Boykot ve Tarikatlar

Gençlik yıllarımızdan bu yana, ne zaman İsrail ve Filistin arasında bir gerginlik olsa, Yahudi ürünlerini boykot etme çağrısı yapılır. 1990’lı yıllarda da aynı boykot çağrıları yapılırdı. İsrail ile Filistin arasında yaşanan süreç bir savaş değil, tek taraflı bir katliam olarak ilerliyor yıllardır. Savaş, eşit güçler arasında olur. Maalesef İsrail çocuk, kadın, yaşlı, sivil demeden katliam yapıyor. 7 Ekim 2023 tarihinde başlayan savaş, yine Filistin halkının resmen soykırıma uğramasına sebep oldu. Her zaman olduğu gibi İsrail ürünlerini boykot çağrıları yeniden yüksek sesle söylenmeye başladı.

Boykot İkiyüzlülüğü

Türkiye’de ki güçlü ve meşhur tarikatların tamamı, çok yaygın ticari faaliyetler yapıyorlar. Birçok meşhur marka bazı tarikatlara aittir. Özellikle gıda sektöründe çok yaygın faaliyetleri var. Market zinciri sahibi veya ortağı olan tarikatlar da var. Market zinciri, benzin istasyonu, dinlenme tesisi, tavuk markası, otel işletmesi gibi aklınıza gelebilecek birçok alanda ticari faaliyetleri var tarikatların. Başka bir yazımda “Tasavvufi İktisat Teşekkülü” olarak bahsetmiştim tarikatlardan. Bu tarikatların sosyal medya da meşhur olmuş isimleri de boykot çağrısı yapıyorlar. Ancak kendi tarikatlarının ortağı olduğu firmalarda satılan Yahudi ürünlerine seslerini çıkartmıyorlar. Öylesi mide bulandırıcı bir ikiyüzlülük yapıyorlar ki, yüzlerine tükürseniz, tükürüğünüze acırsınız.

Bu konuyu 7 Ekim 2023 saldırısından sonra birkaç defa sosyal medya hesaplarımda gündeme getirdim. Adamlarda öyle bir pişkinlik var ki, böyle bir şey yokmuş gibi, kendi şeyhlerinin Yahudi ürünü satmalarına susuyor, vatandaşı boykot yapmaya davet ediyorlar.

Bu ikiyüzlü tavrı sergileyenlerden birisi de Hüdayi Vakfı olarak bilinen, başında Osman Nuri Topbaş’ın olduğu ekip yaptı. 2024 Ramazan ayının son günlerinde Osman Nuri Topbaş’ın sosyal medyada gündem olan bir açıklaması çok paylaşıldı. O açıklamada şöyle diyor;

“Zalim İsrail ve onları destekleyenlerle mallarını boykot konusunda misal nakletmek istiyorum. Şâfi fakihlerinden olan İbn-i Abdüsselâm, İslam dünyasına savaş açmış haçlılara silah ve silah yapımında kullanılacak malzemenin satışının haram olduğuna ve bunu yapanların zalim olacaklarına dair bir fetva yayınlamıştı. Bu fetvayı duyan terzilerden biri, İbn-i Abdüsselâm’a gelerek; “Haçlılar bana elbise diktirmeye geliyorlar. Ben haçlılara elbise dikersem bu zulme ortak olur muyum?” diye sordu.
İbn-i Abdüsselâm ise günümüze de ışık tutan şu muhteşem cevabı verdi: “Hayır, sen zulümlerine ortak olmazsın. Sana iğne iplik satan zulme ortak olur, sen ise zalimin ta kendisi olursun.”

Ben bu açıklamayı okuyunca çok sinirlendim. Hem ortağı olduğu şirketlerde Yahudi ürünlerini satmaya devam ediyorlar, hem de milletin gözüne girme fetvalarının videosunu yayınlıyorlar. O günlerde şöyle bir paylaşım yaptım;

Büyük ortağı oldukları BİM marketlerde Yahudi ürünlerinin satışı devam ederken, Hüdayi Vakfı’nın başında bulunan Osman Nuri Topbaş, İsrail ile ticaretin haram olduğuna dair fetva verdi! Kaç yaşına geldi ama hala piyasaya oynamayı utanmıyor adam…

Ben bu paylaşımı yapınca günlerce paylaşımlarıma sert yorumlar yaptılar. Hüdayi vakfında yetişmiş birçok tanıdığım veya gönül bağı olan arkadaşlarım dahil bana tepki gösterdiler. Sanki ben şeyh sandıkları adama iftira atıyormuşum gibi bana “Osman Nuri topbaş’ın resmi ortaklığının olmadığını, otuz yıldır ticaretle ilgilenmediğine” dair uyarılarda bulundular. Bana bu şekilde tepki gösterenlere cevaben şöyle yazdım;

Osman Nuri Topbaş’ın BİM’de resmi ortaklığı olmadığını söyleyen cahil kitleye;
Fethullah Gülen’in resmi olarak hiçbir şirkette adı yoktu. Ama herkes şirketlerin onun emrinde olduğunu biliyordu. Türkiye’de şeyh sanılan insanların çoğu aynı taktiği uyguluyor. Uyanın artık!

Ben bunları yazıp geri adım atmayınca daha çok sinirlendiler. Bu sefer hakaret etmeye, tehdit etmeye başladılar. Birkaç tanesi ortak arkadaşlarımdan iletişim bilgilerime ulaşıp, beni tehdit etmeye bile çalıştı. Kendilerini komik duruma düşürdüklerinin farkında bile değildiler.

Belki 1990’lı yıllarda da tarikatlar aynı ikiyüzlülüğü yapmış olabilir. Ancak o zamanlar internet ve sosyal medya olmadığı için, bizlerin hiçbir şeyden haberi yoktu. Merkezde ki adamlar ticaret yapıp para kazanmaya devam ederken, Anadolu’nun saf ve samimi Müslümanlarının gazını alıyordular demek ki!

Hüdayi Vakfı ve Osman Nuri Topbaş müritleri, Tasavvuf ehli olarak bilinir. Ancak sosyal medya üzerinden bana yazdıklarını görünce, efendi görünen Fethullah Gülen’in mürtilerini bana hatırlattılar. Putları olan Fethullah Gülen’e dokununca, içlerinden adeta bir hayvan çıkmış, önüne gelen herkese ağza alınmayacak hakaretler etmeye başlamıştılar. Benzer hakaretleri Hüdayi ekibine gönül vermiş kişilerden aldım. “Küfürbaz Sufiler” başlıklı bir yazı yazmıştım. O yazının son cümlesini buraya alayım; Dertleri Allah rızası değil para olan cemaat ve tarikatlar, küçüldükçe alçalıyor, kurudukça öfkeleniyor, öfkelendikçe ahlâkî ve insanî taraflarını kaybediyorlar.

Hayırsever!

Bazı arkadaşlar bana, Hüdayi ekibinin başında bulunan Topbaş ailesinin, çok hayırsever olduklarını hatırlatıp, yazdıklarımı silmem gerektiğini söylediler. Tarikatların nasıl hayırsever kurumlara dönüştüğünü bilmiyormuşum gibi yorumlar yapmaları beni sadece güldürdü. Devlet ihalelerinden kepçe ile ihale alıp, çay kaşığı ile hayır işi yaptıklarını bilmediğimi mi sanıyorlar galiba! FETÖ ekibinin sahibi olduğu “Kimse yok mu?” derneği, Türkiye’nin en hayırsever derneği olarak görünüyordu. O görüntünün altında neler yaptıkları anlamak için geç kalmanın bedeli çok ağır oldu.

Sosyal Medya Aydınlanması

Hüdayi Vakfı ekibine dair bu notumu da buraya yazayım. İnşallah önümüzdeki yıllarda çok daha ciddi bir şekilde bu tür ailelerin kurduğu düzenek toplum tarafından fark edilir.

Gençlik yıllarımızda bize de anlatılan bir hikaye vardı. Aziz Mahmud Hüdayi demiş ki “Benim mezarımı ziyaret eden, bize mensup olanlar, denizde boğulmasınlar”

“Senin mezarını ziyaret etmekle denizde boğulmak arasında ne alaka var? Sen kendini denizlerin Tanrısı olarak bilinen ‘Poseidon’ sanıyorsun galiba!” diyen olmamış mı?

Sosyal medyanın bu aydınlanma için çok önemli bir işlevi olacağını düşünüyorum. Önümüzdeki yıllar sancılı da olsa, çok güzel günlere gebe gibi görünüyor. Boykot ikiyüzlülüğü yapan insanların, diğer ikiyüzlülükleri de gündem olur belki? Suratına pudra, gözlerine sürme çekip, kamera ışıklarıyla kendini nurlu göstermeye çalışan insanların gerçek yüzü, sosyal medya sayesinde görülecek inşallah.

Sait Çamlıca

Eğitimci – Yazar