Milliyetçilik öyle bir mikrop ki bu, iki yüz yıldan fazla bir zamandır, İslam coğrafyasını ayağa kalkamaz hale getirdi. “Her şey Araplar için!” levhalarıyla dolu Arabistan sokakları. Birinci dünya savaşından sonra İslam coğrafyasının damarlarına bu mikrobu verenler Osmanlı’yı paramparça ettiler. Halen, yutulamayacak kadar büyük gördükleri Anadolu Coğrafyasını, birkaç parçaya bölmek için aynı mikrobu içimizde yaydılar.
Terör olayları meydana gelmeye başladığı günden bugüne kadar, terörü bitirmek için birçok tedbir alındı. Ancak hiçbir tedbir yöntemi, bu mikrobu vücudumuzdan atamadı. Her tarafımızı saran, ayağa kalkmamıza engel olan milliyetçilik mikrobunu yok edecek olan en etkili ilacı, en iyi şekilde ifade eden şu cümleyi hatırlarsınız.
Asırlardır besmele ile güne başlayan bir milletin evlatlarını, siz her sabah, “Türküm! Doğruyum! Çalışkanım!” diyerek güne başlatırsanız, birileri de buna karşı çıkar ve “Bende Kürdüm! Daha doğruyum! Daha çalışkanım!” demeye başlar. Sonuçta çatışma ortaya çıkar.
1992 yılında, Bingöl meydanında, Necmeddin Erbakan’ın söylediği bu sözler çok tartışılmıştı. Sayın Erbakan hakkında davalar açılmıştı.
İslam hamuru ile kardeş olmuş, Anadolu coğrafyası içerisinde Kürt Milliyetçiliği yapanların günahları ne kadar büyükse, Türk Milliyetçiliği yapanların günahları da o kadar büyüktür.
Diyarbakır Meydanında Üç Kürsü
Medyada terör olayları üzerine yapılan yorumları dinlerken, hayalimde kurguladığım manzarayı sizlerle paylaşacağım.
Diyarbakır’da, aynı gün, aynı saatte, üç ayrı meydanda, üç ayrı kürsü kurulmuş olsa. Bu kürsülerden birisinde siyasi parti genel başkanlarından herhangi birisi konuşma yapacak. Diğer kürsüde Abdullah Öcalan konuşacak. Üçüncü kürsü de ise, Peygamberimiz, Muhammed Mustafa (as) konuşma yapacak olsa. Sizce hangi meydan daha kalabalık olur?
Bu soruya, tereddütsüz herkes, aynı cevabı verir. Allah Resulünün (sav) konuşacağı meydanın hınca hınç dolacağını, diğer meydanların boş kalacağını bilmeyen, kabul etmeyen yoktur. Buna rağmen bu gerçeği cesurca dile getiremiyorlar. Bu konu üzerinde kalem oynatan insanların çoğu da bu gerçeği görmezlikten geliyor.
Diyarbakır meydanında yapılacak konuşmalarda, hangi liderin neler söyleyeceğini de az çok tahmin eder herkes. Kimisi “Türkiye kardeşliğinden” bahsedecek, kimisi “Türkün Türk’ten başka dostu yoktur!” diyecek, kimisi “Ulusal birlikten!” bahsedecek, kimisi “Ezilen Kürt halkı” nutukları atacak.
Sizce Allah Resulü o meydanda konuşma yapacak olsa ne söylerdi? Peygamber Efendimizin hayatını, uzun uzun anlatmaya gerek yok. Kabileler arasındaki kan davalarını, üstünlük davalarını bitirdiğini herkes bilir. Ben sadece veda hutbesinde verdiği mesajlardan yola çıkarak bazı değerlendirmeler yapacağım. Veda hutbesinden bazı mesajları hatırlamakta fayda var.
Ey İnsanlar!
Sözümü iyi dinleyiniz. Bilmiyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada ebedî olarak bir daha beraber olamayacağım. Bu günleriniz nasıl mukaddes bir gün, bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay, bu şehriniz Mekke nasıl kutsal bir şehir ise, canlarınız, mallarınız, namus ve şerefiniz de öylece mukaddestir; her türlü tecavüzden masundur.
Ashâbım!
Yarın Rabbinize kavuşacaksınız. Bugünkü her hâl ve hareketinizden muhakkak sorulacaksınız. Sakın benden sonra eski sapıklıklara dönüp de birbirinizin boynunu vurmayınız. Bu vasiyetimi burada bulunanlar, bulunmayanlara bildirsinler. Olur ki, bildirilen kimse, burada bulunup da işitenden daha iyi anlayarak hıfzetmiş olur.
Ashâbım!
Cahiliyet devrinde güdülen kan davaları da tamamen kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk kan davası, Abdulmuttalib’in torunu (amcalarımdan Hâris’in oğlu) Rabia’nın kan davasıdır.
Mü’minler!
Size iki emanet bırakıyorum. Onlara sımsıkı sarıldıkça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. Bu emanetler, Allah’ın kitabı Kur’an ve O’nun Peygamberinin sünnetidir.
Mü’minler!
Rabbiniz birdir. Babanız da birdir. Hepiniz Adem’in çocuklarısınız. Âdem ise topraktandır. Arabın Arap olmayana, Arap olmayanın da Arap olanın üzerine üstünlüğü olmadığı gibi; kırmızı tenlinin siyah üzerine, siyahın da kırmızı tenli üzerinde bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvada, Allah’tan korkmaktadır. Allah yanında en kıymetli olanınız, O’ndan en çok korkanınızdır.
Arabın Arap olmayana üstünlüğü yoktur diyen Allah Resulü, Diyarbakır meydanında konuşacak olsaydı, mutlaka “Kürdün Türk’e, Türkün Kürde bir üstünlüğü yoktur.” derdi.
Ey Türk Milliyetçileri! Ey Kürt Milliyetçileri! Bu kanın daha çok akmasını istemiyorsanız, kendi liderlerinize değil, Allah Resul’üne kulak verin!
Milliyetçilik mikrobuna karşı, doğru üslup ve kararlılıkla gitmeye başlamadığımız sürece, sorunlarımız azalmayacak maalesef. Yirmi yıl öncesine göre, çok önemli ve çok doğru adımlar atıldığını hiç kimse inkâr edemez.
Ancak şu anda öyle bir noktadayız ki ya ileri adım atacağız ya da geri adım. İleriye doğru adım atmak cesaret ister.
Unutmayın ki; Cesur adım atamayanlar, geri adım atmak zorunda kalırlar.
Sait Çamlıca
Eğitimci-Yazar