1987 yılında, ailem beni Türkiye’ye bıraktı. Tokat’ta bir cemaatin yurduna yerleştirip kayıt işlemlerimi yaptıktan sonra Almanya’ya gittiler. Ben sadece bir hafta kaldım yurtta. Yurt hayatına alışamadığım için ayrılmak istedim. Ben yurttan ayrılınca, Tokat’ta veliliğimi yapan akrabamız, yurt müdüründen ödenen 4 aylık paranın, en azından üç aylık kısmını geri istedi. Yurt müdürü, parayı iade edemeyeceklerini söyleyerek parayı vermedi. Babam hakkını helal etmiş midir bilemem?
Aradan geçen yıllar içerisinde, o yurt müdürü, birkaç defa babamın yanına geldi. Özellikle babamın Türkiye’de olduğu yaz dönemlerinde bize gelir, beni tekrar yurda isterdi. Ben kendi kendime, “Bir öğrenci kazanmak için ne kadar uğraşıyorlar.” diye düşünürdüm. Zaman içerisinde fark ettim ki, derdi beni kazanmak değil, Almancı babamı avlamakmış!
Bize Para Toplayacak Alan Bırakmıyorlar
İlçesinde büyük bir Kur’an Kursu inşa etmek için çırpınan bir müftü, “Bunlar bize para toplayacak alan bırakmıyorlar.” diye sitemini dile getirmişti. Hangi esnafa gitsek, “Daha yeni falanca cemaate para verdim.” diye bizi geri çeviriyorlar.
“İlçe genelinde, cebinde parası olan, kolunda bilezik olan herkesi, adeta çember içine alıyorlar. Köylünün mahsul parasını ne zaman aldığını yine takip edip hemen o paradan pay almak için koşturuyorlar. İslam’a hizmet etmenin tek yeri olarak kendi cemaatlerini göstermeleri ve bu konuda ikna etmek için ‘gözyaşları’ ile süslenmiş şovlar yapmaları, bizi bıktırdı. Allah’tan elimizde bir tek cuma günleri var da ihtiyaçlarımız için milletten para toplayabiliyoruz.”
Bölge Sorumluları
“İl, ilçe veya beldenizde, bir cemaatin en yetkili sorumlusu neye göre belirlenmeli?” sorusuna, tereddüt etmeden “liyakat” cevabı verilir. “Ehil insanlar önderliğinde hareket edilmeli.” gerçeğini, inkâr eden yoktur.
Bu bilgi ışığında yakın çevrenizi gözlemleyin. Maalesef istişare ekibinde (mütevelli heyeti) genelde zenginler vardır. İlçenin kuyumcusu, beyaz eşya satıcısı, fabrika sahibi veya üst düzey bir makamda oturan kişilerin sözleri, ehil insanların sözlerinden daha kıymetlidir. Cemaatlerde ehil olanların değil, parası veya makam sahibi olanların düdüğü çalıyor.
Para toplama seanslarında, bol miktarda bağış yapan mobilyacı abi, o ay içerisinde daha çok mobilya satacağından emindir. Para toplama seanslarında yapılan gösterişlerle, ‘sağ elin verdiğini sol elden gizleme’ edebini karşılaştırın.
Makbuzlu Komisyoncular
Milletten para toplanmasın demiyorum. Hayırlı işlerin yapıldığına inandığım bir çalışmaya, elimden geldiğince ben de yardımcı olurum. Para toplama seansları, sahte gözyaşları ve duygu sömürüsü yapılmasına karşıyım. “Allah rızası için yardım edin!” cümlesini, milleti sömürmek için kullanan bir dilenci ne kadar alçaksa, örgütlü bir biçimde bu sömürüyü yapanlar, o dilencilerden çok daha alçaktır.
Koltuk altına sıkıştırdığı bir makbuz ile şehir şehir gezen insanlar var. Bunların bir kısmı, iyi niyetle koşturan insanlardır. Ancak, toplanacak paranın %10’un komisyon olarak alma karşılığında, başka hiçbir iş ile meşgul olmayan, yıllar önce bitmiş bir kurs / yurt inşaatının resmini göstererek gezenlere ne demeli? Anadolu esnafı “dilenci cemaati” diyor bir kısmı için.
Zengin Avcıları
Konferans için gittiğim yerlerde, fırsatım oldukça bölge insanını tanımaya ve şartlarını öğrenmeye çalışırım. O şehri yönetenleri, o şehirdeki öğrenci sayısını, o şehirde aktif olan cemaat, vakıf veya dernekleri sorarım.
İç Anadolu’da küçük bir ilçede programlar yapmıştım. Muhabbet esnasında bir öğretmen “Bu ilçede aktif hiçbir cemaat, tarikat yok!” deyince şaşırmıştım. Çünkü ilk defa duyuyordum bunu. ‘Nasıl olmaz?’ diye merakımı dile getirince, ilçenin eski müftülerinden birisiyle yaşadıkları diyalogu anlattılar bana.
İlçemizde görev yapan eski müftülerimizden birisiyle sohbet ederken, “Komşu ilçede 12-13 tane farklı cemaat ve tarikat aktif çalışırken, neden bizim ilçemizde hiçbiri aktif değil?” diye sormuştum. Müftü bey önce tebessüm etti ve hiç unutmadığım o cevabı verdi. “Çünkü sizin ilçenizde zengin yok!” dedi.
İnsanların kalplerini kazanmak için çalışması gereken cemaatler, insanların cüzdanlarına göz dikmişse, durup düşünmeleri gerekir. Günah batağında boğulan insanların ellerinden tutup çıkartmak için kurulmuş olması gereken cemaatler, zenginlerin kasalarındaki paraya göz dikmiş bir görüntü veriyorsa, durup kendilerini sorgulamaları gerekir.
Gariplerin Peygamberi
Hiç şüphesiz hepimizin tek önderi Hz. Muhammed Mustafa’dır. En son ne zaman hayat hikâyesini okuduğumuzu, kendimize sormak zorundayız. Gariplere, ezilenlere, hakkı yenenlere, kendine yetemeyenlere rahmet olmuş bir peygamberi, kendilerine örnek aldığını iddia eden cemaatler, “zengin avcısı” gibi çalışmaya başlamışsa, durup düşünmek zorundayız.
Peygamberimizin, Allah tarafından azarlandığı olayı düşünün. Bölgenin zenginleriyle ilgilendiği için, gözleri görmeyen birisini görmemezlikten geldiği için Allah tarafından azarlanmıştı. Bir bu olayı düşünün, bir de günümüz cemaatlerinin tavrını koyun bu olayın karşısına.
Benim için önemli olan bir soru ile bitireyim:
Türkiye’deki cemaatler, neden sokak çocuklarını ve tinercileri korumak için örgütlenmiyor?
Cevabını da vereyim: Çünkü o işte para yok!
Sait Çamlıca
Eğitimci-Yazar