Yeni doğmuş bir bebeği hiç kokladınız mı? O kadar kendisine has ve güzel bir kokusu vardır ki, cennetten kopartılmış çiçek gibi kokuyor bebekler Cennet bahçesinden kopartılıp evlerimizin ortasına dikilen bir cennet çiçeğidir çocuklar.
Zaman ırmağı akıp giderken çocuklar büyür. Büyüdükçe sorunlar da büyü- yorsa, cennet çiçekleri evleri ve toplumu cehenneme çeviriyorsa, “Bu çocuklar niçin bu hale geliyor?” sorusu üzerine hepimiz düşünmek zorundayız.
İslam fıtratı üzerine dünyaya gelen bir bebek, İslam fıtratı üzerine kalmıyorsa, dinden uzaklaşan çocukları değil, onları yetiştiren çevresini sorgulamak zorundayız.
Cennet çiçeğini ilk koklayan anne “nerede hata yaptığını” sorgulamalı.
Cennet çiçeğini en çok koklayanlardan biri olan baba “nerede hata yaptığını” düşünmeli.
Cennet çiçeğini, daha tomurcuk iken, her gün saatlerce eğitmeye çalışan öğretmeni / hocası “nerede hata yaptığını” sorgulamalı!
Sağlıklı gözlerle dünyaya geldiği hâlde hakikati göremeyecek kadar kör edilen, sağlıklı kulaklarla dünyaya geldiği hâlde hakikati anlamayacak kadar sağır edilen bir çocuğun yaratılışı değil, yetiştirilme süreci sorgulanmalı.
Medeniyet Dönüşümü
Dünya bir medeniyet dönüşümüne hazırlanıyor. Batı’nın dünyaya hâkim olduğu son 150 yıl, insanlık hep sıkıntı yaşadı.
Eğitim batı ürünü, psikoloji batı ürünü, hukuk batı ürünü, bilimsel gelişmeler batının ürünü dünyada. Bilimsel gelişmeler konusunda insanlığa çok büyük ve hızlı adımlar attıran batı, bu bilimsel gelişmeleri insanlığı sömürmek için kullandı. Teknolojik gelişmeler insanlığın hizmeti için değil, insanı daha iyi sömürmek için kullanıldı.
Atom bombasını da batı icat etti, yalanla pazarlama yöntemini de…
İslam ahlâkında “hâl dili” olarak kullanılan kavramı, batı “beden dili” olarak kullandı ve geliştirdi (!). İnsanı daha iyi yetiştirmek için değil, daha iyi göstermek için çalıştı hep batı aklı. İnsan bedenini, makyajla boyayarak güzel göstermeye çalışan batı, insan ruhunu yalanla kirletti.
Batı ürettiği psikolojiyle kendini de insanlığı da mutlu edemedi. Çözüm olarak sunduğu her öneri çöktü. İnsanı, insanlığı, çocukları bir kobay gibi kullandıktan sonra, ürettiği çözüm önerilerinin yanlış olduğunu anladı. Bu yanlışlarını saklamak ve örtbas etmek için medya sihirbazı ile insanlığı uyutmaya devam ediyor.
Yolun sonuna geldiğini anlamış olsa bile, sahte “beden dili” artistliği yaparak kendini dimdik ayakta (!) göstermeye çalışıyor.
Ne kadar çabalarsa çabalasın, çöküşünün önüne geçemeyecek batı. Dünyada çok büyük bir medeniyet dönüşümü yaşanacağına inananlardanım. Dünyaya hâkim olan batı medeniyeti çökünce, yerine hâkim olacak medeniyet hangisi olacak? Bu sorunun cevabını önümüzdeki 30-40 yıllık çalışma performansımız gösterecek.
Biz iyi çalışırsak, çocuklarımızı ve gençlerimizi iyi yetiştirirsek “İslam Medeniyeti’nin” dünyaya tekrar hâkim olacağını düşünüyorum.
“Bu çocukların canı cehenneme!” demek zorunda kalan batılı eğitimciler, toplumsal yozlaşmanın önüne geçemiyorlar. Evde iki çocuk beslemektense, balkonda dört köpek beslemeyi tercih ediyorlar.
Çocuk eğitimi konusunda ortaya attıkları tezleri sürekli değiştirmek zorunda kalıyorlar. “Özgüven” sahibi bir çocuk yetiştirmek konusunda ortaya koydukları tezlerde, görünürde başarılı olmuş olabilirler. Çocuk eğitimi konusunda kitaplar yazan birçok yazar buna vurgu yapar. Ancak “ahlâk” freni ile kontrol edilmeyen bir “özgüven” insana ve insanlığa fayda değil zarar verir. Dünyanın en hızlı arabasına, fren sistemi koymamak ne ise, özgüven sahibi bir insana “ahlâk” freni koymamak da odur.
Dünyanın en zeki adamını, kimya profesörü yaptığınızı düşünün. Kimya dehasıyla atom bombası yapan bir kimya profesörünün, ahlâk anlayışı sorgulanmak zorundadır. Müthiş cesaretiyle, o atom bombasını, masum insanların üzerine atma cesaretini (!) gösteren savaş uçağı pilotunun, ahlâkı sorgulanmalı.
Tüm bu sebeplerden dolayı, “önce ahlâk ve maneviyat” sloganı, bana çok anlamlı gelmiştir.
Kendi Hatalarımızın Bedelini Ödedik.
Uzun uzun batı eleştirisi yapma niyetinde değilim. Sadece batının bugün geldiği noktayı göstermek istedim. İçinde yaşadığımız yüzyıl, dünyada çok büyük medeniyet dönüşümlerinin yaşanacağı bir yüzyıl olacak. Bunu doğudan batıdan herkes dillendirmeye başladı. Dünyaya hâkim olan batı medeniyeti çökünce, yerine hâkim olacak yeni medeniyet hangisi olacak? Bu sorunun cevabını, bugünden sonraki çalışmalar gösterecek. Sizin çalışmalarınız / gayretiniz, benim çalışmalarım / gayretim…
“Sen yanmasan, ben yanmasam nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa?” sözleri hepimizi göreve davet ediyor.
İslam medeniyetinin yeryüzüne tekrar hâkim olmasını isteyenler, bu isteklerine uygun performans göstermek zorunda. Bu “performans” sadece çok çalışmak değildir, doğru çalışmaktır.
Doğru çalışmaktan kastettiğim en önemli şey üslûp ve yöntem mantığımızdır. Dindar bir anne-baba, evladının iyiliğini ister. Oğlum / kızım cehennem azabı çekmesin diye onu namaza alıştırmaya çalışır. Niyeti kesinlikle halistir. Ancak, hâlis niyet, yanlış üslûp yüzünden, kötü sonuç doğuruyor.
Hafızlık kurslarında Kur’an ezberletmek, İmam Hatip ve Kur’an Kursları’nda 32 farzı öğretmek, cemaat kurslarında ve medreselerde “Emsile-Bina” ezberletmek yanlış olmayabilir. Ancak kesinlikle eksik bir yöntemdi. “Eksiklerimiz nelerdi?” sorusunun cevabını hiç kimse tek başına veremez. Ancak bu soru ve sorun üzerinde herkes düşünmek zorunda.
Çocuklarını büyütüp evlendirmiş bir tanıdığımız, “Artık kendimi yetiştireyim?” düşüncesiyle, evine yakın bir medreseye kaydolur. Medreseyi yöneten hoca arkadaşlar, elli yaşlarına geçmiş bu arkadaşa “Emsile” ezberletmeye çalışmış. Altı ay ezber yapmaya çalışan büyüğümüz, ezberini başaramayınca kursu bırakmış. Bu mantık çok ciddi anlamda sorgulanmalı.
Niyetin Hâlis Olması, Hatayı Telâfi Etmez.
Namaz kılmayı bilen çocuk yetiştirmek değil, namazı yaşayan çocuk yetiştirmek zorundayız. Namaz kılmak, sadece fiziksel bir eylem değil, aynı zamanda ruhsal bir eylemdir. İsmet ÖZEL ‘in ifadesiyle, namazla insan kılınmayı öğretmeli çocuklara. “İnsan namaz kılmalı!” diyoruz yıllardır. İsmet ÖZEL, bir yazısında, “Namaz insanı kılar” diyor. “İnsan kılınmak için namaz kılmak gerektiğini” mutlaka anlatmalı gençlere.
Allah Çocuk Yakmaz!
Çocuk ve Din konusunu işlemeye çalıştığım bu kitabıma, “Allah Çocuk Yakmaz!” adını vermek zorunda hissettim kendimi. Hem kendi yetişme sürecimde hem de çevremdeki birçok dindar insanın en büyük sıkıntılarından birisinin bu olduğunu gözlemledim. Sevdirerek değil, korkutarak din anlatma hatası yapıldı yıllarca. Rahman ve Rahim olan Allah, “Allah cayır cayır yakacak!” diye anlatıldı çocuklara. Allah çocukları yakmaz! Ancak çocuklara, “Allah yakar!” diyerek onları Allah’tan uzaklaştıranların işi o kadar kolay değil.
Sait Çamlıca
Eğitimci – Yazar