Hocam! Bize sürekli kitap okumamızı tavsiye ediyorsunuz. Bir milletin okuyan nesiller sayesinde kurtulabileceğini, Avrupa’nın bizden çok daha fazla okuduğunu söylüyorsunuz. Madem çok okumak, bilgi, bir milleti kurtarıyorsa, Avrupa neden mutlu değil?”
Kitap okumayı seven bir insan için yapılabilecek en güzel mesleklerden birisi de öğretmenliktir. İki sebepten dolayı öğretmenlik, okuyan insan için büyük bir fırsattır. Öğrendiğiniz her yeni bilgiyi, her ilginç okuma notunuzu, anında paylaşabileceğiniz hazır bir kitle var karşınızda. Bir o kadar önemli olan ikinci sebep, genç ve taze zihinlerin sizi düşündürecek sorularına muhatap olmaktır. Soru deyip geçmeyin! Soru, zihin tarlanıza ekeceğiniz en güzel en faydalı tohumdur.
Yazımın başındaki soru, liseyi yeni bitirmiş, üniversiteye hazırlanan bir öğrencimin, yıllar önce bana yönelttiği bir soruydu. Bu soru tohumu zihin tarlamda ekili olduğu için, bilgi ahlâkına dair rastladığım her yazı ve olay, o tohuma su oldu ve bu yazı ile meyve verdi. Çok doğru ve güzel bir soru sormuştu bana. Okuyan batı neden mutlu değil? Zengin ama mutlu değil. Neden?
Cehaletin İlacı Kitaptır
Bana en çok sorulan sorulardan birisi “Neden sürekli okumanın öneminden bahsediyorsunuz?” sorusudur. Okuyan bir toplum inşa etmeye mecbur olduğumuzu, cehâletin nasıl bir bela olduğunu, diploma almayı eğitim sanmanın, çok büyük bir cehâlet olduğunu sürekli vurguluyorum. Okuyorum O Halde Varım adını verdiğim kitap çalışmamı da bu konuya ayırmıştım.
Okumanın önemini anlamamış insanları hasta insanlara benzetirim. Bir hastanın “iyileşmek istemiyorum” demeye hakkının olmadığını düşünürüm. Kendisi bu ifadeyi kullansa bile, etrafındaki insanlar, o hastayı iyileştirmek için gayret etmeye mecburdur.
Kitap Yüklü Merkep!
Okuduğu halde, çevresine faydalı olmayan insanlar için kullanılan, güzel bir teşbihimiz var. Bu teşbih Kur’an’da geçen bir âyetin, halkımızın diline indirgenmiş hâlidir. Cuma sûresinin 5. âyetinde geçen “Kendilerine Tevrat öğretildiği hâlde, onun gereğini yapmayanların durumu, sırtına kitap yüklenmiş merkebin durumu gibidir…” âyeti, sadece Tevrat öğretilmiş Yahudiler için değil, bilgisi ile amel etmeyen herkes için geçerlidir. Kur’an okumayı bildiği, Kur’an okuduğu ve Allah’ın emir ve yasaklarını bildiği halde amel etmeyen Müslümanlar için de bilgi sahibi olduğu hâlde, yanlış yolda yürümeye devam eden herkes için de aynı mesajı verir. Yanlış yolda olduğunu bildiği hâlde o yolda yürüyen kişi, eşek inadının bedelini öder.
Ahlâksız Bilgi!
Bilgi ahlâkı nedir? Bu sorunun cevabını verirken en sevdiğim iki örneği kullanıyorum: Birincisi, rahmetli Prof. Dr. Necmeddin Erbakan Hoca’ya ait meşhur örnektir.
Rahmetli şöyle anlatırdı: “Bir çocuğa sadece Matematik öğretmek yetmez. Sadece matematik bilen çocuklar beş dörtten büyüktür gerçeğini öğrenir. Ancak bir çocuğa beşin dörtten büyük olduğunu öğretirken, helâl olan dördün, haram olan beşten çok daha büyük olduğunu öğretmezseniz, eğitimi eksik kalır.”
Kullandığım diğer örnek kimya ile ilgili. Bir çocuğa hayatın ve bilgi sahibi olmanın amacının, insanlığa faydalı şeyler üretmek olduğunu öğretemezsek, kimya bilgisi ile deha olan bir genç, atom bombası üreterek insanlığın felaketini hazırlar. Ancak aynı kimya bilgisine sahip olan gence Bilgi Ahlâkını da öğretirseniz, o kimya bilgisiyle kanser hastalığına ilaç bulur, çare üretir.
Bilgi ahlâkından kastettiğim şey tam olarak budur. Bilgi sahibi olmak yetmez. Bilgi ile faydalı işler yapmıyorsanız, bilgi sizi daha iyi insan olmaya yöneltmiyorsa, o bilginin ne anlamı var?
Bilgisayar ve Bilgi
Okumakta tek amaç bilgiyi arttırmak olsaydı, en büyük âlimler bilgisayarlar olurdu. Dünyanın tüm bilgisini yükleyebildiğimiz bilgisayarlar, insanlığa faydalı veya zararlı şeyler üretemezler. Bilgisayarı faydalı veya zararlı hale getirecek olan yine insandır. Ahlâklı, insanlık için faydalı şeyler yapmayı dert edinen insan, bilgisayar vasıtasıyla insanlara faydalı olmaya çalışır. Ahlâksız ve bencil insan, yine bilgisayar aracılığıyla insana ve insanlığa zarar verir.
İnsanın öğrenmesi ile bilgisayara bilgi yüklenmesi arasındaki en temel fark, insanın ruhu ve kalbidir. Bilgisayarların kalbi ve ruhu yoktur. Merhametsiz insana ‘kalpsiz’ deriz. Kalbi olmadığı için değil, merhameti olmadığı için, kötülük yaptığı için, zarar verdiği için.
Pakistan’ın Mehmet Akif ERSOY’u olarak bilinen ünlü şair Muhammed İKBAL, bilgi ve ahlâk ilişkisini şu sözleriyle özetliyor: “İslam dünyası aklını kaybetti, batı dünyası da vicdanını kaybetti.”
Vicdandan, aşktan, kalpten yani ahlâkî yaratıcılıktan mahrum akıl (bilimsel düşünce), yoldan çıkmış şeytanî bir akıldır. Akılsız kalp ise verimsiz olmakla kalmayıp kendi kendini kandırmaktır.
Sait Çamlıca
Eğitimci-Yazar