Teknoloji kitapları tarihten silecek diye bir iddia sürekli dillendiriliyor olsa bile, kitap sevdalıları bunu asla kabul etmiyor. Belki elli yıl sonra kâğıt üzerine basılı kitaplar pek olmayacak. Ancak bilgi her zaman insanı insan yapan en önemli araç olmaya devam edecek.
Okumanın önemine dair iki ayrı kitap yazmış biri olarak bu bölümü mümkün mertebe kısa tutmaya çalışacağım. Üniversite dahil, okul sıralarında mecburen veya sınıf geçip diploma almak için yapılan öğrenmeyi (!) okuyarak öğrenmekten ayırmayanlar, okumanın önemini anlamamıştır.
Okuma konusunda en önemli bir diğer problemimiz, sadece öğrencilerin veya gençlerin okuması gerekiyormuş gibi bir tavır takınmamızdır. Okul hayatında başarılı öğrenciler arasında yapılan bir ankete göre, evinde daha zengin bir kütüphanesi olan çocukların, evinde az kitap olan veya hiç kitap bulunmayan çocuklara kıyasla daha başarılı oldukları tespit edilmiş. Yalnız burada kütüphane denilince, çocukların okuduğu kitaplardan bahsedilmiyor. Anne ve babası kitap okuyan ve evinde zengin bir kütüphanesi olan ailelerden bahsediliyor. Evinde yüzden fazla kitap bulunan öğrenci sayısı Türkiye’de %14 Güney Kore’de %65.
Kütüphanesiz Okul!
Kütüphanesi olmayan okul, ilaç bulunmayan eczane gibidir. Okul kütüphaneleri sadece öğrenci için değil, aynı zamanda okul yönetimi ve öğretmenler için de önemlidir. Okumayan, kendini eğitmeyen, kendini yenilemeyen bir yönetici ve öğretmen, öğrenciyi doyuramaz.
Kütüphanesi olmayan okul, kütüphanesi olmayan cami, kütüphanesi olmayan bir ev kalmamalı. Çay bahçeleri ve kahvehanelerimizde “okuma evi” anlamına gelen kıraathane kültürümüzü yeniden canlandırmalıyız.
Başarı ve Kitap
Dünyanın en başarılı insanları, kitaplardan tahmin ettiğimizden daha fazla besleniyor. Bill Gates, Steve Jobs, Elon Musk, Warren Buffet gibi kimselere bakacak olursak, zamanlarını çok doğru kullandıklarını görebiliriz. Başarılı oldular; çünkü ömürleri boyunca öğrenmeye devam ettiler ve ediyorlar.
Warren Buffett
Dünyanın en başarılı iş adamı, yatırımcısı ve hayırsevelerinden olan Warren Buffet der ki “Ne kadar öğrenirsen, o kadar kazanırsın.” Buffet her gün, 5 saat kitap okumasıyla ünlü. Genelde alanı ile ilgili kitaplar okuyor olsa da kendisi büyük bir roman tutkunu.
Bill Gates
Microsoft’un kurucusu, haftada en az 1 kitap bitirmeyi kendine şart koşmuş ve genelde kurgudan uzak; iş hayatı, bilim ve mühendislik ile ilgili kitapları okuyor. Nadir de olsa kendini romanlara kaptırıyor, ancak onun için öncelik, yaşadığı dünyaya olan merakına cevaplar aramak.
Elon Musk
Ortada ne Tesla ne de PayPal varken, Elon Musk kendini ve ufkunu bilim kurgu okuyarak geliştirirdi. Gençliğinde, günde 10 saate yakın bilim kurgu romanları okuduğunu söylüyor. Bir röportajında, daha 9 yaşındayken Britannica Ansiklopedisini (Dünyanın en büyük genel kültür ansiklopedisi) bitirdiğini söyledi. Kendisine roketler hakkında nasıl bu kadar bilgi sahibi olduğu sorulduğunda ise verdiği cevap çok net: “Çok fazla kitap okuyorum.”
Mark Zuckerberg
Facebook’un CEO’su kendi Facebook gönderisinin birinde, artık 2 haftada 1 kitap bitireceğini söyledi. Genelde inanç tarihi, farklı kültürler ve teknoloji ile ilgili okuyan Zuckerberg kitaplar hakkında şunları söylüyor: “Kitaplar bir konuyu tam anlamıyla keşfetmenizi ve kendinizi o konuya, günümüzün birçok medyasından çok daha derin bir şekilde kaptırmanızı sağlıyor. Medya diyetimin çok daha fazlasını kitap okumaya doğru kaydırmak için sabırsızlanıyorum.”
Bu kitabın ilk baskısını okuyan bazı dostlarım, burada örneğini verdiğim isimlerin küresel sermayenin insanlığı sömürmek için kullandığı isimler olduğunu, başka isimlerle ilgili örnekler vermem gerektiğini söylediler. Elbette bahsettikleri konuya yabancı değilim. Ancak gençlerin en çok ismini duydukları kişiler oldukları için bu kitapta bu isimleri örnek verdim. Kitap okumanın önemine dair iki ayrı kitap yazdım. O kitaplarımda kitap, insan ve hayata dair birçok örnek verdim.
Âlim Bir Fatih
Fatih Sultan Mehmed’in hayatını gençlere anlatırken, sadece İstanbul’u fetheden bir padişah olarak değil, en çok kitap okuyan devlet adamlarından biri olarak tarihe geçtiğini de hatırlamak ve hatırlatmak zorundayız. Çok zengin bir kütüphaneye sahip olan Sultan Fatih, İstanbul’u fethettiğinde, ilk yaptığı işlerden birisi de büyük kütüphaneler kurmak olmuştur. Şahsî kitaplığından kütüphanelere 2000-3000 kitap bağışlamıştır. Sultan Mehmed, sadece Fatih bir padişah değil, aynı zamanda âlim bir padişahtır.
Beyin Tatil Yapmamalı!
Yavuz Sultan Selim o kadar çok kitap okurmuş ki, bazı geceler sabahlara kadar kitap okumaktan gözleri kan çanağına dönermiş. Gündüzleri de zamanının önemli bir kısmını okumaya ayıran Yavuz Sultan Selim’in, bazen sekiz saat kitap okuduğu olurmuş.
Yaz tatilinde tatil yapmaya giden insanlarımız çantalarına neler dolduruyorlar bilmiyorum. Ama Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferine (1516) giderken peşinde üç katır yükü kitap götürdüğünü okumuştum.
“Karanlıkları devirmek ve aydınlık çağın kapılarını açmak için en mükemmel silah kalemdir. Sözle yazıyla kazanılamayacak zafer yoktur. Kalem sahiplerine düşen ilk vazife telaş etmemek, öfkelenmemek, kin kışkırtıcı olmamaktır. Milleti okumaya, düşünmeye, sevmeye alıştırmak. Bir kılıcın kazandığı zaferi başka bir kılıç yok edebilir. Kalemle yapılan fetihler tarihe mal olur, tarihe, yani ebediyete…” diyor Cemil Meriç “Bu Ülke” kitabında.
Oku, Ama Neyi?
Okuma alışkanlığı olmayan insanları, hasta insanlara benzetirim bazen. Ameliyattan çıkmış bir hastaya baklava börek ikram etmek, ona iyilik yapmak değildir. Önce hafif yiyecekler verilir. Bünyesini alıştırılarak yemek yedirmek gerekir.
Okuma alışkanlığı kazanma meselesi de öyledir. Hiç okuma alışkanlığı olmayan kişilere, ağır kitaplar okutmak, onları okumaktan soğutur. Yaşına göre hikâye, roman gibi kitaplarla başlayıp, düşünmeye sevk edecek şekilde dozaj arttırılmalı.
“Beşikten mezara kadar ilim tahsil edin” tavsiyesini hayata geçirme bilincinde olmak zorundayız. Ömür boyu kendini yenileme bilincinde bir genç, kendini geliştirdikçe çevresini de geliştirecektir.
Okumayı Bırakanlar!
Kimin evinde misafir olursam olayım, mutlaka o evin kütüphanesini incelerim. Lise ve üniversite yıllarından tanıştığım birçok arkadaşımın evlerindeki kütüphanelerinde veya Anadolu’da bir konferans için bulunduğum dönemde evlerine gittiğim insanların kütüphanelerinde bir şey dikkatimi çekiyor. Kütüphanelerinde bulunan kitapların büyük bir kısmı, gençlik yıllarında satın aldıkları ve okudukları kitaplar. Belli bir cemaate mensup arkadaşlarımın kütüphanelerinde ise, yeni olarak, sadece kendi camialarına ait kitaplar var.
Kütüphaneleri incelerken genelde bazı kitapları elime alıp bakarım. Kitaplarla haşir neşir olan herkes, bir kitabın okunduktan sonra mı, yoksa sadece süs olarak mı o kitaplığa konulduğunu anlar. Birçok arkadaşımın kütüphanesindeki kitapların durumu kısaca şöyle;
Gençlik, öğrencilik yıllarında aldıkları kitapları okumuşlar ve bazı yerlerin altlarını çizip kısa notlar yazmışlar. Sonraki yıllarda aldıkları kitaplar ise kütüphanelerinde süs olarak duruyor. Cemaat mensubu arkadaşlarımın, aldıkları yeni kitaplarının da kapakları açılmamış. Cemaate destek olmak için almışlar kitapları.
Meşhur sözdür: “Kitapların süs olduğu toplumlarda hayaller de süs olarak kalır.” Bu meşhur sözü ben şu şekilde de ifade ederim; “Kitapların süs olduğu evlerde idealler de süs ve nostalji olarak kalır”
Gençliğinde idealist olup dünyayı değiştirme hayali kuranlar, kendilerini değiştirmekten vazgeçtikleri için ideallerinden vazgeçmiş gibi bir hayat yaşıyorlar. Gençlik yıllarında yaptıkları mücadeleleri anlatarak kendilerini tatmin ediyorlar.
Kitap alabilmek için okula yürüyerek giden idealist genç, maaş almaya başladıktan sonra, kitaba para vermeyecek hâle gelmişse ben bunu sorgularım. Siz okumayı, kendinizi yetiştirmeyi, beyninize yatırım yapmayı bırakırsanız, ideallerinizi de bırakmak zorunda kalırsınız.
İdealizmini gençliğinde bırakanların asıl problemi bence budur işte. Kendini kaybeden başkalarını aramaz. Asıl problem kendilerini kaybetmiş olmalarıdır. Kendini eğitmeyi, geliştirmeyi bırakanlar, başkaları için çalışma azmini kaybediyor. İdealist olmak değil, idealist ölmektir gerçek idealizm.
Kur’an Merkezli Okuma!
Okumayı hayatın merkezine koyma adımı kadar önemli olan bir diğer mesele, Kur’an’ı okumanın merkezine koymaktır. Ancak bu Kur’an okumaları, perşembe akşamları Yasin okumak, mezarlıkta Fatiha okumak veya her yıl birkaç hatim indirmek şeklinde olmamalı.
Kur’an’ın, yaşadığımız çağın problemlerine verdiği cevapları arama gayreti ile meal ve tefsir okumaları ihmal edilmemeli.
Kur’an harflerini bilmek ve Kur’an okuyabilen bir nesil yetiştirmek yeterli olsaydı, Arapça konuşan Ortadoğu ülkeleri, dünyanın süper gücü olurdu.
Kur’an okumanın birkaç adım ötesi içinde aynı şeyleri söylerdim. Kur’an okurken anlamını bilmek, Arapça konuşup yazabilmek yeterli olsaydı, Arapça konuşan ve yazan bütün Ortadoğu ülkeleri, dünyanın süper gücü olurdu.
Sait Çamlıca
Eğitimci-Yazar