Cübbeli Ahmed olarak bilinen Ahmed Mahmut Ünlü ile mahkemelik olacak kadar “fikir” kavgamız vardır. Mahkemelik olmamıza sebep olan şey, bir paylaşımımda kendisi için “Din Tüccarı sahtekar” yazmam oldu. Mahkeme bana para cezası verdi. Cezanın sebebi “sahtekar” kelimesi oldu. “Din Tüccarı” demek yasal olarak suç değilmiş ama “sahtekar” kelimesinin cezası varmış. Bir daha da kendisine “sahtekar” diye bir yazı yazmadım. Tüm bunlara rağmen kendisine teşekkür etmem gerektiğini fark ettim. Teşekkür konularına geçmeden önce kendisini ilk defa nerde nasıl tanıdığımı anlatayım.
Cübbeli ile Tanışma
Üniversiteye hazırlanırken (1995) evimize Milli Gazete girerdi. O gazetenin ana sayfasında Cübbeli Ahmed ile ilgili haberler olurdu. Kalabalık gruplara verdiği vaazlar haber yapılırdı. Sonraki yıllarda Milli Gazete ve ekibiyle arasının açıldığını söylememe gerek yok. Üniversite yıllarında (1998) canlı olarak birkaç vaazını dinleyip birkaç kitabını da alıp okumuştum. Sonradan “Berberin El Kitabı” diye isimlendirdiğim Fıtrat-ı Tağyir Risalesi (yaratılışı bozma), ilk okuduğum kitabı oldu. İnternet yaygınlaşıp, diğer konuşmalarını da dinleyince, insanlara nasıl rahat iftiralar attığını anladım. Sonra ki yıllarda kendisi benim için, basit bir hurafeci olarak kaldı.
İsmailağa Cami ve Çevresi
İstanbul’un Çarşamba semtinde bulunan İsmailağa Camisi girişinde bir çay ocağı var. O taraflarda buluştuğumuz arkadaşlarla orada çay içerdik. 2000’li yılların başlarında İsmailağa’da hem eğitim gören hem hocalık yapan gençlerle muhabbet ederdik. O muhabbetlerin birisinde o gençlere dedim ki “Cübbeli Ahmed sizin cemaati bitirecek! Farkında değil misiniz?”. O gençlerden birkaçı kendilerinin ve merkez hocalarının Cübbeliyi sevmediklerini, Cübbelinin sohbetlerine bile gitmediklerini söylediler bana. “Madem tehlikenin farkındasınız, neden milleti uyarıp uyandırmıyorsunuz?” diye sorunca hepsi sustu. Niye sustuklarını bende biliyordum onlarda biliyordu. Susuyordular çünkü Cübbeli Ahmed, hatipliği sayesinde tarikatlarına adam topluyordu. Susuyordular çünkü Cübbeli Ahmed sayesinde tarikat şeyhlerinin kitapları satılıyordu. Susuyordular çünkü Cübbeli Ahmed ve ekibinden korkuyordular. Susuyordular çünkü içeride işlenen cinayetlerin sebeplerini de, konuşanların başlarına gelenleri de biliyordular. Bu günlerde o suskunluğun bedelini tüm cemaat ödüyor ve daha ağır ödemeye devam edecek.
Hurafe Dolu Kitaplar
Tarikatların onlarca cilt binlerce sayfa, hurafe dolu kitapları vardır. Bu kitapları tek tek inceleyip, yazılanların akla ve Kuran’a uymadığını tespit etmeye birçoğumuz zamanı olmazdı. Halka açık sohbetlerde genelde, saçma hurafeleri pek anlatmazlar. Millet uzaklaşmasın diye, kendi aralarında (has daire) konuştuklarını, kalabalık ortamlarda anlatmıyorlar. Cübbeli Ahmed’e teşekkür etmemin en önemli sebeplerinden birisi de budur. O hurafe dolu kitapların hepsini okumuş, okuduklarını akıl süzgecinden geçirme ihtiyacı duymadan halka anlattı yıllarca. Özellikle gençlerin tarikatlardan uzaklaşıp nefret etmesini sağlamıştır bu hurafeler.
Sosyal Medya Fenomeni!
Cübbeli gibi sürekli hurafe anlatan kişilerin videoları, sosyal medya mecralarında yayınlanmaya başlayınca, dün söylediklerini bugün inkar edemez hale geldiler. Özellikle bizden büyük olan insanları ikna etmek için, sosyal medya büyük bir imkan sağladı. Cübbeli’nin, Mahmut Ustaosmanoğlu’nun Azrail’i kovduğuna dair anlattıklarını, birçok büyüğüme izletmek zorunda kaldım. Çünkü inanmıyordular. “Öyle saçmalık olmaz. Cübbeli öyle bir şey dememiştir. İftira atmak günahtır” diye itiraz eden herkes susmak zorunda kaldı, videoları izleyince. Sadece susmadılar, Cübbeli gibilerin gerçek yüzünü de görmüş oldular.
Sosyal medya fenomenliği konusunda Cübbeli Ahmed yalnız değil. Kendisi gibi Cübbeli sarıklı birçok insan var sosyal medya fenomeni gibi yaşayan. Cübbeliye teşekkür ederken diğerlerini de buna dahil edebilirim. Din adına anlattıkları o hurafeler, gençlerin bir kısmını dinden uzaklaştırdıysa da, önemli bir kısmını tarikatlardan uzaklaştırdı. Çuvallar dolusu hurafe kitaplarını okumaya zamanı ve sabrı olmayan insanlar için, o hurafe bataklığının leş kokusunu, sosyal medyaya taşımıştır Cübbeli.
Şeyh Adına Yalanlar
Cübbeli Ahmed’in yıllardır kullandığı meşhur bir yöntemi var; “Efendi Hazretleri bana dedi ki….” diye başlayan yalanlar uydurmak. Nasıl olsa şahit yok, görüntü yok, ses kaydı yok. Uydur uydurabildiğin kadar. Bu güne kadar kaç tane yalan uydurdu bilmiyorum. Ama ne zaman sıkışsa, aynı yönteme başvuruyor. O kadar abartılı yalanlar sıralıyor ki, dinleyenler Mahmut Ustaosmanoğlu’nun Cübbeli Ahmed’e aşık olduğunu sanacak. “Ahmet seni çok kıskanan var! Ahmet sensiz olmuyor! Ahmet sen olmadan kalem oynamıyor! Ahmed ben ölünce sen mezarda bana Tefsir okumaya devam edeceksin!”
Cübbeli Ahmed’in anlatmalarına göre Mahmut Ustaosmanoğlu buna benzer yüzlerce cümle kurmuş. Ama hiçbirinin ses kaydı bile yok! Mahmut Ustaosmanoğlu 200 yıl önce yaşayıp ölmüş birisi değil ki! 2022 yılında öldü. 1960 yılından 2022 yılına kadar 62 yıl boyunca tarikatın liderliğini yaptı. Teknolojinin en hızlı yayıldığı yıllarda yaşamış olmasına rağmen, Cübbeli Ahmed’i öven tek bir ses kaydı veya video kaydı yayınlanmadı şimdiye kadar.
Cübbeli Ahmed bir konuşmasında Mahmut Ustaosmanoğlu ile birlikte Hz. Ömer’in kabrini ziyaret ettiklerini anlatıyor. O ziyaret çıkışında Mahmut Ustaosmanoğlu Cübbeli Ahmed’e “Hz. Ömer senin sohbet vermeni istiyor” demiş. Bunu anlatırken şeyhinin övüyormuş gibi yapıp kendini öne çıkartma taktiğini kullanıyor. “Bizimle konuşmuyorlar ama o mübareklerin keşifleri açık olduğu için ona demiş” diyerek, Hz. Ömer’in emri ve isteğiyle sohbet yaptığını anlatma kurnazlığını sergiliyor.
Kefen ve Viagra.
Sosyal medya mecralarında en çok gündem olan iki konuşması oldu Cübbeli’nin. Kabir azabından koruyan kefen ve cinsel gücü arttıran ayet ile ilgili söyledikleri çok tartışıldı. Kabir azabından koruyan kefen satma denemesini defalarca inkar etse de gündemden düşmedi. Nasıl olsa her yerde kendi ses ve görüntüsüyle birlikte yayın her yerde duruyor. Allah adına yeminler ederek cebine bir kuruş para girmediğini söyledi sürekli. Aslında doğru söylüyordu! Cebine para girmiyor, derneklerin veya şirketlerin kasasına para giriyordu. Yalanı “yalan söylemiyormuş gibi yapıp” söylemek konusunda çok tecrübelidir bu kafalar. “Yanmayan kefen demedim” diye kıvırmaları da ayrı bir yöntemdir. Yine doğru söylüyor! “Yanmayan” demedi “azaptan koruyan” dedi!
“Her bir uzuv için şifa ayetleri” adıyla yayınladığı kitaptan bahsederken, her mesele için o kitapta dua olduğunu anlatıyor ve “aganigi meselesi için bile var” diye devam ediyor bir videosunda. Cinsel gücü arttırma duası olarak anlattıklarını kastederek “aganigi” diye bahsediyor. Gelen tepkilerden dolayı sonraki baskılarından çıkarttığını duyduğum o bölümün özeti şöyleydi;
“Erkeğin tenasül uzvuna okunacaklar” için dört ayrı formül anlatıyor kitabında.
1) “Bakara Suresi’nin iki yüz altmışıncı ayet-i kerimesinin bir kısmı bir miktar suya okunur, sudan biraz alınıp tenasül uzvuna serpilir ve suyun kalanı içilir”
2) Tenasül uzvunun zayıflığının izalesi (giderilmesi) için el-Adiyat Suresi okunup uzva üflenir.
3) İsm-i şerifi okunup uzva üflenir. Bu isimle beraber .… ism-i şerifi okunup uzva üflenirse daha iyi olur.
4) Sabah akşam şu yedi ism-i şerifi yüz kere okumaya devam eden kişi ebediyen iktidarsızlık görmez ve çok güçlü olacağından dolayı ölünceye kadar hiçbir itirazla karşılaşmaz, yani kimsenin itirazı onu aciz bırakamaz.”
Cübbeli Ahmed’in okunmasını tavsiye ettiği Bakara Suresi’nin 260. ayetinin giriş cümlesi şöyle başlıyor: İbrâhim “Rabbim! Ölüleri nasıl diriltiyorsun, bana göster!” deyince, rabbi “Yoksa inanmıyor musun?” demişti.
“Ölüleri diriltmek” ayetini, erkeğin cinsel organını diriltmek anlamında okutacak kadar cahil ve din tüccarıdır Cübbeli Ahmed. “Kuran ayetine Viagra muamelesi yapıyor” diye çok ağır eleştiriler yapıldı. Hatta birkaç kişi kendisini bu kitap yüzünden mahkemeye verdi. Mahkeme savunmasında “O kitap benim yazdığım bir kitap değil, ben sadece çevirisini yaptım” diyerek kendisini savundu ve bildiğim kadarıyla bir ceza almadı. Geçmişte yazılmış bir kitabın çevirisini yapıp yayınlattığı doğruydu. Geçmişte yazılan kitaplarda ki saçmalıkları ve hurafeleri, yıllardır, İslam dini diye bu millete anlatıyor olmasının cezası da olmadığı için, beraat etti.
Cübbeli Ahmed’in anlattığı yüzlerce hurafe var. Her birinden bu yazıda bahsedersem, çok uzun bir yazı yazmak zorunda kalırım. “Sümük-ü Şerif” diye iğrenç bir konuyu kameralar önünde anlatması ve sonradan bunu inkar etmesi, ne kadar yüzsüz birisi olduğunu gösterir. Kendisinin kamera önünde söylediklerini inkar edecek kadar rahat olmasından daha üzücü değil mi, etrafındaki insanların onu halen hoca veya alim sanmaları? Çevresine topladığı insanların ne kadar cahil olduğunun göstergesidir bu suskunluk.
Ateistler ve Cübbeli
Ateist derneklerinin veya şahısların yönettiği sosyal medya hesaplarına bir bakın. Hepsi Cübbeli gibi hurafe anlatan insanların videolarını paylaşıyorlar. Akla, Kuran’a, insanlığa aykırı yüzlerce hurafeyi, başında sarık, yüzünde bir karış sakal ile anlatıyorlar. Allah’ın adını anarak (besmele) sohbete başlayıp, Allah’ın kitabı Kuran’a aykırı şeyleri İslam adına anlatıyorlar. Hiçbir Papaz, hiçbir Haham, hiçbir ateist Müslümanlara bu insanlar kadar zarar veremez. Tüm ateist sayfalarda, Cübbeli gibi hurafecilerin yüzlerce videosu yayınlanıyor. Ateistlerin İslam’ı karalamak için kullandığı yüz tane delil varsa, bunların doksan tanesini Cübbeli gibi hurafeciler veriyor ellerine.
Ateizmi Müslümanlar arasında yaymak isteyen bir ekip olsa, o ekip sahte bir hoca yetiştirip piyasaya sürmek istese, bu tip adamları piyasaya sürerdiler. Ateistler en az benim kadar Cübbeli Ahmed gibi adamlara teşekkür ediyordur. Benim gibi insanlar, tarikatların hurafe bataklığı olduğunu topluma anlatmak için Cübbeligillerin anlattıklarını kullanıyorum. Ateistler ise gençleri dinden uzaklaştırmak için bu videoları kullanıyorlar.
Teşekkür!
Cübbeli Ahmed sosyal medyayı hiç kullanmamış olsa, aynı şeyleri anlatıyor olsa bile birçoğumuzun elinde delil olmayacaktı. Tekkesine, derneğine, vakfına, sohbet yerine gelen insanlara konuşma yapıp dağılacaktı hepsi. Nasıl olsa oraya gidenler onlara inanmış insanlardı genelde. Bu video kayıtları olmasa, birçok insana saçma sapan hurafeler anlatıldığını ispat edemeyecektik. Nasıl olsa yeminler ederek inkar ederdi yine! Tüm sosyal mecralarında dolaşan videolar durdukça, hurafe bataklığı olan tarikatlar erimeye devam edecek. Mahmut Ustaosmanoğlu’nun fazla videosunun olmamasının sebeplerinden birisi de budur belki. Pek videosu yok ortalıkta. Bazı kitapları var sadece. O kitaplar hurafelerle dolu. Ancak bizim milletin pek okuma kültürü olmadığı için fazla bilinmiyor. Özellikle İsmailağa gibi cehalet ve hurafe bataklığı olan gruplar zaten okumazlar.
Cübbeli Ahmed çektiği ve yayınladığı videolarıyla, Hurafe bataklığı olan tarikatlara atılacak olan taşları elimize vermiştir. Bunun için Cübbeli Ahmed’e teşekkür ediyorum.
“Ehli Sünnet” diyerek yüzyıllardır Müslümanları kandırıyorlar. “Ehli Sünnet” diye savundukları şeylerin, aklını kullanmayan “Ehli Cehalet” bir kitle yetiştirip, o kitleyi inek gibi sağmak olduğunu, herkesin anlamasına vesile olmuştur Cübbeli. Bunun için de Cübbeli Ahmed’e teşekkür ediyorum.
Cübbeli Ahmed tarihe, tarikatların cehalet ve hurafe bataklığına karşı istemeden de olsa toplumun uyanmasına sebep olan kişi olarak geçecek.
Teşekkür ederim Cübbeli Ahmed!