İmam Hatip Liselerinin hikayesi, Anadolu insanının dinine bağlılığının en temel şahitlerinden birisidir. Allah demenin yasak olduğu, ezan sesine milletin hasret bırakıldığı bir coğrafyayı, yeniden aslına döndüren kahramanların hikayesidir, İmam Hatip neslinin hikayesi.
Köy köy dolaşılarak toplanan fasulye, nohut, buğday gibi ürünler satılarak, İmam Hatip neslinin yetişeceği binalara tuğla alınmış. Kavak ağaçlarını bağışlayanlar, kurban derisi toplayanlar, yurt dışına gidip memleketlerinde ki İmam Hatip binası için para toplayanların fedakarlıklarıyla dolu hikayesidir, İmam Hatip neslinin hikayesi.
En büyük gurbet İslam’dan uzak olmaktır
Anadolu’yu konferanslar için gezerken birçok İmam Hatip Lisesinin bahçesinde, eski bir minibüs görürüm. Bazen o minibüslerin resmini çekerim. Çünkü o minibüslerin hikayesi, Avrupa’ya işçi olarak gitmiş insanlarımızın, memleketlerinde ki İmam Hatip Liselerine sahip çıkma hikayesidir. Kendi aralarında para toplayıp, memleketlerinde ki İmam Hatip Liselerine minibüs hediye etmiş gurbetçilerimiz, en büyük gurbetin İslam’dan, din eğitiminden uzak kalmak olduğunu bildiklerini göstermişlerdir.
‘Şimdi ki İmam Hatip öğrencilerinde iş yok’ diyenlerde iş yok…
Diyanet personeline, meslek dersleri öğretmenlerine ve imam hatip öğrencilerinin velilerine yaptığım konferanslarımda bu konuyu hep gündeme getiririm. Bazıları ağızlarına sakız yapmış bu cümleyi. Eski İmam Hatip öğrencileri iyi şimdinin imam hatip öğrencileri kötüymüş. Bu cümleyi kuran kişi, kim olursa olsun, ne insanı ne gençleri ne değişen çağı ve ne de bu değişimin topluma yansımasını okuyamamıştır. Yani cehaletinden cesaret alarak boş konuşan birisidir.
Ne demek istediğimi kısaca izah edeyim.
1970’li yıllarda açılan İmam Hatip Liselerine gelen öğrencilerin önemli bir kısmı köylerden gelen gariban çocuklardı. Kimileri yurtlarda kalıyor kimileri 3-4 ailenin birlikte kiraladığı evlerde dönüşümlü olarak kalan annelerinin desteğiyle okuyabiliyorlardı. Yani çoğu köylü çocuklarıydı.
Son yıllarda açılan İmam Hatiplerde okuyan gençlerin çoğu şehirlerde doğmuş ve büyümüş gençlerdir. Köyde doğup büyümüş bir gencin tavırlarıyla şehirde doğup büyümüş bir gencin tavırları elbette birbirinden farklı olacaktır. Burada en önemli nokta şudur. Bu farkı çocuklar ve gençler değil, o çocukları eğitmekten görevli kişiler (anneler, babalar,yönetici ve öğretmenler) bilmek zorundadır.
Okul bitince İmam Hatip’li olunuyor
Din görevlileriyle yaptığım konferanslarda ‘Siz İmam hatip Lisesinde öğrenci olduğunuz dönem, çok ihlaslı, mescitte sürekli zikir çeken ve beş vakit namaz kılan bir nesil miydiniz? Hiç yaramazlık yapmadınız mı? Aşık olmadınız mı? Öğretmen ve idarecilerle sıkıntı yaşamadınız mı?’ diye soruyorum. Bu soruya genelde gülüyorlar. Çünkü hepimiz okul sıralarında yaramazlıklar yaptık. Hatalarımız oldu. Ailemizle olduğu gibi öğretmen ve idarecilerimizle de sıkıntı yaşadık. Bazen bizden kaynaklanan sıkıntılarımız oldu, bazen gençlik duygularıyla hatalar yaptık, bazen de anlayışsız büyüklerimiz sebep oldu hata yapmamıza. Sebep ne olursa olsun, gençlik yıllarında hepimiz hatalar yapıyoruz.
İmam Hatip Lisesi son sınıf öğrencisi olduğumuz yıl, bir öğretmenimizin söylediği sözleri hiç unutmadım. İmam Hatip öğrencileriyle yaptığım konferanslarda aynı sözleri bende gençlere söylüyorum bazen. Bize nasihat ettiği bir gün şunları söylemişti hocamız:
Sevgili Gençler! Bazılarınızın İmam Hatip öğrencisine yakışmayan davranışları olduğunu biliyorum. Kötü alışkanlıklarınızı da duyuyor ve üzülüyorum. Ancak göreceksiniz ki, okul hayatı bitip hayat okuluna başlayınca, İmam Hatip sıralarında kalbinize ekilen iman tohumları filizlenecek, inançlarınıza saldırdıklarında kalbinizdeki imanla kükreyeceksiniz.
Hocamızın bu sözlerini hiç unutmadım. Hem kendi hayatımda hem sınıf arkadaşlarımın hayatında bunu çok gözlemledim. İmam Hatip Lisesinde yaramazlık yaptığımız sıralarda kalbimize ekilen iman tohumları, okul bitince filizlenmeye başladı. Bu gerçeği yaşamış bir kardeşiniz olarak diyorum ki; İmam Hatip öğrencilerinin bir kısmı, okul bitince İmam Hatip’li gibi yaşamaya başlıyorlar. Okul sıralarında, gençlik fırtınalarıyla yaptıkları hataları yüzünden gençlerden ümidinizi kesmeyin. Gençlik yılları, denizde fırtına olan yıllardır. Fırtınada sallandı diye bir gemiyi batırmak, ne kadar akıllıca bir yöntem sizce?
Ümmetin umudu
Türkiye’nin yeniden tarihi ile barışması ve yeniden ayağa kalkmasında en büyük motor gücü, İmam Hatip nesli sağlamıştır. Türkiye’nin sosyolojik değişimini takip eden herkes bu hakikati görür. 28 Şubat süreci gibi baskı dönemlerinde, İmam Hatip’leri neden kapatmaya çalıştıklarını anlamak zorundayız. 28 Şubat’ın zorba yöneticileri bu neslin önün kesmek istedi. Ancak budanan bir ağaç gibi, daha gür büyümeye başladı İmam Hatip’ler.
1970’li yıllarda açılan İmam Hatip’ler, Türkiye’yi bugünlere taşımıştır. Elhamdulillah! Ancak bugün açılan İmam Hatip’ler, sadece Türkiye’yi değil, ümmeti de ayağa kaldıracak bir sorumluluğa ve potansiyele sahiptir. 1970’lerde İmam Hatip’lerin inşasına devlet destek vermeyince, milletimiz seferber oldu. Bugün açılan İmam Hatip’leri devlet yaptırıyor. Öyleyse bizler İmam Hatip’lerin ihyası için seferber olmak zorundayız.
Gençlere büyük hedefler vermeli, ümmetin yükünü taşıma sorumluluğunu hatırlatmalıyız. Bağdat’ı yeniden inşa edecek mimarlar yetişmeli yeni dönem İmam Hatip’lerde. Şam’a Vali olma, Filistin’i zulümden kurtarma, Suriye’li mazlum çocuklara sahip çıkacak projeler yapma hayalleri olmalı. Bu hayali, bu ideali, bu aşkı yüklemeliyiz gençlerin yüreğine.
Ümmeti ayağa kaldırma şuurunun tohumlarını gençlerin kalbine ekmek için hep beraber gayret etmek zorundayız.
Dua…
Allah ülkemizde açılan İmam Hatip’lere, bir tuğla, bir kiremit parçası kadar bile destek olmuş olan herkesten razı olsun.
Allah ülkemizi bir daha İmam Hatip’lerden mahrum bırakmasın.
Allah ülkemizde yaşayan İmam Hatip düşmanlarına bir daha fırsat vermesin.