Teknoloji Çağında Gençlik ve Din

Teknoloji çağında doğup büyüyen gençlerin din, hayat, ölüm, ahret, hesap hakkındaki sorularının cevaplarını, klasik dini kaynaklarda asla bulamayacaksınız. Bir lisede din derslerine giren öğretmen arkadaşıma bunu söylediğim zaman bana ‘Geçen hafta din dersinde lise öğrencilerine sevap, günah gibi temel ilmihal bilgilerini anlatırken bir öğrencim ‘Hocam YouTube’den para kazanmak caiz mi?’ diye sordu. O zaman anladım ki, bizim temel dini bilgilerimiz, ilmihal kitaplarımız öğrencilerimizin ve gençlerin kafalarındaki sorulara cevap vermiyor’ diye anlattı.

Gençler ilmihal kitaplarında veya ellerindeki cep telefonundan cevabını bulabildikleri soruları sormuyorlar. Teknoloji çağında doğup büyüyen gençlerin sorularından bazı örnekler vereyim size.

Fake (sahte)hesap kullanmak caiz mi? Sosyal medya hesabında yalan söylemek günah mı? Yüzüne eleştiremediğim bir insanı sosyal medyada kullandığım fake (sahte) bir hesap üzerinden eleştirsem, arkasından konuşmuş gibi günaha girer miyim? Kendimi olduğumdan daha güzel veya daha yakışıklı gösteren (photoshop) resimler paylaşmam sahtekarlık mı? Sattığım ürünün reklamlarını abartarak yapsam günah olur mu? Dua ediyormuş gibi yaparken çekilen resmimi paylaşmam riyakârlık mı? Kabe’de öz çekim yapmak gösterişe girer mi? Fazladan birkaç tık (beğeni) almak için, paylaşımımı abartmam caiz mi? Satın alınmış hesaplarla sosyal medya fenomeni olsam, bu hesabım üzerinden alacağım reklamları fake hesaplar sayesinde paylaştığımda kazanacağım para helal olur mu? Bitcoin’e yatırım yapmak caiz mi? Yapay zeka ile çalışan bir robotun arkasında namaz kılmak caiz mi?

Bu ve buna benzer gençlik sorularının cevaplarını, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın İslam İlmihali kitabında veya Ömer Nasuhi Bilmen’in ilmihal kitabında bulamayacak gençler. Sadece ilmihaller değil, mezhep imamlarının kitaplarında da bu soruların cevaplarını bulamazlar. Din anlatan hocalarımız ‘Hanefi mezhebine göre fake hesap kullanmak caiz veya caiz değil’ gibi hazır bir cevap veremeyecekler.

Klasik din eğitimimizi sorgulayıp geliştirmezsek, ‘namaz kılan köle’ olarak gelecek yüzyılı da geçirmek zorunda kalacağız. Klasik din eğitimimiz Kur’an okumayı öğrenip, Peygamberimizin hayatına dair kronolojik bazı bilgileri ezberlemek üzerine kurulu bir sistemdir. ‘Osmanlı’nın dünya’ya hükmetmesini sağlayan ideal din eğitimini biz veriyoruz’ propagandasıyla din eğitimi veren medreselerimiz, çağımızın ihtiyacı olan din eğitimini değil, gramer kurallarını ezberleterek, mahreç dersleriyle dil eğitimi veriyorlar sadece. Osmanlı döneminde kullanılan tıp bilgisiyle tedavi olmayı asla kabul etmeyenler, Osmanlı döneminde kullanılmış olan din eğitimi modelini sadece taklit ediyorlar. Dünün sorularıyla, bugünün soruları farklı olduğu halde, dünün cevaplarıyla bugünü kurtaracağını sanan zihniyet, geleceğimizi kurtarma sloganıyla geleceğimizi karartır.  

İstiklal Marşı yazarımız Mehmet Akif Ersoy’un ‘Asrın idrakine söyletmeli İslam’ı’ uyarısını, yüz yıldır biliyor ama maalesef bunun için bir çaba sarf etmiyoruz. Çaba sarf edenleri de ‘sapık’ diye damgalıyoruz. Asrın idrakine İslam’ı, asrın idrakine teknolojiyi, asrın idrakine sosyal medyayı, asrın idrakine yapay zekayı, asrın idrakine algoritmaları söyletme adına, zihinsel emek sarf edip projeler üretmeyenler, soruların ve sorunların çözümüne kafa yormayanlar, teknoloji çağının ürettiği ‘teknoloji dinine’ mahkum olurlar. 

İslamcı Gurular!

2018 yılının en çok okunan Yazarlarından birisi Yuval Noah Harari oldu. Kudüs İbrani Üniversitesi Tarih bölümünde Dünya Tarihi dersleri veren Harari’nin Sapiens, Homo Deus ve 21. Yüzyıl İçin 21 Ders adlı kitapları, hem Dünya’da hem Türkiye’de çok okundu ve ses getirdi. Yayınlanan son kitabı ‘21. Yüzyıl için 21 Ders’ adlı kitabında 21 madde işlemiş. Son başlık olarak ‘meditasyon’ konusunu, ‘çağın kurtuluş reçetesi’ olarak anlatmış. 21. Yüzyılın sıkıntılarından korunmak isteyenlerin meditasyona sığınmak zorunda olduğunu kişisel deneyimleriyle uzun uzun anlatmış. Kendisinin bir ateist ve eşcinsel olduğunu da söyleyen Harari, kurtuluşu meditasyon ve yoga’da bulmuş ve tavsiye etmiş.

Bu kitabı okumadan yıllar önce Sayın Mücahit Gültekin’in kaleme aldığı Psikolojik Tehlike kitabından notlar almıştım. Mücahit Gültekin özetle; Batı’nın ürettiği psikoloji verilerin kendileri dahil insanlığı mutlu etmediğini, bu gerçeği bildikleri için profesyonelce Uzakdoğu meditasyonu pazarlaması yaptıklarını anlatıyor. Hatta ‘Batı koskoca İslam coğrafyasını atlayıp, Uzakdoğu’nun meditasyonunu pazarlıyor. İnsanlık İslam’a koşmasın diye, İslam dininin öğretilerine yönelmesin diye çalışıyorlar’ diyordu.

Son yıllarda yayınlanan ve profesyonelce pazarlanan bazı kitaplar, televizyonlara peş peşe çıkartılıp insanlara kitapları tanıtılıp okutulan bazı yazarları görünce, meditasyon ve yoga gibi Uzakdoğu ibadet kültürünün ‘İslamcı Guru’ diye tabir ettiğim insanlar eliyle dindar insanlara pazarlandığını fark ettim. Bunu yaparken başta Celâleddin Rumî’nin Mesnevisi olmak üzere, Türkiye’de yaygınlaşmış olan tasavvuf kültürünü modern meditasyonla harmanlayarak, hedef kitlenin kültür algısını uygun bir şekilde pazarlıyorlar. Uğur Koşar gibi erkek ve Cemalnur Sargut gibi kadın yazarları bir dönem televizyonlara çok sık çıkartıp, onların kitapları ve görüşlerinin yayılmasını sağlamış olmalarının tesadüf olmadığını düşünüyorum. Tıpkı 2009 yılında yayınlanan Elif Şafak’ın kaleme aldığı Aşk romanı ve Sinan Yağmur gibi birkaç yazarın Aşkın Gözyaşları türü romanlarının peş peşe yayınlanmış olmasının tesadüf olmadığını düşünmem gibi. Son yıllarda ‘Romantik İslam’ diye dillendirilen zihniyetin oluşması ve güçlenmesi için çalışanlar meyvelerini almaya başladılar. ‘Kuran okumayın Mesnevi  okuyun’ diyecek kadar acemi olmayan bu insanlar, ‘Namaz kılmayın yoga yapın’ demeyecekler.

Şayet Diyanet İşleri Başkanlığı başta olmak üzere, din eğitimi veren, topluma din anlatan hocalar kendilerini geliştirmez, gençlerin sorularına cevap aramazsalar, siz namaz kılarken yan odada evladınızın meditasyon yaptığına şahit olacaksınız. Niye namaz kılmadığını sorduğunuzda ‘İkisi de aynı şey!’ diyecekler.

Camideki hacı amcaya din anlatır gibi gençlere din anlatanlar yüzünden, gençler dinden uzaklaşıyor. Allah’ın dininden uzaklaşanlar “paralel dinlerin” tuzağına düşüyorlar.

Benim öfkem tuzak kuranlara değil, onlar işlerini yapıyorlar. Tuzakların farkına varmayanlara Allah ‘basiret’ versin.

  1. Bence gençlerin örneğin YouTube hakkındaki sorularına cevapları diğer dindar bir YouTuber verecek. Orta yaşlıların gençlerle olan iletişimi de bu şekilde mümkün olacak. Sosyal medya müslüman lar için büyük çoğunluk gençlerle iletişim kurmak için büyük bir fırsat. Ama bu sana din anlatıyorum diye olmayacak. Bu, seninle tecrübelerimi paylaşıyorum ve yapmak istediklerini ahlakını bozmadan da yapabilirsin tarzında bir örneklik ortaya koyarak olacak. Yakında vaaz veren hoca nin dinlenme yüzdesi tek haneli rakamlara düşecek. Din yorgunluğu var. Hayattan kopuk bir din de kimsenin ilgisini çekmiyor.

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir