Kabe’ye Bomba Düşerse Ebabil Kuşları Ne Yapar?

 

Amerika’nın, “özgürlük getireceğiz ve Dünya’yı nükleer bir tehditten kurtaracağız” bahanesiyle Irak’a saldırdığı günlerdi. Evde bir dostumla haberleri izliyorduk. Bağdat’ın üstüne yağan bombaları, havai fişek gösterisi gibi izleyen binlerce insan gibi.

Bombalanan şehir Bağdat’tı. Nükleer fabrikaları bombalamıyordu ABD. Bağdat’ın merkezine yağıyordu bombalar. Bağdat deyip geçmeyin.

İmam-ı Azam Ebu Hanife’nin yattığı şehir bombalanıyor. Kimsenin sesi çıkmadı. Hz. Ali’nin türbesi bombalanırken de kimsenin sesi çıkmadı.

Arkadaşıma döndüm ve dedim ki: “Acaba Mescid-i Nebevi’ye bomba yağıyor olsaydı İslam dünyasından tepki gelir miydi? Ya da Mekke semalarından, Kâbe’nin üzerine bombalar yağsa nasıl bir tepki gelirdi İslam coğrafyasından?”

Merak ettiğim şey tepkinin gelip gelmeyeceği değildi. Tepki gelmeyeceğini düşündüğüm için sorguluyordum suskunluğumuzu.

İslam şehirleri denilince akla gelecek üç-beş isimden bir tanesi değil miydi “Bağdat?” Bağdat’a bomba düşerken seslerini bile çıkartmayanlar, Mekke’ye bomba yağmaya başlayınca nasıl bir tepki verirler çok merak ediyorum?

Şimdi nerden çıktı bunlar diyorsanız, hemen söyleyeyim. Aşağıdaki haberi okuyunca aklıma “Bağdat” düştü. Bağdat’a düşen bombalar gibi.

Amerikalı Cumhuriyetçi başkan adayı Tom Tancredo, başkanlığı kazanması halinde terörist saldırıları engellemenin en iyi yolu olarak başta Mekke ve Medine olmak üzere Müslümanların kutsal mekanlarını tehdit etme politikası izleyeceğini açıkladı.

Amerika’nın Iowa eyaletinde belediye binasında taraftarlarına seslenen Tancredo, ABD’ye nükleer terörist saldırı   ihtimalinin   yakın   bir   ihtimal   olduğunu   ve Washington’un bunu önlemek için derhal harekete geçmesi gerektiğini söyledi.

Tancredo daha sonra konuşmasını şu şekilde sürdürdü: “Yönetim benim elimde olsaydı, ülkemize yönelik böyle bir saldırı olması durumunda Mekke ve Medine’ye saldıracağımızı açıkça ilan ederdim.”

Cumhuriyetçi başkan adayı, ancak böyle bir tehdidin Amerika’ya karşı terörist saldırı düzenleme niyetindeki kişi veya kişileri durdurabileceğini öne sürdü.

“Bağdat bize ne kadar IRAK?” başlığı ile afişler asıldı o günlerde İstanbul sokaklarına. Ne kadar anlamlı ne kadar güzel cümle… Bu cümleyi okur okumaz hem ajandama hem zihnime kazıdım. Bağdat size ne kadar IRAK?

İmam-ı Azam’ın üstüne bomba yağarken, Hz. Ali’nin türbesi yerle bir edilirken bir buçuk milyarlık İslam aleminden ses çıkmadı. Bu suskunluk niye? Nasıl bu kadar tepkisiz hâle getirdiler İslam ümmetini?

Tepkisizlik, kölelik değil midir? Kölelik başka nasıl tarif edilir ki? Her şeye susan, hiçbir şeye tepki vermeyen, her şeye razı olan…

Çökertilen, köleleştirilen sadece bir toplum değil.

Bir medeniyeti yok etmeye çalışıyorlar.

Bağdat bombalanırken dünya haritasına baktım. ABD dünyanın bir ucunda, Irak diğer ucunda… ABD’nin bahanelerinden birisi de Irak’ı kendisine tehdit olarak görmesiydi. Küre şeklindeki Dünya haritasına baktığınız zaman daha net fark ediyorsunuz bu gerçek yalanı!

Daha acı olan ise Bağdat’ın dört bir yanını çevirmiş olan İslam ülkelerinin hiçbirinden ses çıkmamış olmasıydı. Hani birkaçı tepki verse, birkaçı sussa yine bir şey demeyeceğim. Ama hepsi sustu, kimsenin sesi çıkmadı. “Kınama mesajları” dışında ciddi hiçbir tepki gelmedi.

Özgürlük de Kölelik de Sokakta değil Evinizde Başlar.

Kimseye sokağa dökülün, ABD elçiliğine yumurta atın (!) diyecek değilim. Kadınlar, çocuklar ve yaşlılar üzerine bomba yağdıranların elçiliklerine yumurta atmak ne anlama geliyorsa…

ABD, Mekke ya da Medine’yi bombalar mı bilmiyorum?

Bildiğim ve gördüğüm en korkunç gerçek suskunluğumuz.

Bombalar evlerimize atılmış. Sokaklarımız yağ-malanmış. Değerlerimiz parçalanmış.

Bir toplumun değerleri çökertildikten sonra, tepkisizleştirip uyuşturduktan sonra şehirleri çökertmek, yerle bir etmek çok zor olmasa gerek.

“Bir toplum nasıl çökertilir?” sorusunun cevabı CIA raporlarında dört maddeyle özetleniyor.

1) Şayet bir toplumu çökertmek istiyorsanız, önce onların “kendi paralarına olan güvenlerini” sarsacaksınız.

2) O toplumun “kendi değerlerini” yıkacaksınız. Tarihinden, medeniyetinden ve kültüründen beslenmesine engel olacaksınız.

3) Toplumu “tüketim toplumu” haline getirecek- siniz.

4) Toplumu bilgisizleştireceksiniz. Bilgi toplumu olmaktan uzaklaştıracaksınız.

Bu dört maddeden hangisini gerçekleştiremediler ki?

Onlar bizleri bilgisizleştirmek istiyorsa biz daha çok bilgilenmek için çalışmak zorundayız. Daha çok okumalıyız, daha çok düşünmeliyiz.

Medya, insanlığı köleleştirmek, bilgisizleştirmek, kendi değerlerinden uzaklaştırmak ve bizleri tüketim toplumu haline getirmek için çabalıyor.

Asıl bombalar evlerimize atılmış anlayacağınız…

Evlerimiz kan revan içinde…

Dizi, maç ve magazinden başka hiçbir gerçeği olmayan ailelerin evleri çoktan yerle bir edilmiş.

Biliyorum bazılarınızın aklına hemen “Ebabil kuşları” geliyor. “Allah yine ebabil kuşlarını gönderir, Mekke’yi korur” diyorsunuz içinizden. Allah elbette Ebabil kuşlarını göndermeye de Mekke’yi korumaya da kâdirdir.

Ama beni düşündüren mesele bu değil. Benim derdim tepkisizliğimiz.

“Ebabil kuşları Kâbe’yi yıkmaya gelenler üzerine siccil taşlarını atmadan önce, Kâbe’nin bombalanışını seyreden bizlerin üzerine o taşları yağdırır mı acaba?” diye bir soru takılıyor aklıma.

İki sorunun cevabını gerçekten merak ediyorum:

BİR: Mekke ya da Medine bombalansa biz nasıl bir tepki veririz?

İKİ: Ebabil kuşları önce nereye yağdırmalı siccil taşlarını?

Evinizi medeniyetin bombalarından kurtarın! Biz hata yaparız. Ebabil kuşları asla hata yapmaz.

CIA raporlarına bakacak olursak, şehirler bombalanmadan çok önce, evlerimiz bombalanmış zaten.

Evlerimize düşen bombalardan kendimizi korumaya başlayarak ilk adımı atmalıyız diye düşünüyorum.

Sait ÇAMLICA
Eğitimci – Yazar

Kaynak Kitap

Okuyorum O Halde Varım

Online Sipariş:
Bu yazının alıntılandığı kitabı aşağıdaki sitelerden satın alabilirsiniz.