Seri katiller vardır. Onlarca, belki de yüzlerce insanı öldürürler. Adam öldürmek, insan kesmek onlar için tavuk kesmek kadar normal ve kolaydır. İnsanın canına karşı neredeyse hiçbir merhamet duygusu kalmamış bu cani ruhlu insanlar, anneleri söz konusu olduğunda, bir çocuk kadar masum olurlar. Annelerinin kendilerini üzgün görüp üzülmesine bile dayanamazlar.
Seri Katiller Bile Annelerine Kıyamazlar.
Anlık öfkeyle işlediği cinayetten sonra hayatı altüst olmuş bir insanın cinayet işlemeye devam etmesini, yanlış bulmakla beraber, izah edebilirsiniz. Bunalımlı bir anında peş peşe cinayetler işleyen bir insan hakkında da birçok şey söylenebilir. Ama anne katillerini anlamak da anlatmak da çok zor…
Annesini, babasını, kardeşini öldüren insanlarla ilgili haberleri gördükçe, özellikle bir çocuğun annesini öldürdüğüne dair haberleri okudukça “Neler oluyor bu çocuklara?” diye sormamız gerekiyor. Anne veya Baba katili sözü bile hafif kalıyor yaşanılanlar karşısında.
Resmen canilik. Öldürmek cinayettir, ancak sevdiğini öldürmek, sevdiğinin cesedini parça parça etmek çok daha tuhaf. Parçalanılan ölü, öz anne ise anlatacak kelime bulmak çok daha zor.
Parçalanmış cesetleri savaş ortamında görmek doğaldır. Ortadoğu’da gördüğümüz sahneler hoş olmasa bile savaş meydanı olduğunu biliriz. “Gavur gavurluğunu yapıyor.” der, ölen kardeşlerimize üzülür, öldürenlere beddua ederiz.
Savaş meydanında düşmanın düşmana yapabileceği caniliği, çocukların öz anne babaların yapıyor olmasını nasıl izah edeceğiz?
“Anne katilleri hakkında ne düşünüyorsunuz?” sorusunu birçok arkadaşıma sordum. Herkes farklı bir şeyler söylüyor. “Katil, cani, vahşi çocuklar bunlar” diye tepkisini gösteriyor herkes.
Ancak mesele bu kadar basit olamaz. Evet, çocukların yaptıklarına cinayet denmez, vahşet denir. Benim asıl öğrenmeye çalıştığım şey suçun tespiti veya adlandırılması değil. Suçu işleme sebepleri ve yetişme süreçleri üzerine kafa yormak zorundayız.
“Cinnet anı” ile açıklanacak olaylar değil bunlar. Günlerce annesini nasıl öldürebileceği ile ilgili plan yapan çocuklardan bahsediyoruz.
Bu çocukları bu kadar vahşi yapan gerçeği bulmak zorundayız. Mahallenin sessiz, sakin çocuğunun böyle bir vahşeti yapmış olduğuna kimse inanamıyor.
Okurken tüylerimizi diken diken eden haberleri, önümüzdeki yıllarda daha sık okumayız inşallah.
Vahşileşen çocukların dünyaya geldiği andan itibaren yetişme süreçleriyle ilgili birkaç soru üzerinde düşünmeye davet ediyorum herkesi.
Annesini paramparça eden çocuk, dünyaya geldiği zaman bir melek kadar masum ve tatlı değil miydi?
Annesinin cesedini tiner dökerek yakmaya çalışan çocuk, dünya geldiği zaman bir melek kadar günahsız değil miydi?
Annesini boğarak öldüren çocuk dünyaya geldiği zaman “cennet kokusu” diye adlandırdığımız kadar güzel kokmuyor muydu?
O Annelerin Suçu Var mıdır?
Bu çocukları büyüten ve eğiten insanlar suçsuz mu sizce?
Evlatları tarafından öldürülen annelerin ölümü hak ettiğini düşündüğümü sanmayın. Allah hiçbir anne-babaya böyle bir vahşeti yaşatmasın. “Evladım katil olsun, hatta beni öldürecek kadar cani olsun.” diye uğraşan bir anne yoktur dünyada.
Ancak yukarda sorduğum soruların cevapları üzerinde herkesi düşünmeye davet ediyorum. Konuya bu pencereden bakmanızı istememin tek nedeni, ilerde benzer cinayetlerin artmasını engellemektir. Sonraki yazılarımda birçok ailenin farkına varmadan çocuklarını kendilerine düşman ettiğini, çocukların intikam duygusuyla nasıl büyüdüğüne dair örnekler vereceğim.
Bir melek kadar masum, bir melek kadar günahsız, bir melek kadar tatlı ve “cennet kokusuyla” dünyaya gelen bir bebek, on altı yıl sonra, annesini dilim dilim doğruyorsa, bu yıllar içerisinde yapılan hataları da düşünmek zorunda değil miyiz?
Seri katiller bile annelerine kıyamazlar. Bu çocuklara neler oluyor?
Sait Çamlıca
Eğitimci-Yazar