Ayasofya İbadete Açılmış Sadece, İlme Değil!

Ayasofya Cami İmamı ‘Yeni Anayasada İslam yazsın’ diye açıklama yapmış. Herkes gibi imamların da fikirlerini söyleme özgürlüğü var elbette. Böyle bir cümleyi kuran kişi liseden sonra eline kitap almamış, öğrencilik yıllarında attığı sloganlarla konuşan, hutbede okuduğu kağıt dışında eline kitap almamış biri olsa, gülüp geçerim. Ancak Ayasofya Camisi İmamı, bir İslam Hukuku Profesörü.

İslam Hukuku Profesörü olacak kadar mürekkep yalamış birisi, kağıt üzerinde ‘Devletin Dini İslam’ yazmanın bir anlamı olmadığını bilmez mi? Anayasalarında ‘Dinimiz İslam’ yazan ülkeler dünyanın süper gücü oldu da, din hanesi boş olan ülkeler sürünüyor mu?

İslam Hukuku Profesörü olan bir İmam, İran devletinin adı ‘İran İslam Cumhuriyeti’ olduğu halde ümmete bir faydasının olmadığını bilmez mi? Afganistan İslam ile yönetiliyor sözde! Anayasasında İslam yazıyor. Ancak ABD sömürgesinden kurtulamadığı gibi, eski Afgan mücahitleri afyon yetiştirip satıyorlar.

İslam Hukuku Profesörü olan bir İmam, Arap ülkelerinin çoğunun Anayasasında İslam yazılı olduğu halde ABD güdümünde yaşadıklarını duymamış mı?

İslam Hukuku Profesörü olan bir İmam, Osmanlı’nın şeriatla yönetilmesine rağmen yıkıldığını, Anayasası İslam olmasına rağmen, başında Halife olduğu halde çağın gerisinde kaldığını, yıkılmak zorunda olduğunu bilmez mi? 

Tüm bunları bilmiyorsa nasıl Profesör oldu? Bildiği halde gündem olmak için yazıyorsa, bir Profesöre bu ergen tavır yakışıyor mu? Ergen tavırlar ergenlere yakışır, bir profesöre değil. Takipçi kasmak için ‘Allah’ını seven bu yazıyı beğensin’ veya ‘Peygamberimizi seviyorsanız, bunun altına nokta kadar bile olsa yorum yazın’ gibi şeyler yazan birini görünce, derdinin beğeni almak olduğunu herkes biliyor. Bir İslam Hukuku Profesörü kendini bu hale neden düşürür?

‘Ben bir Profesörüm artık kitap okumama gerek yok’ diyenlerden değilse Ayasofya camisinin imamı, kendisine Prof. Ali Özek Hocanın hatıralarını okumasını tavsiye ederim. Prof. Ali Özek Hoca hatıralarında, Cumhuriyetin kurulduğu yıllarda yeni Anayasanın hazırlığı sürecinde İslam Alimlerinden yardım talep edildiğini, dönemin alimlerinin önemli bir kısmının hiçbir şey yazamadığını anlatıyor. Hatta bu konuda Ömer Nasuhi Bilmen Hocanın vicdan azabını ve pişmanlığını da anlatmış kitabında.

Bekri Mustafa

1593 – 1634 yılları arasında Sultanahmet’te yaşamış olan Bekri Mustafa hikayesi meşhurdur. Gece gündüz içtiği için Bekri (çok içen) lakabı almıştır. Bekri Mustafa yoksul bir mahallede Küçük Ayasofya Cami’nin önünden geçerken, musalla taşında bir tabut varmış fakat namazı kıldıracak imam yokmuş. Cemaatin, beklemekten canı sıkılmış. Başında kavuğu, sırtında cübbesiyle oradan geçen Bekri Mustafa’yı ‘Hoca’ zannederek namazı kıldırmasını istemişler. Bekri Mustafa ‘Yok, ben hoca değilim’ dese de, dinlememiş ve zorla öne geçirmişler. Bekri Mustafa namazı kıldırdıktan sonra tabutun örtüsünü açıp ölünün kulağına bir şeyler fısıldamış. Cemaat, ölüye ne söylediğini merak edince, Bekri Mustafa gülerek cevaplamış:

‘Sen şimdi aramızdan ayrılıp ahirete gidiyorsun. Eğer orada, bu dünyanın ahvalini sana sorarlarsa, Bekri Mustafa Ayasofya’ya imam oldu dersin. Onlar durumu anlar’  dedim.

Bu hikayede nereden aklıma geldi? Kendi kendime şöyle düşündüm. İleride torunlarımız, Ayasofya Camisinin ilk açıldığı dönemi sorduklarında onlara şöyle anlatırız galiba;

Ayasofya’ya ilk atanan kişi bir İlahiyat Profesörüydü. Hem de bir İslam Hukuku Profesörü. Buna rağmen Cübbeli Ahmet ağzıyla tweetler atıyor, liseli ergenler gibi gündeme geliyordu. Hevesimizin nasıl kursağımızda kaldığını anlayın, gerisini siz düşünün.

Hamaset Zincirleri de Kırılsın

Yıllarca ‘Zincirler Kırılsın Ayasofya açılsın’ diye slogan attık, dualar ettik. Allah sloganlarımızı duyanlardan razı olsun. Özellikle bizim nesil için Ayasofya’nın ibadete açılması önemliydi. Ancak Ayasofya’nın ilme kapılarını açmak için slogandan fazlasını yapmak gerekiyor. Hamaset ve cehalet zincirlerini kırıp, Ayasofya Camisini ibadetten sonra ilme de açmak için, çok daha fazla çalışmamız gerekecek.

İleride bu duamızda kabul olur, Ayasofya Camisinin kapıları ilime de açılır inşallah. Derdi hamaset, slogan ve takipçi kasmak olmayan, Ayasofya’yı İlim ve Kültür Merkezi haline getirmek isteyen bir imam o camide görev yaparsa, o imam neler yapmalı? Kendime bu soruyu sordum. Aklıma gelen ilk cevapları vermeden önce bir hatıramı anlatayım.

Yıllar önce Antalya’nın bir ilçesinde konferanslarım vardı. Otel lobisinde beklerken, Müftü bey beni almaya geldi. O esnada orada olan otel sahibi, gelen kişinin ilçe müftüsü olduğunu öğrenince bizimle çay içti. O otel sahibinin o gün söylediklerini hiç unutmadım.

Otel sahibi İlçe Müftüsüne; ‘Hocam Diyanet İşleri Başkanlığı buraların öneminin farkında değil. Avrupa’nın zengin olan kesimi hep buralara geliyor. Başkanlığınız her dilde o insanlara İslam’ın güzelliklerini anlatan broşürler hazırlamalı. Özellikle Batı kamuoyunu takip edip, İslam ve Müslümanlar aleyhinde o yıl neleri gündeme getiriyorsalar, o konuya ciddi bir şekilde çalışıp, işin doğrusunu anlatan broşür ve kitapçıklar hazırlanmalı. Bize ulaştırılacak olan o broşür ve kitapçıkları gelen tüm turistlere veririz’ dedi.

Bu olayın Ayasofya Camisi ile ilişkisi ne? Ayasofya Camisini ziyarete gelen binlerce yerli ve yabancı turist var. Ayasofya Camisini, diğer camiler gibi, sadece namaz kılma yeri olarak görenler, kördür. O cami ve çevresine gelen turistler, Avrupa’dan Antalya’ya gelen turistlerden daha önemlidir. Güneşlenip denize girmek için değil, kültür gezisi yapmak için Türkiye’ye gelen turistler var orada. 

İbadete açılan Ayasofya Camisi ilme ve kültüre de kapılarını açarsa, o bölgede en kısa zamanda İstanbul’un en güzel kütüphanelerinden biri açılmalı. Ayasofya İlim Merkezi, Ayasofya Kütüphanesi, Ayasofya Kitap Tahlil Grubu, Ayasofya Dil Merkezi gibi birçok kurumun merkezi olmalı Ayasofya Camisi ve çevresi. Sürekli Dünya gündemini takip eden bir ekip, İngilizce, Almanca, Fransızca, Rusça, Çince, Korece gibi dillerde kitaplar ve broşürler hazırlamalı. Böylece Ayasofya sadece ezan sesiyle değil, ilim ve kültür hizmetleriyle de Dünya’ya seslenmiş olur.

Zincirler kırıldı Ayasofya Açıldı. Ayasofya Camisini ibadete açanlardan Allah razı olsun. Ayasofya Camisini ibadetten sonra İlim ve Kültür Merkezi haline getirme derdi olanlara, Allah imkan ve fırsat versin.

Bana mı Düştü?

Bu yazıyı okuyanlar şöyle bir soru sorabilir. Koskoca Ayasofya Camisinin İmamını eleştirmek sana mı düştü? Diyanette birçok akademisyen, müftü, vaiz, imam var. İlahiyatlarda birçok Profesör var. Onlar bir şey demiyor. Sana ne oluyor?

Bu soru çok haklı bir soru, haklı bir eleştiri aslında. Ancak benim yazdıklarımı alkışlayan, yazdıklarımdan daha ağır şeyler düşünen birçok diyanet personeli ve ilahiyatçı olmasına rağmen susuyorlar. Neden mi? Sosyal medya tepkisinden korktukları için. O susanlara da bir çift söz ile bitireyim. Sosyal medya tepkisinden değil Allah’tan korkun. Makamlar fani, ölüm hak, ahiret hayatı ebedidir. Sadece konuştuklarımızdan değil, sustuklarımızdan da hesaba çekileceğiz.