“Bizim zamanımızda böyle miydi? Biz büyüklerimizi sayar, küçüklerimizi sever, nerede nasıl konuşacağımızı bilirdik. Ya şimdiki gençler! Ne büyük kaldı ne küçük! Ne saygı kaldı ne sevgi!”
Anneler, babalar, yaşlılar, öğretmenler… Herkesin dilinde bu cümleler. “Zamane gençliği çok bozuldu!”
Sanki bu çocuklar “ahlaksız” doğdu! Sanki bu çocuklar “saygısız” doğdu! Sanki bu çocuklar “kap-kaççı” doğdu! Sanki bu çocuklar “hırsız” doğdu!
Bir bahçıvan düşünün. Sorumlu olduğu bahçenin önüne geliyor ve gördüğü manzaraya bakarak, “Bu bahçe adam olmaz!” diyor. Kurumaya yüz tutmuş çiçekleri suçluyor. Havanın kötü gittiğinden bahsediyor. Toprağın verimsizleştiğinden dert yanıyor. Hatta sinirlenince de çiçeklere tekme atıyor!
Bir Avukat düşünün. Dava dosyasını incelemeden, taraflarını dinlemeden, davayı kazanmak için mücadele etmeden “Bu davayı kazanamayız!” desin.
Bir Doktor düşünün. Daha hastasını muayene etmeden, ilaç tedavisi uygulamadan, onu iyileştirmek için elinden gelen her şeyi yapmadan “Bu hastanın işi bitmiş!” desin.
Ortada bir problemin olduğu doğru ancak neslin bozulduğu tezi doğru değil… Doktor önce hastalığı doğru teşhis etmeli ki, doğru “tedavi” yöntemi uygulayabilsin. Yanlış teşhisten sonra atılan her adım yanlışı büyütmeye yaramaktan öteye geçmez. Kalp hastasına “mideniz rahatsız” diyerek mide ilacı içiren bir doktor, hastanın kalp krizinden ölmesine sebep olabilir.
“Zamane gençliği çok bozuk” cümlesi de yanlış bir teşhistir. Bu yanlışı doğru kabul ederek problemleri çözmeye çalışırsanız sorunları çok daha fazla büyütmüş olursunuz.
Önce doğru bir teşhis yapalım. “Kötü” damgası vurduğumuz çocuklar dünyaya geldiklerinde kişilik ve karakterleriyle birlikte gelmiyorlar. Nasıl ki konuşmayı anne-babalarından öğreniyorlarsa, kişiliklerini de başta aileleri olmak üzere, çevrelerinden alıyorlar. Çocukların bir suçu yok. Her şeyi çevrelerinden öğreniyorlar.
Öyleyse problem zamane gençlerinde değil. Doğru teşhis şöyle olabilir;
Zamane anne-babaları ve zamane öğretmenleri, zamane çocuklarını, zamane eğitim kurallarına göre yetiştirmeyi beceremiyoruz.
Problemi çözmek istiyorsa anne-babalar ve öğretmenler “Çocuk eğitimi” konusunda bilgi sahibi olup, “zamane” çocuklarını ona göre yetiştirmeli. Ortada bir suç ve suçlu varsa, bu suçlu çocuk değil, çocuğu eğitmesini bilmeyen anne-babalar ve öğretmenlerdir.
“Gençlerini ihmal eden toplumlar, geleceklerini imha eder” diyen düşünür ne kadar haklı. Anlamadığımız, adam olmaz dediğimiz, ellerinden tutmadığımız gençleri ‘imha olmaktan nasıl kurtaracağız?’ diye düşünüyorum sadece.
“Hangi tohum yere ekildi de bitmedi? Ne diye insan denilen tohumdan şüpheye düşüyorsun?” diye sormak gerekir.
Hala, zamane gençliği bozuk, diye düşünenlere aslında en güzel cevabı Hz. Ali veriyor:
“Gençliği anlamadığınızda bu dünyadaki işiniz bitti demektir.”
“Sözün bitip duanın başladığı yerde, dil susar kalp konuşur.
Kalbi dualarım sizinle gençler.
İyi ki varsınız…!
Sait Çamlıca
Eğitimci – Yazar