Bazen bir söz okursunuz, sayfalarca yazılar oku- maktan daha çok düşündürür sizi. Aslında sözü okumak değil, anlamak insanı şaşırtır, sarsar.
Bu yazımda, sizinle ilk defa duyacağınız bir söz paylaşmayacağım. Defalarca duyduğunuz bir hadis üzerine kafamdan geçenleri, yazıya dökmeye çalışacağım.
40 yaşını geçmiş biri olarak şöyle bir hesap yapmaya çalıştım. Ben bu hadisi kaç yıldır biliyorum? Belki de 30 yıldan fazla bir zamandır ben bu hadisi defalarca duydum. Okulda, camide, sohbetlerde, kitaplarda yüzlerce kez dinleyip okuduğum bu hadisi, anlamaya başlayınca çok etkilendim.
Bilmek ile anlamak arasındaki farkı, bu kadar keskin bir şekilde hissettiğimi hiç hatırlamıyorum. Bakmak ile görmek arasındaki fark ne kadar önemliyse, bilmek ile anlamak arasında fark o kadar önemlidir.
Okumaya, ilim tahsil etmeye, okuyarak elde edilen bilgiyle üretmeye bu kadar teşvik eden başka söz, başka bir hadis var mı bilmiyorum? Ancak bu hadisi anlamak, bu Hadis üzerine düşünmek beni çok etkiledi.
Şehitlikten Üstün Bir Mertebe Var mıdır?
Şehitlik makamından daha üstün bir makam, şahadetten daha şerefli bir mertebe olmaz diye düşünüyor insan. Allah, “şehitlere ölü demeyin!” diyor. Şehitlerin ölmediğini, ancak bizim onları göremeyeceğimizi Kur’an beyan ediyor.
Hz. Peygamber, “Âlimin mürekkebi, şehidin kanından üstündür” diyor. Bu hadisi hepimiz yıllardır biliyoruz. Ancak bu hadis üzerine biraz derin düşünüp, anlamaya çalışınca, irkildim. Gelin bu hadis üzerine birlikte düşünelim.
Mürekkep Nasıl Akar?
Hadiste, “Kalemden akan mürekkep, damardan akan kandan üstün” olarak gösteriliyor. Mürekkep kandan üstün… Ülkesini, davasını, dinini seven insan, mürekkebiyle, kanını-canını verenden daha üstün hale geliyor.
Âlimin kaleminden mürekkep akabilmesi için, yüzlerce kitap okuması gerekiyor. Sadece okuması da yetmiyor. Okudukları üzerine tefekkür edip, zihinsel emek harcaması gerekiyor. Okumadan, okudukları üzerine tefekkür etmeden, zihinsel sancılar çekmeden yazması imkânsızdır.
“Üç beş kitap okuyup, şehitlerden üstün bir makama mı ulaşacağız yani?” diye düşünebilirsiniz. Ancak ben bu hadisi “teşvik” anlamında anlıyorum. İlim tahsil etme yolunda teşvik. Zamanını ilim sahibi olmak için harcamaya teşvik. Öğrenmeyi hayatının bir parçası yapmaya teşvik.
Her okuyan âlim olamayabilir. Her okuyanın kaleminden mürekkep akacak hâle gelemeyebilir. Ancak her Müslümanın, “İlim öğrenme yolunda yürüme gayreti içerisinde” olması gerekiyor.
İlim tahsil etmenin önemiyle ilgili onlarca hadisi / âyeti sıralama niyetinde değilim. Ben daha çok bu hadis üzerine kafa yormaya çalışıyorum.
Varisinizi Neye Göre Seçersiniz?
Bu hadisi anlamaya başladıktan sonra, benzer hadisler üzerinde düşünmeye başladım. Beni çok etkileyen diğer hadisi yazmadan önce “veraset” üzerine birkaç cümle yazmam gerekiyor.
İnsan mal varlığını kime verir? Kimi varisi tayin eder kendisine? Elbette kendine en yakın bulduğu kişi ve kişileri.
Bir baba, yetmiş yıllık hayatı boyunca elde ettiği birikimleri, kendisine en yakın olan kişilere, evlatlarına bırakır. Varisi çocuklarıdır. Çocukları yoksa, kendisine en yakın olan diğer akrabalarına bırakır mal varlığını.
Peki yüzlerce, binlerce peygamberin varisleri kimlerdir? Peygamberler dünyalık mallarına varis tayin etmezler. Ancak Allah Resûlü buyuruyor ki; “Âlimler Peygamber varisleridir!’
Şehitlikten daha üstün bir mertebeye ulaşmanın yolu, Allah rızası ve insanlığa faydalı olma niyetiyle öğrenme çabası içerisinde olmaktan geçiyor. Peygamberlerin varisi olmanın yolu da okumaktan, öğrenmekten, ilim tahsil etmekten geçiyor.
Bugün bir savaş çıksa, elbette şehadete koşmalı. Savaş meydanlarında şehadeti göze alarak koşmalıyız. Ancak bugün ülkesi, davası, inançları için kanını değil, zamanını verecek yiğitlere ihtiyacımız var!
Anladım ve irkildim.
Anladım ve sarsıldım.
Anladım ve daha çok okumaya karar verdim.
Siz de anlayın ve irkilin!
Siz de anlayın ve sarsılın!
Siz de anlayın ve daha çok okumaya zaman ayırın.
Okuyun ki, peygamber varisi olma yolunda bir adım atmış olasınız.
Okuyun ki, şehitlikten üstün mertebeye yükselin.
Sait Çamlıca
Eğitimci-Yazar