Bizden birkaç yaş büyük bir komşumuz vardı. Çevresine uyarak yanlışlara sapmasın diye, babası çok sıkı disiplin uygulardı. İlk gençlik yıllarındaki komşu çocuğu, arkadaş çevresinin etkisiyle içki içmiş. Bir müddet bunu saklamayı başarmış olsa bile, zaman içerisinde her şey duyulmuş. Babası oğlunun içki içtiğini öğrenince evde kıyamet kopmuş. Akşam oğlunu banyo küvetinde döve döve bayıltmış.
Annesi “Evladımı öldüreceksin!” feryadıyla oğlunu son anda adamın elinden kurtarabilmiş. Yediği dayak ve dayağın acısından çok, öfkesi yüzünden bayılan delikanlı, bir hafta hastanede, 15 gün evde yatmak zorunda kalmış.
Bu olayı duyunca çok tuhaf olmuştum. Bir babanın evladını koruma dürtüsünü anlarım ama bayıltana kadar dövmesi beni o yaşlarda çok etkilemişti. O günden sonra o arkadaşımın babasını ne zaman görsem, öfkeyle yüzüne bakardım. O arkadaşımı ne zaman görsem, bayılana kadar yediği dayak aklıma geldiğinden, içim cız ederdi.
Allah Bizi Affetmeseydi, Hâlimiz Ne Olurdu?
Günahsız, hatasız, kusursuz evlat ister anne-babalar. Ancak bunun imkânsız olduğunu unuturlar. Mükemmel ve günahsız bir evlat yetiştirmenin imkânsız olduğunu unuttukları gibi, kendi gençliklerini de unuturlar. Daha garip olanı ise, Allah’ın bile insandan günahsızlık beklemediğini unutmuş olmalarıdır.
Allah Resûlü sahabeye, “Allah’ın rahmeti olmasa, hiç kimse cennete giremez.” deyince sahabe, “Siz de mi giremezsiniz Ey Allah’ın Resûlü?” diye sorar. Peygamber Efendimiz “Allah’ın rahmeti olmasa ben bile cennete giremem!” buyurmuş.
Baba, Utancından Bayılacak Hâle Geldi.
“Bırakın gençler istedikleri kadar günah işlesin! Nasıl olsa Allah (cc) affeder!” demiyorum. Ancak, hataya / günaha gösterilen tepki çok sert olursa, gençleri günahtan uzaklaştırmıyor. Günahlardan uzaklaştırmadığı gibi, tepki gösteren babaya ve babanın dinine / inançlarına / yaşam biçimine mesafe koymalarına sebep oluyor.
Bayılıncaya kadar babasından dayak yiyen o arkadaşım bugün nerede, nasıl bir hayat yaşıyor bilmiyorum. Ancak dayaktan sonra düzelmediği gibi, daha da kötüye gittiğini iyi hatırlıyorum. Bir günahı yüzünden babasından bayılana kadar dayak yiyen genç, daha büyük günahlar işleyerek, babasını utancından bayıltacak hale getirmişti.
Her Günah Sarhoş Etseydi?
Dervişin biri, öğrencisiyle sabah namazından çıkmış, dergâha doğru gidiyorlar. Sarhoşun biri naralar atarak onlara doğru gelmeye başlamış. Sarhoşun naralarından, bağırmalarından rahatsız olan genç öğrenci sinirlenmeye başlamış. Akla gelecek her türlü küfürler söyleyen, sallana sallana nara atan sarhoş, derviş ve öğrencisinin yanından geçerken, dervişin öğrencisi kendisini tutamamış.
“Pis sarhoş! Hem Allah’ın haram kıldığı içkiyi zıkkımlanmışsın hem de utanmadan nara atarak herkesi rahatsız ediyorsun. Defol buradan pis herif!” diyerek sarhoşun üstüne yürümeye çalışır.
Derviş, öğrencisini tutarak kenara çeker. Sarhoşun yüzüne tebessüm ederek korkusunu hafifletmeye çalışır. Dayak yemekten korkan sarhoş, hızla oradan uzaklaşır.
Dervişin sarhoşa tebessümle selâm verdiğini ve sarhoşu koruduğunu gören öğrenci hayretle hocasının yüzüne bakar.
Derviş öğrencisine: “Sen ne yapıyorsunuz evlat? O adam, içki günahını işlemiş. İçkiden sarhoş olmuş. Eğer her günah insanı sarhoş etseydi, hangimiz ayık kafayla dolanabilirdik?” dedikten sonra öğrencisinin gözlerinin içine bakarak: “Her günah insanı sarhoş etseydi, sen ayık gezebilir miydin evlat? Her günah insanı sarhoş etseydi, ben ayık gezebilir miydim evlat?” demiş.
Dervişin bu sözleri, öğrencinin kalbine bir ok gibi saplanmış. Utancından kıpkırmızı olmuş. Başını önüne eğmiş. Söyleyecek söz bulamamış.
Bu derviş hikayesini ilk okuduğumda çok etkilendim. Dervişin öğrencisine sorduğu soruyu kendime sordum. Çevremde tanıdığım insanlarla, gençlerle kendimi kıyasladım.
“Her günah insanı sarhoş etseydi, ben hepsinden daha sarhoş olurdum galiba!” dedim kendime. Çünkü ben kendi günahlarımı çok iyi biliyorum.
Oğlunu bayıltana kadar döven baba, belki de oğlunun işlediği günahlardan daha büyük günahlar işlemiş biriydi. Her günah insanın alnında bir leke oluştursaydı, hangimiz sokağa çıkabilirdik?
Her günah insanı sarhoş etseydi, hangimiz ayık gezebilirdik?
Sait Çamlıca
Eğitimci – Yazar