Said Nursi ve yazdığı Risaleler hakkında yazılmış onlarca kitap var. Bu kitapların çok büyük bir kısmını Nurcu yazarlar yazmış ve Nurcuların kurduğu yayınevleri yayınlamıştır. Said Nursi’yi ve eserlerini parlatma, pazarlama, cilalama ve özellikle Kuran ve akla aykırı yönlerini kıvırma adına yazılmış kitaplardır büyük bir kısmı. Said Nursi ve yazdığı Risaleleri eleştirmek için yazılmış olan kitaplardan birçok insanın haberi bile yoktur. Konuya dair bilgisi olan birçok hoca, bildiklerini yazmıyor. Ciddi araştırmalar yapıp yazanların önemli bir kısmı, müstear isimler kullanıp, internet ortamında dolaşıma sokma cesareti gösterebiliyorlar sadece.
FETÖ tartışmaları sonrasında biraz daha cesur davranmayı göze alan hocalar olsa bile, cesur bildiğimiz birçok hoca veya alim, halen Said Nursi ve Risaleleri aleyhinde konuşmayı korkuyorlar. Ben bu yazıyı yazarken (2024), Said Nursi ve eseleri ile ilgili satışta olan en ciddi eleştiri kitaplarından birisi, Mustafa Gök adına yayınlanmış bir kitaptı. Süleymaniye Vakfı Yayınları tarafından basılmış olan “Risale-i Nur Külliyatına Eleştirel Bir Yaklaşım” adlı kitap, konuya dair çok ciddi bir çalışma olmuş.
15 Temmuz 2016 darbe girişimini yapan grubun Nurcu bir grup olduğu gerçeği bilinmesine rağmen, neden halen Nurculuk aleyhinde konuşmayı korkuyorlar? Fethullah Gülen grubunun Nurcu bir grup olduğunu bile unutturmaya çalışıyorlar. Devlet yetkilileri ve alimlerin büyük bir kısmı bu gerçeği dillendirmiyor bile.
Geçmiş yıllarda Said Nursi ve Nurculuk ile ilgili yazılmış olan eleştiri kitapları, birçok insan tarafından bilinmiyor. Bu kitapların bazıları sadece sahaflarda var veya hiçbir yerde bulunamıyor. Bu kitapları piyasadan toplayıp yok edecek kadar derin bir el olduğuna dair şüphem olduğunu belirtmem gerekiyor.
Birkaç örnek kitap vereyim meraklılarına.
- Din Işığı Altında Nurculuğun İçyüzü, Faruk Güventürk, Okat Yayınevi, İstanbul 1964.
- İslam Dininden Ayrılan Cereyanlar: Nurculuk, Neda Armaner, Milli Eğitim Basımevi, Ankara 1964.
- Nurcular Arasında Bir Ay, Yılmaz Çetiner, Varlık Yayınları, İstanbul 1964.
- Türkiye’de Gerici Akımlar Ve Nurculuğun İçyüzü, Çetin Özek, Varlık Yayınları, İstanbul 1964.
“Din Işığı Altında Nurculuğun İçyüzü” kitabının önsözünde şunlar yazıyor; Bu küçük kitabımın yazılmasından maksat, bir kanser gibi gittikçe büyüyerek saf ve temiz Türk halkının beynini bulandırmak, onu kandırıp engerek zehirinden de daha şiddetli manevi bir zehirle uyuşturup ve maksatlı bir surette kara taassubun, cehaletin, geriliğin kör kuyusuna düşürüp, kendi siyasi emelini tahakkuk ettirmek için vatanı parçalamayı gaye edinen nurcu Şeyhi Saidi Kürdi (Nursi) ve onun yine aynı maksadı güden, kimi ordudan, kimi başka mesleklerden türlü ahlaksızlıkları yaptıkları cihetle tard edilmiş halifelerinin, din ve ilim yolundan maskelerini düşürmek ve körü körüne onlara inanmış zavallı ve temiz halkımızı uyandırmak, onlara hakikat yolunu göstermek içindir.
Kitapların bir kısmını bulup bizzat incelemiş olsam da, çoğunu sahaflarda bile bulamadım. Said Nursi ile ilgili yazılmış kitapların en ilginç olanı ise Cemal Kutay tarafından yazılmış olan “övgü” kitabıdır. Yeni Asya Yayınları tarafından 1980 yılında basılmış olan kitabın ismi, “Çağımızda Bir Asr-ı Saadet Müslümanı Bediüzaman Said Nursi”.
Cemal Kutay ve Nurcular
Bu konuyu işlemeden önce, biraz Cemal Kutay hakkında bilgi vermem lazım. Türk, tarihçi ve yazar olarak tanınan, birçok tarih kitabı yazmış olan Cemal Kutay, 1909 ile 2006 yılları arasında yaşamıştır. 170’den fazla kitap yazmış olan Cemal Kutay’ın en çok ses getiren ve konuşulan iki kitabı oldu.
- Türkçe İbadet: Atatürk’ün Beraberinde Götürdüğü Hasret
- Çağımızda Bir Asr-ı Saadet Müslümanı Bediüzzaman Said Nursi
Sadece bu iki kitabın ismine bakarak bile “kim bu adam, ne yapmaya çalışmış?” diye düşünebilirsiniz. Aynı soruyu bende sordum. Cemal Kutay’ı Türkçe ibadet konusunda ki çıkışlarıyla tanımıştım sadece. 28 Şubat sonrası yıllarda, kimsenin gündeminde bile yokken, Türkçe ibadet konusunu gündeme getirmiş, yaşlı bir adam olarak aklımda kalmıştı.
Şaman olduğu iddia edilen bir insan olan Cemal Kutay “Çağımızda Bir Asr-ı Saadet Müslüman’ı Bediüzzaman Said Nursi” adıyla bir kitap neden yazmış olabilir? Bu kitabı yüzünden Uğur Mumcu ile tartışması da gündeme gelmiş olan Cemal Kutay’ın bu kitabı, para karşılığında yazdığına dair itirafları da yayınlandı. 1980 yılında kitabı basan yayınevi ise Yeni Asya yayınlardır. Yani Nurcuların en eski ve en köklü yayınevi. Cemal Kutay’ın bu kitabı yazma sebebine dair kesin bir bilgiye ulaşmak zor. Para karşılığında yazdığını iddia edenler var, 1980 darbesi sonrası Türkiye için planlanan atmosfere destek için derin devlet tarafından yazdırıldığını iddia edenler var, kendisi Kürt Milliyetçisi Bedirhani ailesinden olduğu için Said-i Kürdi’ye destek vermek için yazdı diyenler de var.
Aynı Cemal Kutay, 1999 yılında, bu sefer Said Nursi aleyhinde çok ağır açıklamalar yapıyor. Said Nursi’nin cahil olduğunu, şaman inancına sahip olduğunu, ancak bir cami imamı kadar din bilgisinin olduğunu, Nurcuların sürgün olaylarını abarttıklarını iddia ettiği bir röportaj veriyor. Cemal Kutay’ın Said Nursi ile ilgili yaptığı bu açıklamalardan sonra tüm Nurcu gruplar Cemal Kutay’a saldırmış ve yalancı olduğunu iddia etmişler. Said Nursi’yi öven Cemal Kutay’ın kitabını basan Nurcular, Said Nursi’yi eleştirdi diye yalancılıkla suçluyorlar Cemal Kutay’ı.
Said Nursi’yi “Asrı Saadet Müslüman’ı” olarak anlatan bir kitap yazmış olan Cemal Kutay, 1999 yılında Sabah Gazetesinden Nebil Özgentürk’ün sorularına verdiği cevapların bir kısmı şöyle;
Nebil Özgentürk: Said-i Nursi’yle bir karşılaşmanız ya da görüşmeniz oldu mu?
Cemal Kutay: Bana, “Hakka Doğru” mecmuama devamlı olarak yazı yazdı. Kendisiyle görüşmedim. Belli bir mevzuyu konu alan dergilerde o sahada ihtisası olan insanlar yazı yazar. O da yazılarını gönderiyordu, bunu kimse bilmiyor. İlk defa burada söylüyorum.
Nebil Özgentürk: Gönderdiği yazıları beğeniyor muydunuz?
Cemal Kutay: Zaten ben onda bu havayı sezmemiş olsaydım elbette onun dış görünüşüne hiçbir ilgi duymamam lazımdı. Said-i Nursi o zamanki müslüman alimleri gibi okumuş yazmış bir adam da değildi, katiyen din üzerine bilgisi yoktu. Ama çok zeki. Bir de o doğulu olmanın verdiği bir gerçekçilik bir realizm var onun kafasında. Bediüzzaman, zaten bizim klasik müslümanlardan değil şamanın ta kendisi.
Nebil Özgentürk: Pek anlaşılmayan bir insanı, 31 Mart’tan beraat eden bir din adamını sürgün etmek, psikolojik işkenceye maruz bırakmak bir haksızlık mı size göre?
Cemal Kutay: Bu biraz abartı… Said-i Nursi, gerek İsparta’da gerek Babadağ’da hiçbir zaman taciz edilmemiş. Misafir kabul edilmiş. Hatta kendisine çok bağlı subaylar çıkmış. Bunlarla dostluğunu daha sonra devam ettirmiş.
Nebil Özgentürk: Peki, size göre nasıl bir insandı Said-i Nursi?
Cemal Kutay: Benim için Said-i Nursi Osmanlı’nın gerek din adamlarının gerek klasik okullarından yetişmiş, yani mülkiyeden, hukuktan, tıptan yetişmiş mütehassıs ihtisas sahibi, meslek sahibi olanlarının yanında, çok mütevazı ancak bir Siirt medresesinde imam olabilecek kadar din bilgisine sahip bir insan. Zavallı, biçare bir insan. Bir örnek vereyim size, Barla’da yedi senelik hayatının büyük bir bölümü yaz gecelerinde iki ağacın arasındaki bir hamakta geçmiş. Onun bütün nur risaleleri pek aydın olmayan bir şamanın, gökyüzüne bakarken duyduğu saygıdan ve hürmetten başka birşey değil. Ne bilimsel ne dinsel hiçbir değeri yok. Diyor ki; “Bak bak, yıldızlar nasıl parlak. Şu ayın güzelliğine bak sen bunları yaradana nasıl kul olmazsın.” O bu sözlerinde damarlarında taşıdığı kanın kendi zamanı içinde bir izahını yapıyor.
(…)
Nebil Özgentürk: Yani, size göre Said-i Nursi devlete faydalı hizmetlerde bulunmuş, kötü niyeti olmayan bir insan mıydı?
Cemal Kutay: Niyeti bile yoktu. Saidi Nursi o kadar basit bir adamdı ki, nihayet bütün kültür seviyesi bir köy imamınınki kadardı.
Satılık Kalemler!
Operasyonlar için kullanılan birçok satılık kalem var tüm dünyada. Türkiye’de kimin kaleminin kimler tarafından satın alındığını belki asla bilemeyeceğiz. FETÖ ekibine yüz verdikleri için en çok muhafazakar kesim eleştirilmiştir. Haksız bir itham olmamakla beraber, FETÖ konusunda solcular da masum değildir. FETÖ’nün solcularını kitaplaştıran solcu yazar Hikmet Çiçek, bu konuda birçok örnek veriyor. Abant Platformu toplantıları veya FETÖ ekibinin yönettiği Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı organizasyonunun birçok solcu konuşmacısı olmuştu. Fikri olarak FETÖ ile uyum içinde oldukları için mi oradaydılar, şöhret veya para için mi? Programlar sonrasında tüm katılımcılara zarf içinde verilen dolar için mi o tür programlara katıldılar?
Yıllarca Adnan Oktar için çalışmış olan birçok Profesör oldu Türkiye’de. O insanları motive eden şey alkış almak mıydı zarf içinde verilen dolar miktarı mıydı? Satılık kalem denilince aklınıza sadece nakit para gelmesin. Birkaç televizyon programında daha fazla görünme uğruna, kırk yıllık ilmi birikimini unutan birçok insan var Türkiye’de. Para, şöhret ve alkış için satılan kalem sayısı, hakikat için bedel ödemeyi göze alan kalem sayısından çok daha fazladır.
Şeytanın İlhamını Allah’tan Sanıyor!
Bu cümle bana ait değil. Osmanlı’nın son Şeyh-ül İslamlarından birisi olan Mustafa Sabri Efendi’ye ait bir sözdür bu. Tuhfetür Reddiye-Ala Mezhebi Saiydil Kürdiyye (Kürd Sait’in Mezhebi Hakkında Reddiye Armağanı) adlı bir kitap yazıyor el-Ezher Üniversitesinde olduğu yıllarda.
“Saidi Kürdi meselesini tetkik ederken başlıca iki nokta üzerinde durmak icap eder. Birincisi; müritlerinin Saidi i’zam edeceğiz (ululaştıracağız) diye küfre kadar varan sözleridir.
İkincisi ise; Said’in izharı keramet etmesi ve sureyi Nur’un asıl muhatabının kendisi olduğu hakkındaki zu’mu batılı (boş inancı). Belki de bu sözleri iğfalatı şeytaniyyeyi (şeytani aldatmaları), ilhamatı hakikiye (Allah’ın ilhamı) zannedecek kadar ihtiyar ve mağşuş (karışık) olmasındandır… Kürt cemaatinde Şafii mezhepli, Nakşi tarikatlı, okur fakat yazmaz, imla bilmez, seksen sene içinde yaşadığı millet olan Türk’ün lisanına hakkıyla vakıf olamamış, felaketten felâkete sürüklenmiş, bir hapishaneden diğerine sürülmüş ve bugün (1951’de) seksen yaşını geçmiş bir ihtiyar adamdır.”
Mustafa Sabri Efendi, dinsel boyuta da değinirken, Said-i Kürdi’nin siyaseten “tehlikeli” olduğunu belirtiyor:
“Kendisini Kuranı azimüşşanın müdafii gibi gösteren Sait, bizzat kendisi Kuranı azimüşşana muhalefet etmektedir. Gaybı (görünmezleri, bilinmezleri) yalnız Allah’ın bileceğini, Kuranı Kerimi kaç kere tekrar etmiş olmasına rağmen Sait, Hazreti Ali’nin Celcelutiyye kasidesinde risale-i Nur ve Siracünnur’un geçtiğine, bunu keşfettiğine bizi inandırmak ister. Risaleleri(n) yazılışı da pek acayiptir. Bilmem kaçıncı Lema’nın kaçıncı şuasının şu meyvesi, zühre yıldızından gelmiş beşinci noktası olarak yazılıyor. Sonra bunlar birleşerek Kuran cüzlerine imtisal (benzetme) derecesine, Lemaat (pırıltılar), Şuaat (ışınlar), Mektubat (yazılar) vs. olacakmış.
Sözleri de ‘Sözcat’ olmasa bari. Damarında bir damla Türk kanı olan her Müslüman’a, bu adamın Mason ve Komünist kadar tehlikeli olduğunu ehemmiyetle hatırlatırım.”
Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi’nin bu satırları yazdığından toplumun haberi pek yok. Nur hareketinin yeni bir mezhep olduğunu ve ırkçılık içerdiğini anlatıyor kitabında. Bu konulara ilgi duyanlar veya araştıranlar dışında kimse bilmiyor bu satırları. Nurcuların bu yazılanlardan elbette haberleri var. İnkar etmelerine, darbecilerin bu yalanları uydurduğuna dair açıklamalar yaptıklarına kimse şaşırmıyor tabi. Nurculara kalsa, Said Nursi’yi övenler akıllı, eleştirenler ya ahmak ya haindir. Ahmak veya hain diyemeyecekleri kişilerin metinlerini inkar ederek örtbas ediyorlar.
Erzurum Müftüsü İsmail Efendi Hoca’nın “Kendisine Evliya süsü veren bu adam Cehenneme atılacak bir odun kütüğüdür” dediğine dair rivayet, görmezden gelinip unutturulanlar arasında oldu.
Nurculuğun nasıl karanlık bir yol olduğunu millete unutturmayı uzun yıllar başardılar. Nurcu bir grup olan FETÖ ekibinin 15 Temmuz 2016 darbe girişimi ve sosyal medya sayesinde bu karanlığa götüren “nur “ tabelaları sökülür inşallah.