Teknoloji sayesinde birçok hastalığımızdan kurtuluyoruz. Teknoloji bizi hastalıklardan koruduğu gibi yeni birçok hastalığın ortaya çıkmasına veya mevcut bazı hastalıkların çoğalmasına da sebep oluyor. Kanser, tansiyon, şeker gibi herkesin gündeminde olan hastalıklardan bahsetmiyorum. Yoğun ve bilinçsizce teknolojiyi kullanmaktan kaynaklanan hastalıklarımızdan bahsediyorum. Çağın getirdiği teknolojiyle beraber çoğalan bazı hastalıklardan bahsedeyim.
Gözünüzü Mikrodalgaya Koymayın!
Sürekli yakın mesafeye bakmak zorunda kalan çocuklar uzağı iyi göremez hâle geliyorlar. Gözlük kullanan gençlerin çoğalmasının sebeplerinden birisidir teknoloji. Bu hastalığa, uzun süre cezaevlerinde yatan insanlar da yakalanıyor. Dört duvar arasında uzun süre kalan insanlar, hep yakın mesafeye bakmak zorunda kaldıkları için uzak mesafeyi rahat göremez hale geliyorlar. Günün sadece belirli saatlerinde avluya çıksalar bile, avludan sadece gökyüzünü seyredebiliyorlar. Askerlik yaparken bulutların güzelliğini fark etmiş ve ajandama “bana özgürlüğümü hatırlatan tek şey olduğu için mi bulutlar bu kadar güzel görünüyor gözüme?” diye not düşmüştüm.
Akıllı telefonların çok yaygınlaştığı çağımızda, telefon ekranına bakmaktan gözleri rahatsız olan çocuklar çoğaldı. Küçük yaştan itibaren telefonda video izleyerek yemek yiyen çocuklar, telefonsuz sakinleşmez oldular. Okul çağları gelince anne babalarından gizli bazen yorgan altına saklanarak çok uzun süre telefon ekranına bakıyorlar. Gözlerinin sulanması, göz kaslarının sızlamaya başlaması onları rahatsız etmiyor. Parlak ekrana uzun süre bakmaktan kaynaklanan göz hastalıkları gittikçe çoğalıyor.
Şubat 2019 tarihinde internette yayımlanan bir habere göre, Tayvand’da 25 yaşındaki kadının, telefon ekranına bakmaktan korneası yırtılmış. Bir firmada sekreter olarak çalışan Chen soyadlı kadın, sosyal hayatında telefonuna sık sık bakıyordu. 2018 yılının mart ayında gözlerinde rahatsızlık hisseden kadın, sık sık kanlı gözlerle uyanmaya ve gün boyunca bulanık görmeye başladı. Önce göz damlaları kullanmayı denese de işe yaramadığını görünce doktora başvurdu. Telefonundaki ekran parlaklığını sürekli maksimum seviyede tutan kadının korneasında, 500 delik meydana geldi ve görmede hasar oluştu.
Durumunun daha da ağırlaşması üzerine hemen steroid tedavisine başlandı ve Chen’in üç gün içerisinde durumu düzelmeye başladı. Chen’in gözündeki sorunun, 2 senedir cep telefonunu maksimum parlaklıkta kullandığı için oluştuğu belirtildi. Apple Daily’e konuşan Doktoru Profesör Hong, genç kadının akıllı telefon ekranının 625 lümen parlaklığa sahip olduğunu ancak maksimum 300 lümende cihaz kullanılması gerektiğini belirtti.
Profesör, özellikle karanlık bir odada bu kadar parlak ışığa bakmanın korneada çok ciddi hasarlar oluşturabileceğini söyledi. Hong, bir telefonu böyle kullanmanın gözlerdeki etkisini “Gözünüzü mikrodalgaya koymak gibi bir şey” olarak tanımladı.
Sağır Olmayın!
Kulaklıklarla dolaşan ve sürekli yüksek sesle müzik dinleyen gençlerde ciddi bir işitme kaybı meydana geliyor. 1990’lı yılara oranla, teknolojiyi aktif kullanan toplumlarda işitme kaybı %20’ye yakın artmış durumda. Yüksek sesle müzik dinleme keyfi (!) yüzünden işitme kaybı yaşayan gençlerin erken sağır olma ihtimali var. Birçok hastalık gibi, sağırlık da artık yaşlılık hastalığı olmaktan çıkabilir.
Boyun Fıtığı
Elindeki telefona dalmış bir genci bir müddet izleyin. Uzun süre önüne eğilmiş bir vaziyette duruyor. Elinde cep telefonu olmasa ve yüz mimiklerine bakmasanız boynu bükük yetim bir çocuk sanırsınız. Her gün saatlerce o şekilde duruyor çocuklar. Boyun fıtığı hastalığının çoğalmasına şaşırmamak gerekiyor. Tedbir alınmazsa çocukların önemli bir kısmı erken yaşta “kambur” yaşlılar gibi yürümeye başlayacak.
Bağırsak Hastalıkları
Ailesinin yanında rahatça cep telefonuyla uğraşamayan çocuklar, tuvalete gitme bahanesiyle cep telefonuyla tuvalete giriyorlar. Gerçekten tuvalet ihtiyacı için bile girse elinde telefonla giriyor ve normalden daha uzun kalıyor. Tuvalet ihtiyacını gidermeyi sürekli erteleyen veya telefonuna daldığı için sürekli yavaşlatan gençlerde daha erken yaşlarda bağırsak hastalıkları başlayacak.
Bir imam arkadaşım yıllar önce rahatsızlanıp doktora gitmiş. Doktor kendisini tanımadığı halde, yaptığı tetkiklerden sonra ‘Sen Diyanet personeli misin?’ demiş. İmam arkadaşım nereden anladığını sorunca, Doktor “Abdest tazelememek için tuvaletinizi tutuyor, öğlen namazı için aldığınız abdest ile akşam namazını kıldırmakta ısrar ettiğiniz için oluyor bu hastalık. Biz buna imam ve müezzin hastalığı diyoruz” demiş.
Genç Yaşta Bunama: Alzheimer
Teknoloji bir yandan işimizi kolaylaştırırken, bir yandan doğal yeteneklerimizi köreltiyor. Artık hiç kimsenin telefon numarasını ezberlemiyoruz. Çünkü ihtiyaç duymuyoruz. Bir yere giderken adresi navigasyonumuzdaki kayıttan veya bize gönderilen konum ile bulduğumuz için, yolu öğrenme ihtiyacı hissetmiyoruz. Ezberleme, yol arama veya yolu öğrenme zihinsel kaslarımızı geliştirir. Kullanılmayan kaslar zayıfladığı gibi, zihnimiz de zayıflıyor.
İnsanı insan yapan özelliğimiz olan düşünme melekesinin zayıflamasını engellemenin en iyi ve önemli yollarından birisi okuma alışkanlığı kazanmaktır. Gelecek yılların en çok yaygınlaşan hastalıklarından birisi de “unutkanlık” olarak tarif edilen alzheimer hastalığı olacak. Pasif olan kaslarımız gibi, pasif olan zihnimiz körelmeye başlıyor. Bunu engellemenin en iyi yolu kaslarımızı çalıştırmaktır. Çalışan demir paslanmaz, çalışan zihin alzheimer olmaz. Okuyan, düşünen, öğrendikleri üzerine fikir jimnastiği yapan insanların alzheimer olma ihtimali çok azdır.
2016 yılında kaybettiğimiz, dünyanın en iyi on tarihçileri arasında sayılan Prof. Dr. Halil İnalcık, kitaplarının çoğunu seksen yaşından sonra kaleme almıştır. Prof. Dr. Halil İnalcık Hoca 1916 doğumluydu.
Bizim gibi 1970’li yıllarda doğmuş olan nesillerin teknoloji ile ilişkisi yirmili yaşlarından sonra yoğunlaştı. İnsan zihninin temellerinin atıldığı çocukluk yıllarını doğal ortam olan sokaklarda geçirmiş olan nesillerin zihin yapısı ile çocuk yaşta yoğun bir şekilde teknoloji başında vakit geçiren nesillerin zihin yapısı ve direnci aynı değildir.
Bizim neslimiz, 20’li yaşlarına kadar haftada bir saat teknoloji başında vakit geçirmiş bir nesildir. Bu satırların yazarı ve o nesil, liseyi bitirinceye kadar, o dönemin popüler dizisi olan “Kara Şimşek” ve yıl içerisinde birkaç defa gizlice gidebildiği sinemada izlediği filmler dışında, teknoloji başında vakit geçirmemiştir.
Mevcut nesil, insanlık tarihi boyunca en uzun süre teknoloji başında vakit geçirmiş bir nesil olarak yetişiyor. İnsanlık tarihinde ilk defa günde üç ile yedi saat arasında teknoloji başında vakit geçiren bir nesil ile karşı karşıyayız. Bu neslin zihin yapısı bizimkinden daha iyi veya kötü demek kolay değil. Ancak bizden farklı oldukları kesin.
Mevcut gençlikten hemen sonra bambaşka bir nesil daha yetişiyor. İnsanlık tarihinde ilk defa okuma yazma öğrenmeden teknoloji kullanmayı öğrenen bir nesil yetişiyor. Anneler bebeklerine daha rahat yemek yedirebilmek için bir ellerinde yemeğin kaşığı diğer ellerinde telefonu tutarak çocuklarını besliyorlar. Çocuğun gözü ekrandaki çizgi filmine odaklanmış, adeta büyülenmiş gibi, annesinin yemek kaşığını ağzına vermesini bekliyor.
Bilgisayar Başında Ölüm!
İnsanın ölümüne sebep olan birçok hastalık var. Hastalıklar, trafik kazaları, savaşlar gibi birçok şey insanın ölümüne sebep oluyor. Ancak insanlık tarihinde ilk defa “Bilgisayar başında oturmaktan ölen insan” gibi bir problemle karşı karşıyayız. Şimdilik Uzakdoğu’da daha yaygın olan bu ölüm çeşidi maalesef daha çok yaygınlaşacak. Devlet ve eğitimcilerin bu konuda alacağı tedbirler ve yapacakları uyarılar, anne-baba desteği olmadan asla işe yaramaz.
Alışveriş Hastalığı (Oniomania)
Teknoloji çağında öyle bir reklam bombardımanında yaşıyoruz ki, ne tarafa dönsek karşımıza birkaç reklam çıkıyor. Sokaklar, televizyon ekranı, elimizdeki telefon, bindiğimiz otobüs, taksi, metro veya uçak koltukları bile hep reklam dolu. Reklamlar insanları sürekli yeni bir şeyler almaya teşvik eder. İhtiyacınız olmayan bir şeyi ihtiyacınızmış gibi hissettirme konusunda uzmandır reklamcılar.
Evimizde dolap temizliği yaptığımızda veya taşınmak zorunda kaldığımızda her tarafta ne kadar çok gereksiz eşyanın olduğunu fark ediyoruz. Bu eşyaların önemli bir kısmını taşınırken çöpe atıyoruz. Bir sonraki taşınmamızda bir o kadar daha gereksiz malzemeye yeniden para verdiğimizi fark ediyoruz.
Alışveriş bir ihtiyaç olarak yapılırken artık bir ‘hastalık’ olarak adlandırılıyor. Alışveriş merkezleri doluyor, taşıyor. Sanal alışveriş yapmaya alışınca bilgisayarlar veya elde telefonlar ile durmadan alışveriş yapan insanlar çoğaldı. Sürekli alışveriş yapma hissine Kompulsif Alıştırma Bozukluğu (CBD) kısaca Oniomania deniliyor.
Araştırmacılara göre, Oniomania olarak tanımlanan rahatsızlık, kişilerin yaşadığı gerilim duygularını azaltmak ya da yaşadıkları doyumsuzluk duygusunu bir şeyleri satın alarak bastırmak için hissettikleri karşı konulamaz bir alışveriş yapma dürtüsüdür.
Aynı renk ve desene sahip onlarca gömlek, kravat ya da ayakkabıya sahip, ayrıca çocuklarına aldıkları yüzlerce oyuncağın sonunu getiremeyen erkekler de bu alışveriş bağımlılığı davranışına sahipler. Konuyu araştıran uzmanlar bozukluğun en çok kadınlarda görüldüğünü ve bunun giderek büyüyen bir sorun olduğunu belirtiyor. Öyle bir çağda yaşıyoruz ki, insanlık tarihinde ilk defa bu kadar çok “yeni eşyaperest” insanlar var.
İnsan Sayısı Çoğalıyor, İnsanlık Azalıyor
Son 500 yıl, dünyada insan sayısının en çok arttığı dönemi yaşadık. Halen bu süreci yaşamaya devam ediyoruz. Tarihçilerin verdiği bilgilere göre 1500’lü yıllarda dünyada yaklaşık 500 milyon insan varmış. Bugün ise bu sayı 8.000.000.000 (sekiz milyar) civarında. 1500 yılında insanlar tarafından üretilen toplam mal ve hizmetlerin bugünkü dolar üzerinden değeri yaklaşık 250 milyar dolar civarındaymış. 21. yüzyılda üretimin yaklaşık 60 trilyon dolar civarında olduğu hesaplanıyor. 1500 yılında insanlar günde 13 trilyon kalori enerji tüketirken bugünkü enerji tüketimi günde 1500 trilyon kaloriye çıkmış.
Rakamlara dikkat edin! İnsan nüfusu 500 yıl içerisinde 14 kat artmasına rağmen, üretim 240 kat, enerji tüketimi ise 115 kat artmış durumdadır. Daha çok üretiyor daha az paylaşıyoruz. İnsan sayısı artıyor ama insanlık değeri artmıyor.
Tokluktan Ölenler!
İnsanlık tarihinde belki de ilk defa tokluktan ölen insan sayısı, açlıktan ölen insan sayısından daha fazla oldu. Cümleyi yanlış okumadınız! Tokluktan ölen insan sayısı açlıktan ölenlerden daha fazla… Modern dünyanın en büyük sağlık problemlerinden birisi obezitedir. 21. yüzyılın başında ortalama bir insanın fazla yemek yemekten ölme ihtimali, kuraklık, ebola virüsü veya başka bir salgından ölme ihtimalinden daha fazladır. 2014 yılı rakamlarına göre aşırı kilodan şikâyetçi insan sayısı 2 milyardan fazladır. Buna karşılık yetersiz beslenen insan sayısı 1 milyarın altında (850 milyon).
Halk arasında şeker hastalığı olarak bilinen diyabetin en önemli sebepleri, genetik yatkınlığa ek olarak, aşırı kilo, dengesiz beslenme, hareketsiz bir yaşam şeklidir. Şeker hastalığından ölen insan sayısı savaşlarda ölen insan sayısından 10 kat daha fazladır. Şeker hastalığı barut, silah ve bombadan daha çok can alıyor.
Dünyanın süper gücü hatta en müreffeh toplumu olarak lanse edilen Amerika’da diyet için milyarlarca dolar harcanıyor. Amerika’da diyet için harcanan para ile dünyanın geri kalanının tamamındaki aç insanları doyurabilirsiniz. Başka insanları aç bırakacak kadar çok yemek yiyen bir toplum, tokluktan hasta olup ölüyor.
Kapitalist sistemden beslenen şirket ve zenginler başkalarını aç bırakarak sömürürken, kendi milletlerini hem fazladan yemek yedirerek hem de zayıflama ürünleri satarak iki türlü sömürüyor.
Teknoloji Çağında Ölüm!
İntihar ederek hayatına son veren insan sayısının, savaşlarda ölen insan sayısından çok daha fazla olduğunu biliyor muydunuz? Savaşlarda ölen insan sayısının dört kat daha fazlası intihar ederek hayatına son veriyor. Adını bildiğimiz veya bilmediğimiz birçok terör örgütü saldırısıyla ölme ihtimalimiz, intihar etme ihtimalimizden daha az. Trafik kazasında ölen insan sayısı, savaşlarda ölen insan sayısından çok daha fazladır. Trafik kazaları ile mücadele etmenin önemi anlatılırken ‘trafik terörü’ benzetmesinin kullanılma sebebi budur.
Çocukları, gençleri veya öğrencilerimizi yetiştirirken, hayatın zorlukları ile mücadele etmeyi onlara öğretmemiz gerekiyor. Aile şemsiyesi altında hiç ıslanmadan büyüyen çocuklar, küçük bir yağmurla karşılaştıklarında hayattan kaçmaya çalışıyor ve intihar ediyorlar.
İnsanlık tarihinde bu kadar çok arabanın sokaklarda olduğu bir dönemi hiç yaşamadık. Trafik kazalarının büyük bir kısmı, insan dikkatsizliği yüzünden oluyor. Çocuklarımıza araba alırken onlara gerekli uyarıları yapmazsak, başkalarına hava atarken hem kendilerinin hem ailelerinin hayatını karartabilirler.
Duyguların Yönü Değişiyor!
Teknoloji toplumu öyle bir hâle getirdi ki, dünyanın diğer ucundaki insanların acılarını cep telefonundan izlerken, alt katınızda oturan komşunuzun sıkıntısından haberdar olmuyoruz. Yan odada hıçkırarak ağlayan eşinden veya yalnızlıktan bunalan çocuğundan haberi olmuyor, ancak televizyon karşısında ağlıyor. Aylardır ziyaret etmediği anne ve babası aklına gelmiyor ancak haberlerde ağlayan yalnız yaşlılara duygulanıyor!
Sait Çamlıca
Eğitimci-Yazar