Yapay Zekâ Ne Yapar?

Yapay zekâ son yıllarda en çok duyduğumuz kavramlardan birisi. Dünyada ilk defa 1950’li yıllarda kullanılmaya balanmış bir tanımlamadır.

Yıllardır duyduğumuz ve son yıllarda daha çok duymaya başladığımız yapay zekâ nedir? Hepimiz yıllardır evlerimizde yapay zekâ ile çalışan makineler kullanıyoruz. Mesela çamaşır makineleri yapay zekâ ile çalışıyor. Günlük hayatımızda kullandığımız cep telefonu, fotoğraf makinesi, bulaşık makinesi, çamaşır makinesi de yapay zekâ ile çalışıyor. Bunları sürekli kullandığımız için sanki onlar yapay zekâ değilmiş gibi düşünüyoruz.

Önceden programlanmış bir “zekâ” var çamaşır makinelerinde. Çamaşır makinesine attığınız eşyanın rengine ve kir yoğunluğuna göre ayarlanmış düğmeye bastığınızda, makine sizin istediğiniz şekilde ve sürede çamaşırlarınızı temizliyor. Bu bir yapay zekâdır. “Ne güzel işte! Yapay zekâ işimizi kolaylaştırıyor.” diye düşünmekte haksız değilsiniz. Çamaşır makinesini icat eden ve geliştiren kişi en çok bayanlardan dua alıyordur. İşimizi kolaylaştırmak denilip bir kenara bırakılacak kadar basit bir zekâ türü değil yapay zekâ.

Kitabın ilk hâlini okuyan Beyaz Net Genel Müdürü Fatih Zeyveli Bey, çamaşır makinesi örneğinin doğru olmadığını, çamaşır makinesinde %10’dan daha az bir yapay zekâ olduğunu, yapay zekâ ile çalışan sürücüsüz otomobil örneğinin daha uygun olduğunu söyledi. Yaptığı ikazda haklı olmakla birlikte, yapay zekâ ile çalışan insansız otomobil henüz çok yaygın olmadığından, herkesin anlayabileceği basit bir örnekle anlatmayı tercih ettim.

Mahsun Kırmızıgül’ün yazıp yönettiği “Güneşi Gördüm” filminde çarpıcı ve hüzünlü bir sahne var. Eve yeni alınmış olan çamaşır makinesini merak eden kardeşler, en küçük kardeşlerini, altını pislettiği için, temizleme niyetiyle çamaşır makinesine atıyorlar. Yıllarca erkek evlat sahibi olmak için bekleyen Baba (Mahsun Kırmızıgül) tek ve en küçük erkek evladının çamaşır makinesinde öldüğünü öğrenince, evlat acısıyla sudan çıkmış balık gibi çırpınıyor.

Yapay zekâ işimizi kolaylaştıracak ama yapay zekânın duygusu yok! Çamaşır makinesinin düğmesine bastığınız zaman, makinenin içinde evladınızın boğulma ihtimalini hesap etmiyor yapay zekâ. Daha tehlikelisi, yapay zekâ geliştiren ve yöneten insanlar, evlatlarımızı bu yapay zekâ ile boğar ve öldürürse hepimiz sudan çıkmış balık gibi çırpınmak zorunda kalırız.

Çağımızın ve geleceğin gidişatını doğru okuyamaz ve gerekli tedbirleri almazsak, art niyetli insanların ellerindeki yapay zekâ, evlatlarımızı makinelerde boğacak!

Bill Gates ve Elon Musk gibi dünyanın en meşhur insanları bile yapay zekâdan korktuklarını söylüyorlar. Korktukları şey yapay zekâyı kullanacak olan insanların atom bombasını kullanan insanlarla aynı zihniyete sahip olmasıdır.

Nasıl ki ilk çağlarda en önemli buluş ateşin keşfiyse, yapay zekâda günümüzün en önemli projesi ve keşfidir. “Ateş faydalı mı zararlı mı?” sorusunun cevabı ile “yapay zekâ faydalı mı zararlı mı?” sorusunun cevabı aynıdır. Mesele ateşi kimin ne için kullandığıdır. Yakmak için mi ısıtmak için mi kullanılacak ateş?

Nedir Şu Algoritma?

Eskiden sadece Matematik ile ilgilenenlerin sık kullandığı “algoritma” kelimesini sürekli duyar olduk. Bugün kullandığımız telefon ve bilgisayar teknolojisini, algoritmalara borçlu olduğumuzu hemen herkes biliyor. Algoritma; matematikte ve programlamada kullanılan, bir problemin çözümünde izlenecek olan yoldur. Çözüme giden yolda ilerleyebilmek yani işlemi yapabilmek için belirli basamakların takip edilmesine algoritma denilir. Şöyle ki: Değişkenler, algoritma ve akış diyagramı bileşenleri kullanılarak, verilen sorunun çözümüne ulaşılır. Aslında bu sistem, insan beyninin çalışma yöntemine benzer bir şekilde çalışır. Değişkenler, dış dünyadan girilen/algılanan ve bizim oluşturduğumuz değerleri tutan kısımdır.

Algoritma ise gerekli adımları bir mantık sırasına sokarak işlemin nasıl gerçekleşeceğini plânlar. Akış diyagramı, adı üstünde algoritmaları birbirlerine bağlayarak çözüme ulaşır. Mesela: telefonumuzdaki ya da bilgisayarımızdaki hesap makinesinden bir işlem gerçekleştirmek istediğimizde, girdiğimiz rakamlar bizim değişkenlerimiz olur. Algoritma yani işin can alıcı kısmında ise işleme adım adım başlanır. Sayıları algılar ve hangi sayı hangi değişkene denk düşüyorsa onları birbiri ile eşleştirir, sonrasında ise değişkenleri toplar ve sonucu ekrana yansıtır, en sonunda ise işlemi bitirir yani program durur. Akış diyagramında ise algoritmada gerçekleştirilen tüm bu işlemler görsel bir işlev kazanır.

Bilgisayarımıza ya da telefonumuza verdiğimiz her komutta, sistem aynen bu şekilde çalışır. Öncelikle gerekli sistemi başlatır, ardından verilen görevin ne olduğunu algılar ve görevi gerçekleştirerek işleme son verir.

Algoritmanın ne olduğunu öğrenmeye çalışırken, El-Harezmi ismine çokça denk gelirsiniz. Çünkü Harezmi’nin geliştirdiği bu sistemi telaffuz edemeyen Batılılar, onun bu çalışmalarına Latince algorismus yani bugünkü adı ile algoritma dediler. Onun çok ses getiren “Kitab-Ül Muhtasar Fi Hesab El-Cebr Ve’l Mukabele” isimli çalışması Batı dünyasına “Liber Algebre et Almochabolae Mahmed Moysi Algaurizmi” olarak çevrildi ve bu sayede Batı, Cebir ile tanışma fırsatı buldu. 12.yy’da Latinceye çevrilmiş olan bu kitapta Harezmi; toplama, çıkarma, ikiye bölme, bir sayının iki katını bulma, denklem çözümü gibi cebirsel işlemleri açıklayarak bugünkü algoritmanın temelini attı. Bununla kalmayan El-Harezmi, Dünya’nın çapı gibi birçok astronomik hesaplamalar ile de uğraşıyordu ki onun yaptığı hesaplar gerçeğe oldukça yakındı. Bugün Batı Dünya’sı tarafından da “Cebirin Atası”olarak anılan bu deha sayesinde, özellikle de 18.yy’dan itibaren matematik ve programlama oldukça büyük bir ivme kazandı.

Bilgisayar İnsanı Yendi mi?

Bu tartışmanın en çok yapıldığı dönem 1997 yılı oldu. 4000 yıllık tarihi olduğu tahmin edilen ve zekâ geliştirdiği için başarılı insanların çok zeki kabul edildiği satranç oyununda ilk defa bir Bilgisayar bir insanı yendi 1997 yılında. Dünya satranç şampiyonu Kasparov, Deep Blue adlı bilgisayara yenilince, “bilgisayar insanı yendi” manşetleri atıldı. Bu tartışma halen devam ediyor. Bilgisayar zekâsı veya daha çok kullanılan ifade ile yapay zekâ insan zekâsını gerçekten yenmiş miydi?

Ne yapması gerektiği önceden insan tarafından programlanmış bir zekâ türüdür yapay zekâ. “İnsanı yendiği iddia edilen bilgisayarı yapan ve geliştiren bir insandır.” gerçeği asla unutulmamalı. On haneli iki rakamı insandan daha hızlı çarpabiliyor diye, hesap makinesine insandan daha zeki bir makine denilmedi hiçbir zaman. Ancak nedense satranç oyununda Kasparov kaybedince “İnsan zekâsı bilgisayar zekâsına yenildi” propagandası yapıldı.

Yapay Zekâ Gerçekten Zeki mi?

Sürekli haberlerde “yapay zekâ nereye gidiyor?” gibi çarpıcı manşetlerle, bilim insanlarının geliştirdiği yapay zekâ ile çalışan robotların neler yapabildiğini izliyoruz. Yapay zekâ ile çalışan ve merdivenlerden çıkabilen bir robot haberi izliyoruz bazen. Sürahiden bardağa su doldurup suyu masada oturan kişiye götüren robot haberleri de yapılıyor. Ev işlerine yardım eden robot, hasta bakımına yardımcı olan robot, koskoca bir arabayı çekebilecek güçteki bir robot gibi birçok haber okuyor ve izliyoruz.

Yürüyebilen, merdiven çıkabilen, bir bardağa su doldurup annesine götüren bir insan için “zeki” demiyorken, neden bunu yapan bir robot için “yapay zekâda müthiş ilerleme var” diye haber yapıldığı pek sorulmaz. İnsan hareketlerini taklit etmek zeki bir makine olmak anlamına mı geliyor?

Yapay Zekâ Yok Olsa!

Dünyadaki bütün yapay zekâ sistemleri bir anda çalışmayı bıraksalar, hayat durma noktasına gelir. Bankalar çalışamaz, ulaşımın büyük kısmı aksar, iletişimin büyük bir bölümü çöker. 1990’lı yılların sonuna kadar durum böyle değildi. Teknoloji gelişip insanın işlerini kolaylaştırdıkça, geriye dönüş çok daha zor hâle geldi ve insan bu sitemlere muhtaç konumuna düştü.

Yapay Zekâ Nasıl Öğreniyor?

Yapay zekânın öğrenme sistemini insanın öğrenme sürecine benzetiyorlar. Yeni doğan bir bebek nasıl öğreniyorsa, yapay zekâ ile çalışan bir makine de öyle öğreniyor. Yapay zekânın öğrendiği bir şeyi çabucak diğer yapay zekâlarla paylaşabilirsiniz. Bilgiyi makinenin hafızasına yükleyebilirsiniz, ancak duyguyu bir makineye öğretebilir misiniz?

Algoritmaları Biz Besliyormuşuz!

2019 yılına girdiğimiz yılbaşı gecesi #10yearschallenge başlığı altında bir akım başladı. “10 yıllık değişim” anlamına gelen akım ile birlikte, herkes on yıl öncesi ve sonrasına ait resimlerini paylaşmaya başladı. Facebook ile yayılmaya başlayan bu akım, diğer sosyal medya hesaplarıyla devam etti.

Yapay zekâ ile ilgili çalışmalar yapan ve yazılar yazan uzmanlar konuya dair uyarılar yapmaya başladı. CBS News’in o tarihte verdiği habere göre, yapay zekâ konusuyla ilgilenen uzmanlar, kişilerin sosyal medyada 10 yıl öncesi ve sonrası fotoğraflarını karşılaştırmalı paylaştığı hareketin, “yüz tanıma algoritmaları geliştirme amacı taşıyor olabileceğini” savundu.

New York Üniversitesi Stern İşletme Fakültesi’nde görevli Prof. Dr. Amy Webb, hareketin, yapay zekânın öğrenmesi için harika bir fırsat olduğunu, Facebook’un sistemlerinin, kullanıcıların görüntülerinde küçük değişimleri daha iyi tanıyacak şekilde geliştirilmesine imkân sağladığını kaydetti.

Teknoloji haberleri sitesi Wired’ın yazarlarından Kate O’Neill de hareketin, “zararsız bir eğlence olmadığını” öne süren bir makale kaleme aldı. O’Neill, 10 yıl öncesi ve sonrasını yan yana gösteren fotoğrafların, insanların yıllar içindeki değişimini yakalamaya çalışan bir teknoloji için çok kullanışlı olduğunu vurguladı.

Tartışma üzerine Facebook da hareketle ilgisi olmadığını bildiren bir açıklama yayımladı. Açıklamada, “kullanıcıların başlattığı hareketin kendiliğinden yayıldığı ve şirketin bundan çıkar sağlamadığı” ifadesi yer aldı.  Aradan birkaç ay geçti. Temmuz 2019’da FaceApp adlı bir uygulama gündeme geldi. Bu tür uygulamalar meşhur insanların paylaşımlarıyla beraber çok hızlı yayılıyor. İnsanların fotoğraflarını değiştirerek farklı görünümler kazanmasını sağlayan FaceApp uygulamasının güvenilirliği sosyal medya kullanıcıları tarafından sorgulanıyor.

Uygulamayı kullananlar fotoğrafları üzerinden yüzlerine sakal ekleme, makyaj yapma ya da cinsiyet değiştirme gibi birtakım efektler yaratabiliyor.

Şirket bunu yaparken de yapay zekâyı kullanıyor. Son dönemde yaşlandırma efektiyle sosyal medyayı işgal eden uygulamanın ne kadar güvenilir olduğu ise kimi sosyal medya kullanıcıları tarafından güçlü bir şekilde dile getirildi.

Özellikle kimi kullanıcılar, uygulamanın bütün fotoğraf galerilerine erişim sağladığını öne sürdü. Ancak TechCrunch internet sitesi, yaptıkları testlerde uygulamanın böyle bir erişiminin olmadığını ortaya çıkardı. Uygulama sadece tek bir fotoğrafa erişim sağlıyor; fotoğrafı kendi bulut sistemine yükleyerek gerekli değişiklikleri uyguluyor.

Siber güvenlik araştırmacısı olan Jane Manchun Wong ise attığı tweetinde bunun anlaşılabilir bir şey olduğunu, uygulamanın yüz editleme kodlarını bulutta tutarak rakiplerinin ele geçirmesinin önüne geçtiğini ve böylece piyasa rekabetinde öne geçtiğini aktardı.

Şirketin başında bulunan Yaroslav Goncharov ise BBC’ye yaptığı açıklamada, fotoğrafların bu amaçla kullanılmadığını söyleyerek fotoğrafları sadece düzenlemek için kullandıklarını aktardı.

Tartışmaya siyasetçiler de dahil oldu. ABD Senatosu’ndaki Demokratlar’ın lideri Chuck Schumer de FaceApp uygulamasının tehlikeli olabileceğini ve ABD vatandaşlarının kişisel bilgilerinin yabancı güçlerin eline geçebileceğini söyleyerek FBI’ın konuyu soruşturması yönünde çağrı yaptı.

Uygulamayı geliştiren St. Petersburg merkezli Wireless Lab şirketinden yapılan açıklamada ise “Her ne kadar araştırma-geliştirme departmanı Rusya’da bulunsa da kullanıcı bilgileri Rusya’ya transfer edilmiyor.” dedi.

Şirketin başında bulunan Yaroslav Goncharov yine BBC’ye yaptığı açıklamada uygulamasının gizlilik sözleşmesinin çok genel geçer olduğunu, reklam amaçlı fotoğraf paylaşmak gibi bir amaçlarının olmadığını, daha farklı özelliklere ulaşmak isteyen kullanıcılardan aldıkları ücretin asıl gelir modellerini oluşturduğunu belirtti.

Mütercimlik Yapan Cep Telefonları

Sürekli karşımıza çıkıyor otomatik çeviri yapan yazılımlar. Dünyanın birçok dilini başka dillere çeviren cep telefonları varken yabancı dil öğrenmenin bir anlamı kalacak mı? Teknik olarak yapılan çeviri, anlam olarak karşı tarafa nasıl ulaşacak. İstiklal Marşımızı Almanca veya İngilizceye en iyi sistem ile çevirdiniz diyelim. İstiklal Marşı’nı okurken veya dinlerken bizim hissettiğimiz duyguyu bir Alman veya İngiliz asla hissetmez. Yapay zekâ çeviri yapar ancak duyguları aktaramaz.

Duygusuz Zekâ

Yapay zekâ tartışmaları konusunda en çok sorulan soru ve tartışılan konu, yapay zekânın duygusu olup olmayacağıdır. Bu konularda hangi aşamaya gelindiği bilinmiyor. Ancak duygusuz bir zekânın insan zekâsından daha güçlü olabileceğini iddia etmek, reklam değilse kandırmacadır. İnsanı insan yapan en önemli değerlerden biri olan “duygu” kavramını bir yapay zekâya nasıl yükleyeceksiniz? Aşk, öfke, nefret, tutku, vefa, merhamet veya annelik gibi duyguların insana kazandırdığı veya kattığı gücü bir yapay zekâya nasıl yükleyeceksiniz? Bu duyguları olmayan bir yapay zekâ yüklü robotların insandan daha üstün olabileceğini nasıl iddia edebilirsiniz?

İyi şeyler yapma duygusu, merhametli olma duygusu, Allah’a hesap verme ve ahret inancının insana verdiği dürtüyü ve insana koyduğu freni bir yapay zekâya nasıl yükleyeceksiniz?

Beyin Kopyalama

Yapay zekâ dedikleri proje insan beyninin kopyalanması çalışmalarıdır. İnsan beynini taklit ederek insan gibi hatta insandan daha üstün bir robot geliştirmek istemesine rağmen, insan beyninin nasıl çalıştığını dahi henüz tam çözemediler. Amerika 5 yıl sürecek fare beyni kopyalama deneyi için 28 milyar dolar bütçe ayırmış. Fare beynini çözemediler, insan beyninden daha üstün bir yapay zekâ üreteceklerini iddia ediyorlar. İnsan beyninden binlerce kat daha hızlı çalışan bir bilgisayar, sadece 31 saniye içinde bir insanın 12 ay boyunca düşündüğü her şeyi analiz edebilir.

Beyin kopyalanınca, insan gibi hatta insandan daha üstün bir varlık yaratabileceklerini düşünüyorlar. İnsanı beyinden ibaret sanan Batı aklı “akleden kalp” kavramı üzerine asla düşünmüyor.

Efendisinin Kölesi!

“Yapay zekâ aklını kullanmayanların aklını başından alacak bir proje midir, yoksa abartılıyor mu?” sorusunun cevabını yaşayarak öğrenecek herkes. Bazı uzmanlara göre yapay zekâ nükleer bombalardan daha tehlike görülürken, bazılarına göre hayatımızı kolaylaştıracak projeler olarak anlatılıyor sadece.

Yapay zekâ ile çalışan robotlarla ilgili esas sorun kendi yapay zekâları değil, efendilerinin doğal aptallığı ve zalimliğidir. İnsanlar yapay zekâdan itâatkar kalmayacağını düşündükleri için korkar genellikle. Kendilerini icat eden ve imal eden efendilerine başkaldırıp sokaklarda başıboş gezerek önlerine çıkanı öldüren robotlar hakkında haddinden fazla bilim kurgu filmi izledik yıllarca. Oysa robotlarla ilgili esas sorun bunun tam tersi. Muhtemelen her koşulda efendilerine itaat edecekleri ve asla başkaldırmayacakları için korkmalıyız onlardan.

Körü körüne itaat eden robotlar iyi huylu efendilerine hizmet ediyorsa sorun değil elbette. Ya kötü huylu ve zalim insanlara itaat ediyorsalar ne bekliyor insanlığı? Sonuçta robotu icat eden, programlamasını yapan kişi bir insan olacak. Robotun kendiliğinden merhametli veya zalim olma ihtimali yok. 21 yüzyıl için 21 ders kitabının yazarı Yuval Noah Harari, bu tehlikeyi “Dijital Diktatörlük” olarak tanımlıyor. Son yüz yıl içerisinde insanlığın yaşadığı Hitler faşizmi ve zulmünden daha tehlikeli bir diktatörlük biçimi olacak “Dijital Diktatörlük” dönemi.

Yapay Zekâ Yeni Bir İnsan Türü mü?

Ray Kurzweil gibi yazarlar, Allah’ın yarattığı insandan daha iyi bir insan yaratabileceklerine inanıyorlar. Hatta insandan çok daha zeki robotların piyasada olduğunu iddia ediyorlar. Diğer taraftan insanın yapabildiği bazı davranışları taklit eden robotların henüz bir sinek kadar bile zeki olmadıklarını söyleyenler de var. Bu bakış açısındaki farkın sebebi, zekâ kavramından ne anladıklarına bağlıdır.

Yürüyen, merdiven çıkabilen, bir bardağa su doldurabilen robotlar “zeki robot” olarak algılanabilir mi? İnsana yürüyebildiği, merdiven çıkabildiği veya bir bardağa su doldurabildiği için zeki denilmemiş ki! Sadece ezberleme yeteneği insanı zeki yapıyor olsaydı, bir bilgisayar hatta akıllı telefon için bile insandan daha zeki denilebilirdi. Zeki denilince ne anladığımıza karar vermek zorundayız. Aksi takdirde insanın beden hareketlerini taklit eden, insanın yüklediği bilgiler kadar insana cevap verebilen, ansiklopediler dolusu bilgi yüklediğimiz her makineyi insandan daha zeki robot olarak görmeye başlayacağız.

Yapay zekâ İnsanın İşini Elinden mi Alacak? 

Yapay zekâ ile çalışan makineler yaygınlaştıkça insanoğlunu bekleyen sıkıntılardan bahsediyor uzmanlar. Milyonlarca insanın işsiz kalabileceği, insanın yaratıcılık tarafının yok olacağı, insanın aşırı derecede monotonlaşacağı, makinelere bağımlı olacağı gibi risklerden bahsediliyor. Hatta Yuval Noah Hariri, yüzyıl önce atların başına gelenlerin önümüzdeki yıllarda insanların başına geleceğinden bahsediyor. Arabanın icadı ve yaygınlaşmasından sonra atların ve at arabası ile geçimini sağlayan insanların başına ne gelmişse, yakın bir gelecekte sadece taksi ve otobüs şoförlerinin değil birçok insanın başına gelebileceği uyarısını yapıyor. Yapay zekâ ile yol alan arabalar çoğalınca şoförler işsiz mi kalacak?

Bu tespit ve uyarılar önemsiz değil elbette. Ancak her sorunun bir çözümü vardır. Kaybolacak iş alanları yerine başka iş alanlarının mutlaka açılacağını biliyoruz. Burada önemli olan devletlerin gençlerini yönlendirirken geleceğin ihtiyaçlarını doğru okuyabilmeleridir. Sadece devlet yöneticileri değil, anne-baba ve öğretmenler de gençleri doğru yönlendirmeli.

Yaratıcılık yapay zekâ ile azalacak mı, çoğalacak mı bilmiyoruz. Basit işleri yapay zekâ yaparsa, insan zekâsı daha iyi şeyler üretebilir. Kişisel olarak icat, keşif ve yenilik konusunun sınırsız olduğuna inananlardanım.

Monotonlukla beraber oluşacak sıkıntılara karşı da tedbir alınırsa, spor yapma kültürü hayatın bir parçası hâline getirilirse toplum sağlığı için önemli adımlar atılmış olacak.

Yapay Zekânın 2019 Yılında Sağlık Sektörüne Katkısı

Yapay zekânın en çok sağlık sektörüne katkı vermesi bekleniyor. Yapay zekâ söz konusu olduğunda, en fazla yarar görmesi muhtemel olan endüstri sağlık sektörüdür. Peki yapay zekâ neden sağlık sektöründe bu kadar etkili olacak?

Hastanın ölmesi ile sonuçlanan kritik hastane hataları yapay zekâ yoluyla en aza indirilebilir. Amerika’da yapılan bir araştırmaya göre hastane hataları yüzünden ölen insan sayısı, trafik kazalarına göre %11 daha fazla. Ayrıca sağlık sektöründeki hataların %86’sı tamamen önlenebilir hatalar olarak karşımıza çıkıyor. Yapay zekâ pazarının, sağlık sektöründe önümüzdeki beş yıl içinde 10 kattan fazla büyümesi bekleniyor.

Yapay zekâ kullanılarak, tıbbî görüntüleme tanısının doğruluğunu artırmanın yanı sıra, tedavi plânlamasını kişiselleştirmek ve sonuçları iletmek çok daha kolay olacaktır. Radyoloji bölümünde yapay zekâya olan talep ve ilgi son zamanlarda önemli ölçüde artmıştır ve bu teknoloji için birçok yatırım yapılmıştır.

İster hasta-hekim iletişimi olsun, ister farklı sağlık organları arasındaki iletişim olsun, sağlık hizmeti endüstrisinin iletişim sorunu yapay zekâ tarafından en kolay ve en hızlı bir şekilde çözülebilecek. Özellikle önümüzdeki sene yapay zekânın sağlık hizmeti iletişiminde kullanılması önemli oranda artacak. Yapay zekâ, sağlık merkezleri ile randevuların plânlanmasının kolaylaştırılmasını veya hastaların talep ettiği bilgilerin hızlı ve etkin bir şekilde iletilmesini sağlayacak.

İlaç ve dozaj hataları, sağlık sektöründe, beklenmeyen ancak kolayca önlenebilen ölümlerin veya ciddî yaralanmaların önde gelen nedenlerinden biridir. Yapay zekâ, büyük miktarda veriyi işleyebilmesi ve yorumlayabilmesiyle ünlüdür. Bu özellik, ilaçların dozajını hastaya göre en uygun şekilde ayarlamak için kullanılacak.

 

Sait Çamlıca

Eğitimci-Yazar

Kaynak Kitap

Teknoloji Kuşatmasında Geleceğimiz

Online Sipariş:
Bu yazının alıntılandığı kitabı aşağıdaki sitelerden satın alabilirsiniz.