‘Yiğidi öldür, hakkını yeme!’ der büyüklerimiz. Çünkü her şeyin hesabını verse bile insan, kul hakkının hesabını veremez. Bu söz bile, uzun bir yazıyı hak ediyor aslında. Ancak konumuz bu söz değil. Konumuz, kendilerini ‘Antikapitalist Müslümanlar’ olarak tarif eden ve Gezi Parkı eylemleri ile daha çok kitleye ulaşan bir ekip ve o ekibin bakış açısı.
Kendilerini ‘Devrimci’ veya ‘Antikapitalist Müslüman’ olarak tarif eden ekip denilince, akla hemen İhsan ELİAÇIK geliyor. Zaten ‘yiğidi öldür, hakkını yeme’ diye giriş yapmış olmamın sebebi, İhsan ELİAÇIK’tır. İhsan ELİAÇIK dışında, bu hareket ile öne çıkmaya çalışan ‘yeni yetme’ çocukları, muhatap alıp yazıma konu bile etmem.
Bu ‘yeni yetme’ler konuştukça itici oluyorlar. 1980 sonrası, üç beş ayeti, yerleriyle beraber ezberleyip ahkam kesen, sürekli aynı ayetler etrafında bir din anlatan ekibin, 2013 versiyonu gibi görünüyorlar. Daha sığ, daha basit, daha cıvık, olmaları dışında, otuz yıl önceki cehaletten farkları yok.
İhsan ELİAÇIK ve kitapları
Benden sürekli kitap tavsiyesi isteyen gençler var. Hiç tanımadığım, oturup muhabbet etmediğim insanlara, pek kitap tavsiyesinde bulunmam. Çünkü ‘Tanımadığınız bir insana kitap tavsiye etmek, muayene yapmadan ilaç yazmaya benzer’ düşüncesindeyim.
Yazdığı Kur’an Meali (Yaşayan Kur’an) dahil, neredeyse bütün kitaplarını okuduğum yazarlardan birisidir kendisi. Okudum, notlar aldım, istifade ettim. Takdir ettiğim yazıları da oldu, tenkit ettiklerim de.
Son iki aydır ”Sen bize ‘İhsan ELİAÇIK’tan ben istifade ettim. Okumanızı tavsiye ederim’ diyordun. Şimdi ne düşünüyorsun?” sorusuyla çok muhatap oldum. Herkese aynı cevabı verdim:
‘İhsan ELİAÇIK’ın kitaplarını okuyun ama peşinden gitmeyin. Fikirleri bu ülkede ki İslamcı camianın yirmi yıl ilerisinde olan, eylemleri otuz yıl geride kalan birisidir benim gözümde.’
Gezi ruhu
Eminim İhsan ELİAÇIK hayatının en yoğun (aynı zamanda en meşhur) günlerini yaşıyordur. Her iftar sofrasını her sokak eylemine davet alıyor. Gittiği yerlerde en meşhur sanatçılardan daha çok rağbet görüyor. Kitle alkışlarıyla nasıl gaza geliyorsa, ‘Gezi Ruhu’ diye bir ‘Mücahitlik’ kavramı kullanıyor konuşmalarında. Bedrin aslanlarını anlatır gibi anlatıyor, Gezi Parkı eylemlerine katılan gençleri.
Yazdığı kitapları okumamış olsam başka şeyler düşünebilirim kendisi hakkında. ‘Şöhret ve alkış ile gaza gelme sarhoşluğu’ bu olsa gerek.
Bu süreç ile yeni bir çevre edinen İhsan ELİAÇIK, kitaplarında yazdığı fikirlerini yeni çevresine, ‘Gezi Ruhu’ ile edindiği arkadaşlarına kabul ettirebilir inşallah.
Antikapitalist / Devrimci Müslüman
Her grup, her eylem biçimi kendisini istediği gibi tarif edebilir. İhsan ELİAÇIK etrafında örgütlenen gençler kendilerini kapitalizm düşmanı ve devrimci olarak tarif ediyorlar.
Haksızlıklara, adaletsizliklere, zengin sofralarında yapılan iftar menülerine, ihale komisyonlarıyla zengin olanlara karşı çıkan bu gençler, dikkat çekici söylemleriyle cahil insanları etraflarında toplayabilirler. Ancak adaletsizliklere karşı çıkmak için ‘Antikapitalist’ veya ‘Devrimci’ olmaya gerek yok! Müslüman olmak yeterli değil mi?
Mülk meselesi
Antikapitalist Müslüman ekibin, en çok diline doladığı kelime ‘Mülk’ meselesi. ‘Müslüman asla mülk sahibi olamaz’ merkezli söylem, kulağa hoş gelse de, ‘Öyleyse Kur’an’da zekât ve miras ile ilgili ayetler neden var?’ sorusuna cevap veremiyorlar.
Müslüman zengin olamaz mı?
Allah kullarına ‘zengin mi fakir mi’ olduklarını sormayacak. Allah katında Müslüman’ın sorumluluğu, kazandığı paranın helal yoldan kazanılmış olup, helal yolda harcanmış olmasıdır.
Allah ‘Hangi marka arabaya biniyorsun?’ diye sormayacak. ‘O arabayı aldığın parayı hangi yolla kazandın?’ diye soracak. Helal para ile aldığın araç (isterse Jeep olsun) helal, haram para ile aldığın araç (isterse bisiklet olsun) haramdır.
Allah ‘villa da mı oturuyorsun, gecekonduda mı?’ diye sormayacak. ‘Oturduğun evi helâl para ile mi haram para ile mi kazandın?’ diye soracak.
Mülk meselesinin özü; İhale komisyonları ve kul hakkı yiyerek aldığın ev – araba haram, alın teri ile aldığın ev – araba helaldir.
Muktedire karşı çıkmak!
‘Muktedir olana karşı çıkma Mücahitliği’, Antikapitalist Müslüman takılan ekibin en çok kullandığı söylemlerden birisidir. ‘Güçlü ve iktidarda olana karşı çıkabilecek kadar cesurum!’ gibi bir anlam çıktığı için, havalı duruyor cümle. Kulağa da hoş geliyor tabi. Özellikle iktidar düşmanları için biçilmez bir kaftan değerinde bu cümle. ‘Evet biz de muktedire karşıyız’ diye etrafında toplanıyorlar bu söylemin.
Birazcık okuyan düşünen bir genç, şu soruyu sormaz mı? ‘Madem siz hep Muktedir olana karşı çıkma Mücahitliği yapıyorsunuz, Hz. Süleyman döneminde yaşasaydınız, yine muktedir olana mı karşı çıkacaktınız?’
Müslüman, bir insana / gruba karşı çıkacaksa, o muktedir olduğu için değil, haksız olduğu için karşı çıkmalı.
Güçlüye karşı olmak değil, haklının yanında olmak gerek!
‘Biz hep güçlüye karşı çıkan, güçsüzün yanında duran Müslümanlarız’ diye bir türkü tutturmuşlar. Bu konuda ne kadar adil (!) ve haklı (!) olduğunu göstermek için, 1980 darbesinde hapis yattığını, 28 Şubat sürecinde birçok mahkemeye çıktığını anlatıp duruyor İhsan ELİAÇIK.
‘Müslüman güçlüden veya güçsüzden yana olmaz. Müslüman haklıdan yana olur’ gerçeğini bilmiyor mu bu arkadaşlar. Bal gibi biliyorlar ama alkış alan cümleler kurmak, nefse hoş geliyor belki de.
Müteahhit olan Mücahitler!
Birçok muhafazakâr yazar, İslamcı kesimin iktidar olduktan sonra bozulmasından şikayetçi oldu. Bu konuyla ilgili yüzlerce yazı yazıldı. Son otuz yılın yazı arşivini tarayan herkes, İhsan ELİAÇIK ve söylemlerinin yeni olmadığını görecektir.
‘Kur’an Alfabesi mi Ahlâkı mı? 1’ adlı kitap çalışmamda, bu konuya dair birçok yazımı yayınladım. Hatta İhsan ELİAÇIK’ın kaleme aldığı birkaç yazıyı da kitabıma koydum. Müteahhit olan eski Mücahitlere olan eleştirimi ‘Kiliseyi soyan Papaz nerede günah çıkartacak?’ teşbihiyle anlattım.
Demek ki, Müslümanların devlet ihaleleriyle zengin olmasına karşı çıkmak için ‘Antikapitalist / Devrimci Müslüman’ olmaya gerek yokmuş. Kamu malıyla zengin olunmasına karşı çıkmak için, Müslüman olmak yeterli bir gerekçedir.
Abdestsiz Kapitalizm
‘Abdestli Kapitalizm’ söylemi kulağa hoş geliyor. Ancak Müslüman kapitalizmin abdestli veya abdestsiz olanı diye bir ayırım yapmamalı. Haksız kazanç elde eden, yattığı yerde para kazanan, yoksulun sırtından geçinen, kamu malı ile zengin olan kişinin abdestine bakılmadan yüzüne tükürülmeli.
Benim bir aylık gelirim kadar parayla ayakkabı alan bir çevresi var şimdi İhsan ELİAÇIK’ın. Acaba eylem aralarında sohbet ederken o insanlara ‘Mülk Allah’ındır. Banka hesabın, yastık altı dahil’ diyor mu?
‘Giydiğin ayakkabı Türkiye’de bir memurun bir aylık maaşından, Afrika’da yüz kişinin bir aylık geçim ihtiyacından fazla’ diyerek, Abdestsiz Kapitalistleri de eleştiriyor mu?
‘Abdestli Kapitalizme karşı çıkmak için Abdestsiz Kapitalistlerle omuz omuza vermek gerekiyor’ fetvasını kim verdi İhsan ELİAÇIK’a?
Karşı tarafta taraftar çoktur.
Dindar kesimin iş, siyaset, makam ve devlet ahlâkı konusunda çok ciddi problemleri var. Bu gerçeği birçoğumuz dillendiriyoruz. ‘Adam yetiştirme’ konusunda, Türkiye’de faaliyet gösteren birçok cemaatin, kendisini yeniden gözden geçirmesi gerekiyor.
Muhafazakâr kesim kendi içindeki problemleri ‘kol kırılır yen içinde kalır’ mantığıyla değil, ‘Kolu kurtarmak için parmağı kesmeli’ mantığıyla çözmenin yollarına bakmalı. Her şeyden çok daha önemlisi, yeni bir nesil yetiştirirken, daha sağlam temeller atma konusuna kafa yormalı.
Keşke İhsan ELİAÇIK, kendine has birikimi ve bakış açısıyla bu konulara kafa yorsaydı. Zihinsel birikimini bu konuya ayırmış olsa, birçoğumuzun istifade edeceği çalışmalara imza atabilirdi. Makama geldiği halde kamu malı çalmayacak adamlar yetiştirmenin yollarına kafa yorsaydı mesela. Bunu yapmayıp işin kolayına kaçtı maalesef…
Muhafazakar camianın iç problemlerini çözmek için ‘karşı tarafa’ geçmek, kaçmaktır aslında. Camianın içinde durup, çürümeyi önlemek için çalışmayanlar, karşı tarafa geçip ‘slogan atma’ kolaylığını seçiyorlar. Çünkü karşıda ‘taraftar’ bulmak daha kolaydır.