım sitelerinin sahipleri video hazırlayıp paylaşma ihtiyacı hissetmez. Çünkü bizim hazırlayıp paylaştığımız videolarla para kazanıyorlar. Twitter kurucuları tweet atmadan para kazanıyorlar. Yemek satan web sitelerinin sahipleri yemek yapmazlar. Yemek yapanlarla yemek alacaklar arasındaki sistemi kurarak para kazanıyorlar. Türkiye’de bir dönem çok konuşulan Uber gibi taksi kiralama firmalarının taksisi yoktur ama profesyonel sistemleri vardır. Sistem kurmasını bilenler, sistem kurmasını bilmeyen cahiller eliyle zengin oluyorlar.

Kural hiç değişmiyor. Bilenler, bilmeyenleri yönetiyor. Bilenler, bilmeyenlerin sırtından para kazanıyor. Bilenler, bilmeyenleri “gönüllü çalışan” olarak kullanıyor. Dünün köleleri karın tokluğuna ve yatacak yer sahibi olma karşılığında hizmet ediyordu. Bugünün köleleri az para karşılığında dev sistemleri besliyor.

“21. yüzyılda dünyayı kim yönetecek ve geleceğe kim hâkim olacak?” sorusunun cevabını vermeme gerek var mı?

Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu? (Zümer-9)

 

Sait Çamlıca

Eğitimci-Yazar

Kaynak Kitap

Teknoloji Kuşatmasında Geleceğimiz

Online Sipariş:
Bu yazının alıntılandığı kitabı aşağıdaki sitelerden satın alabilirsiniz.