Cumhuriyet tarihi boyunca bize bir tarih ezberlettiler ki, yalan üstüne yalan doluydu. Pirelerin deve, develerin pire yapıldığı bir tarih öğretmeye çalıştılar bu millete. Ama şükürler olsun ki, yalancı tarihçilerin mumu sönüyor artık.
Cumhuriyetin ilk yıllarında, yöneticilerin gözüne girmek için yalan dolu tarih kitapları yazanlar, kendi yazdıklarına inanmasalar bile, aldıkları alkışlar onlara yetti galiba.
Öyle bir noktaya gelindi ki, eski Cumhurbaşkanlarımızdan Süleyman Demirel “Yeni devleti kabullendirmek için Osmanlı’yı kötülemek zorundaydık!” itirafında bulunmak zorunda kaldı. O kitapların yazarları, bu itirafı yapacak kadar onurlu muydu, böyle bir itirafta bulundular mı bilmiyorum.
Selçuklu ve Osmanlı tarihini sürekli kötüleyenlere karşı, tarihine sahip çıkmak isteyen dindar insanlar, “Yalan Söyleyen Tarih Utansın!” diye kitaplar yazdılar. “Siz misiniz bize şanlı tarihimizi kötüleyenler!” mantığıyla, birçok tarih kitabı yazıldı. Kemalist tarihçiler Osmanlı’ya hakaret ettikçe, dindar tarihçiler Selçuklu ve Osmanlı tarihini övdüler. Eleştirenlerin mantığı ile savunanların mantığı aynı aslında. İki tarafta gözü kapalı ve önyargıyla yazıyordu. Bir tarafta her şeyi eleştirenler, diğer tarafta her şeyi övenler vardı.
Bizim nesil okulda başka tarih, evlerimizde bambaşka bir tarih öğrendik. Okulda eleştirilenler evde okuduklarımızda övülüyor, okulda övülenler evde okuduklarımızda eleştiriliyordu. Hangisi doğruydu?
İki Yalan Arasından Sıyrılmak
Kişisel olarak uzun yıllar, sadece Osmanlı’yı öven ve Cumhuriyeti eleştiren kitaplar okudum. Objektif tarih yazan tarihçilerle tanışmam geç oldu. Okudukça her iki kesimin yazarlarından soğudum. İsimlerinin başında “profesör” yazdığı halde, piyasaya oynamak ve kitap satmak için, ilmin izzetini ayaklar altına alan her iki kesimin şovmen tarihçilerinden midem bulandı.
İslam tarihini Prof. Dr. İhsan Süreyya SIRMA Hoca’dan okumuş olmak, bu süreç içerisinde en büyük şanslarımdan birisiydi. 2016 yılında, 100 yaşında rahmetli olan Prof. Dr. Halil İNALCIK gibi, dünyanın en iyi tarihçilerinden birisi olan bir tarihçinin kitaplarıyla çok geç tanışabildim. Prof. Dr. Ahmet Yaşar OCAK’ın kaleme aldığı Osmanlı tarihine dair kitapları da okuyunca, bu makaleyi yazma ihtiyacı hissettim.
Biliyor muydunuz?
Fatih Sultan Mehmed’in bütün tarikatların mal varlığına el koyduğunu biliyor muydunuz? Kendisinden sonra Sultan olan II.Beyazıt, tarikatların mal varlıklarını iade ettiği için, bütün tarikatçılar tarafından “veli” ilan edilmiş, Beyazid-i Veli diye anılmıştır. Yani “veli” ilan edilmiş olması, İslam’ı çok iyi yaşadığı için değil, tarikatlara menfaat sağladığı, mal varlıklarını iade ettiği içinmiş!
Osmanlı tarihinin en uzun süre Şeyhülislam makamında kalan Ebussuud Efendi’nin Yunus Emre’nin şiirlerini okumayı yasakladığını duydunuz mu hiç?
Şeyhülislam Ebusuud Efendi, Batıni inanç ve davranışların yanı sıra Vahdet-i Vücud (varlık birliği) inancına dayalı bir tasavvuf (gizemcilik) anlayışını bile zındıklık (dinsizlik) ve ilhad (dinden çıkma) saymış, bu inanç sahiplerinin şer’an öldürülmelerinin gerektiği yolunda fetvalar vermiştir.
Ebusuud Efendi, Oğlanşeyhi diye anılan İsmail Mâşuki’nin katli için İbn Kemal’in verdiği fetvayı desteklediği gibi, şeyhulislamken kendisi de Melâmi Bayrami tarikatından şeyh Husameddin Ankaravî’nin halifesi Bosnalı şeyh Hamza Bali’nin ve Halvetiye tarikatının Gülşenî kolundan şeyh Karamani’nin öldürülmeleri yolunda fetva vermiştir.
Bu konularda o kadar sert ve katı fetvalar vermiş ki, Yunus Emre’nin kimi şiirlerini açıkça dinden çıkma (kufr-i sarih) saymış, okuyanların öldürülmelerinin şer’an mubah olduğu yolunda fetva vermiştir.
Osmanlı tarihi boyunca, FETÖ olayı gibi, birçok cemaat ve tarikat isyanı olduğunu biliyor muydunuz? Şeyhülislam fetvasıyla idam edilen tarikat liderlerini “şovmen” tarihçilerin kitaplarından okuyamazsınız. İbret olsun diye meydanlarda sallandırılan bazı tarikat liderleri, önce paralel devlet kurmuş, sonra etrafına topladığı müritleriyle devleti ele geçirmeye çalışmıştır. Bu isyanların millete ve devlete verdiği zararları hesap etmek zordur.
Prof. Dr. Ahmet Yaşar OCAK’ın kaleme aldığı “Osmanlı Sufiliğine Bakışlar,” “Türkiye’nin Sosyal Tarihinde İslam’ın Macerası,” “Selçuklular, Osmanlılar ve İslam,” “Zındıklar ve Mülhidler” adlı kitaplarında konuyla ilgili birçok ayrıntıyı okuyabilirsiniz.
Tarih Bilinci
Tarih övgü veya sövgü mecrası değildir. Tarih, geçmişini öğrenmek ve ders almak için okunur. Yeni yetişen nesillere tarihimizi öğretirken “şovmen” tarihçilerden slogan atmayı değil, ciddi tarihçilerin kitaplarından “ibret” almayı öğretmek zorundayız. Tarih bilinci vermeyen tarih kitapları slogan atan nesiller yetiştirir.
Bizlere yıllarca yalan bir tarih öğrettiler. Sonra “Yalan Söyleyen Tarih Utansın!” diyerek başka bir yalan tarih ezberlettiler. Tarih yalan söylemez. Ama tarihçiler maalesef yalan söylemişler genelde.
Umarım bizden sonraki nesiller “iki yalan tarih arasında” sıkışıp kalmaz.
Sait Çamlıca
Eğitimci-Yazar