Teknoloji çağında doğup büyüyen gençlerin din, ibadet, hayat, ölüm, ahiret, hesap hakkındaki sorularının cevaplarını, klasik dinî kaynaklarda asla bulamayacaksınız. Gençler, ilmihal kitaplarında veya ellerindeki cep telefonundan cevabını bulabildikleri soruları sormuyorlar. Teknoloji çağında doğup büyüyen gençlerin sorularından bazı örnekler vereyim size.
Fake (sahte)hesap kullanmak caiz mi? Sosyal medya hesabında yalan söylemek günah mı? Yüzüne eleştiremediğim bir insanı sosyal medyada kullandığım fake (sahte) bir hesap üzerinden eleştirsem, arkasından konuşmuş gibi günaha girer miyim? Kendimi olduğumdan daha güzel veya daha yakışıklı gösteren üzerinde oynanmış resimler paylaşmam sahtekarlık mı? Sattığım ürünün reklamlarını abartarak yapsam günah olur mu? Dua ediyormuş gibi yaparken çekilen resmimi paylaşmam riyakarlık mı? Kâbe’de selfie çekinmek gösterişe girer mi? Fazladan birkaç tık (beğeni) almak için, paylaşımımı abartmam caiz mi? Satın alınmış hesaplarla sosyal medya fenomeni olsam, bu hesabım üzerinden alacağım reklamları fake hesaplar sayesinde paylaştığımda kazanacağım para helal olur mu? Bitcoin’e yatırım yapmak caiz mi? Yapay zekâ ile çalışan bir robotun arkasında namaz kılmak caiz mi?
Bu ve buna benzer gençlik sorularının cevaplarını, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın İslam İlmihali kitabında veya Ömer Nasuhi Bilmen’in ilmihal kitabında bulamayacak gençler. Sadece ilmihal kitaplarında değil, mezhep imamlarının kitaplarında da bu soruların cevaplarını bulamazlar. Din anlatan hocalarımız “Hanefi mezhebine göre fake hesap kullanmak caiz veya caiz değil” gibi hazır bir cevap bulamayacaklar.
Gençlerin Arayışını Deizm Sananlar
Son birkaç yıldır, zaman zaman gündeme geliyor Deizm tartışması. Bir ara koca koca yazarlar, “Deizm gençler arasında yaygınlaşıyor” diye makaleler yazdılar. Takip edebildiğim kadarıyla gençlerle hiç içli dışlı olmayan, kimsenin kendisine soru sormasına fırsat vermeyen, burnu bir karış havada dolanan, kendini eleştirilemez “üstat” ve “mütefekkir” olarak köşesinden pazarlayan, gençlerden kopuk yazarlar yazdı bu tür yazıları. Okurken ‘hangi galakside yaşıyor bu adamlar?’ diye beni düşündürenler de oldu.
Gençlik ve Deizm tartışmalarına dair yorum yapmadan önce, Nurettin Topçu’nun 1950 yılında yazdıklarını paylaşacağım. Rahmetli Topçu, Deizmden değil Komünizmden bahsediyor. “Gençler neden Komünist oluyor?” sorusuna cevap ararken şunları yazıyor:
“En başta dinci zümreyi görüyoruz. Bunlar İslam’ı ebedi ideal yapan asil ruhu bir tarafa bırakarak, daha doğrusu kültürsüzlükleri yüzünden böyle bir ruhun varlığının farkında bile olamayarak, din adı altında, totemcilikten başlayarak politeizme kadar her türlü putperestliklerin yaşattığı hurafeleri var kuvvetleriyle telkine çalışan adamlardır. Bunların kapkara ağzından çıkan üfürükleriyle, din emirleri adı altında hırka ziyaret etmek, cam içindeki sakalı öpmek, sakal koyuvermek, yemeği diz çöküp yerde yemek, hukukun himayesinde barınan hakiki nikâhı bırakıp dinî nikâhla yaşamak gibi iptidai itikatları, bayağı hareketleri müspet ilimlerin yayıldığı bir asrın çocuğunu elbette yaşatamazdı. Kendilerini ruh ve maneviyatın mümessili sayan bu hurafeci güruhun yanından tiksinerek uzaklaşan körpe dimağlar, ona tepki olmak üzere, bütün manevî hayatı inkâr eden komünizmin kucağına atıldılar. Bugün komüniste ‘maneviyat’ dediğiniz zaman size dinci bezirganların ortaya koyduğu metaı gösteriyor ve ‘insan aklı bunlara inanmaz’ diye haykırıyor. Hz. Âdem’in buğdayı ile uğraşan bir iptidai zihniyetin, bugün ilim ve hakikat güneşi karşısında bir an bile ayakta durması imkânsızdır. Hurafelerin ticaretini yapanlar, halkın geriliğinden istifadeye çalışıyorlar.” (Bizim Türkiye, sayı 6, 15 Mayıs 1950)
Nedir Deizm?
Diğer bir adı “Yaradancılık” olan Deizm, temelde tüm dinleri reddeder ve sadece Yaradana, yani Allah’a inanır. Dinsel bilgiye akıl yoluyla ulaşıla-bileceğini savunur. Vahiy gibi konuları reddeder. Tanrı dünya hayatına ve evrene müdahale etmez. Allah yaratmış ve kenara çekilmiştir.
İmam Hatip Liseleri ve Deizm
Deizm tartışmasını kimin başlattığını bilmiyorum. Ama körükleyenlerin çoğunun iyi niyetli olmadıklarını düşünüyorum. Din tüccarı cemaat ve tarikatlar devlet kontrolünde din eğitimi veren İmam Hatip Ortaokulu ve Liselerini, İlahiyat ve Diyaneti yıpratmak için iş birliği yapıyor. İmam Hatiplerin çoğalmasından din düşmanlarından daha çok din tüccarları rahatsız oluyor.
Deizm tartışmasını da İmam Hatipler’in çoğalmasına bağlayanlar var. 1.500.000 civarında İmam Hatip öğrencisi var Türkiye’de. İmam Hatip Ortaokulu ve Liseleri açılmamış olsaydı bu gençler nereye gidecekti? Hangi proje cemaatinin eline düşecekti? İmam Hatiplerin çoğalması, cemaatlerin insan kaynaklarına vurulan büyük bir darbedir.
Gençler Soruyor, Sorguluyor
Şimdi gelelim asıl meseleye. Gençler arasında Deizm artıyor mu? Her ideolojinin, az veya çok taraftarı olur. Ateist olan, Deist olan, Satanist olan bile var. Ülkemizde binde bir oranı bile olmayan bu tür sapkın görüşleri, yaygın gibi gösterenler ya iyi niyetli değiller veya cahiller. Gençlerin bir kısmı, arkadaş çevresi arasında dikkat çekmek için, “Ben Deistim” diyor. Birkaç tanesi ile beni görüştürdüler. Deizmin ne olduğunu bile bilmiyorlar. Ama herkesten farklı görünmenin havasını atıyorlar.
Şu gerçeğin herkes tarafından bilinmesi gerekir: Gençlerin İslam ile ilgili sorunları yok ama soruları var. Geleneksel ezberleriyle konuşanlar, gençlerin sorularına cevap veremeyince, Deist olduklarını sanıyorlar. Camideki hacı amcaya anlatır gibi teknoloji çağı gençlerine din anlatanlar, gençlerin zihninde oluşan soruları anlamadıkları için, sorulara cevap veremiyorlar. Türkiye’de Deizm veya Ateizm asla taban bulamadı, bundan sonra da bulamayacak.
“Sarhoşu bile Allah diye nara atan” bu milletin gençlerini Komünist yapamadılar, Sosyalist yapamadılar. Şimdi birileri kalkmış “Deist ve Ateist oluyorlar” diyor. Komünizmin en güçlü olduğu dönemlerde, en güçlü devletlerin desteği ile Komünizm propagandası yapıldı ama tutmadı.
20 yıl önce “Her mahallede kiliseler ev açıyor. Misyonerler her yerde ev tutmuş gençleri kandırıyor” gibi sözler çok konuşulurdu Anadolu’da. Misyonerlerin coğrafyamızda her zaman çalıştığını biliyoruz. Herkes işini yapacak. Ancak o tarihlerde abartıldığı kadar çok olduklarını sanmıyorum. Benim dikkatimi çeken başka bir boyutu var bunun. Hristiyan misyonerlerin evlerine dikkat çekerek, FETÖ gibi yapılanmaların ışık evlerine, nurlu (!) evlerine mi yönlendirildi o dönemde gençler acaba?
Din Dili ve Gençliğin Dili
Bu ülkede yıllarca din anlatanlar, köyden gelen nesillere din anlattılar. Soru sormayan, soru soracak birikimi ve cesareti olmayan o dönemin gençleri, her anlatılanı dinliyor ve kabulleniyordu. Yeni nesil, köyden gelen nesil gibi değil. Ellerinin altında dünyanın tüm bilgilerine ulaşabilecekleri teknoloji var. Her konu hakkında farklı fikir ve yorumları okuyor veya dinliyorlar. Akıllarını henüz hiç kimseye teslim etmedikleri için sorular soruyorlar. Sordukları sorulara tatmin edici cevaplar bulamayınca, o kişilerden uzaklaşıyorlar. Aramaya devam ediyorlar.
Bir öğretmen arkadaşım anlatmıştı. “Din dersinde helal haram konusunu anlatırken bir öğrencim ‘Hocam YouTube üzerinden para kazanmak caiz mi?’ diye sorunca anladım ki, bizim fıkıh derslerimiz çocukların sorularına cevap vermiyor.”
Yıllarca sadece Ömer Nasuhi Bilmen Hoca’nın İslam İlmihali kitabından ders anlatan hocalar, gençlerin hallerini anlamayınca, “ilmihal bilgimiz size yeterli gelmiyor” diyemedikleri için “gençler yoldan çıkıyor” veya “Deizm yaygınlaşıyor” diyorlar. Aklını kullanmayan, soru sormayan, sorgulamayan insanlara yıllarca din anlatanlar, sorgulayan gençlerin Deist olduğunu sanıyor. Gençliğin dilini kaybedenler, gençler dinini kaybediyor sanıyor. Gençliği değil kendinizi sorgulayın.
Teknoloji çağında yetişmiş olan bir topluma, teknoloji kuşatmasında yaşayan ailelere, teknoloji çağında büyüyen gençlere nasıl ulaşılıp faydalı olunabileceğini hepimiz düşünüp dert etmek zorundayız.
Namaz Kılan Köle
Klasik din eğitimimizi sorgulayıp geliştirmezsek, “namaz kılan köle” olarak gelecek yüzyılı da geçirmek zorunda kalacağız. Klasik din eğitimimiz Kur’an okumayı öğrenip, peygamberimizin hayatına dair kronolojik bazı bilgileri ezberlemek üzerine kurulu bir sistemdir. “Osmanlı’nın dünyaya hükmetmesini sağlayan ideal din eğitimini biz veriyoruz” propagandasıyla din eğitimi veren medreseler, çağımızın ihtiyacı olan din eğitimini değil, gramer kurallarını ezberleterek, mahreç dersleriyle dil eğitimi veriyorlar sadece. Osmanlı döneminde kullanılan tıp bilgisiyle tedavi olmayı asla kabul etmeyenler, Osmanlı döneminde kullanılmış olan din eğitimi modelini sadece taklit ediyorlar. Dünün sorularıyla, bugünün soruları farklı olduğu hâlde, dünün cevaplarıyla bugünü kurtaracağını sanan zihniyet, geleceğimizi kurtarma sloganıyla geleceğimizi karartır.
İstiklal Marşı yazarımız Mehmet Akif Ersoy’un “Asrın idrakine söyletmeli İslam’ı” uyarısını, yüz yıldır biliyor ama maalesef bunun için bir çaba sarf etmiyoruz. Çaba sarf edenleri de “sapık” diye damgalıyoruz. Asrın idrakine İslam’ı, asrın idrakine teknolojiyi, asrın idrakine sosyal medyayı, asrın idrakine yapay zekâyı, asrın idrakine algoritmaları söyletme adına, zihinsel emek sarf edip projeler üretmeyenler, soruların ve sorunların çözümüne kafa yormayanlar, teknoloji çağının ürettiği “teknoloji dinine” mahkûm olurlar.
İslamcı Gurular!
2018 yılının en çok okunan yazarlarından birisi Yuval Noah Harari oldu. Kudüs İbrani Üniversitesi Tarih bölümünde Dünya Tarihi dersleri veren Harari’nin Sapiens, Homo Deus ve 21. Yüzyıl İçin 21 Ders adlı kitapları hem dünyada hem Türkiye’de çok okundu ve ses getirdi. Yayımlanan son kitabı “21. Yüzyıl İçin 21 Ders” adlı kitabında 21 madde işlemiş. Son başlık olarak “meditasyon” konusunu, “çağın kurtuluş reçetesi” olarak anlatmış. 21. Yüzyıl’ın sıkıntılarından korunmak isteyenlerin meditasyona sığınmak zorunda olduğunu kişisel deneyimleriyle uzun uzun anlatmış. Kendisinin bir ateist ve eşcinsel olduğunu da söyleyen Harari, kurtuluşu meditasyon ve yogada bulmuş ve tavsiye etmiş.
Bu kitabı okumadan yıllar önce Sayın Mücahit Gültekin’in kaleme aldığı Psikolojik Tehlike kitabından notlar almıştım. Mücahit Gültekin özetle, Batı’nın ürettiği psikoloji verilerinin kendileri dahil insanlığı mutlu etmediğini, bu gerçeği bildikleri için profesyonelce Uzakdoğu meditasyonu pazarlaması yaptıklarını anlatıyor. Hatta “Batı koskoca İslam coğrafyasını atlayıp, Uzakdoğu’nun meditasyonunu pazarlıyor. İnsanlık İslam’a koşmasın diye, İslam dininin öğretilerine yönelmesin diye çalışıyorlar” diyordu.
Son yıllarda yayımlanan ve profesyonelce pazarlanan bazı kitapları ve televizyonlara peş peşe çıkartılıp kitapları tanıtılan bazı yazarları görünce, meditasyon ve yoga gibi Uzakdoğu ibadet kültürünün “İslamcı Guru”diye tabir ettiğim insanlar eliyle dindar insanlara pazarlandığını fark ettim. Bunu yaparken başta Celaleddin Rumî’nin Mesnevisi olmak üzere, Türkiye’de yaygınlaşmış olan Tasavvuf Kültürünü modern meditasyonla harmanla-yarak, hedef kitlenin kültür algısını uygun bir şekilde pazarlıyorlar. Uğur Koşar gibi erkek ve Cemalnur Sargut gibi kadın yazarları, bir dönem televizyonlara çok sık çıkartıp onların kitapları ve görüşlerinin yayılmasını sağlamış olmalarının tesadüf olmadığını düşünüyorum. Tıpkı 2009 yılında yayımlanan Elif Şafak’ın kaleme aldığı “Aşk” romanı ve Sinan Yağmur gibi birkaç yazarın “Aşkın Gözyaşları” türü romanlarının peş peşe yayımlanmış olmasının tesadüf olmadığını düşünmem gibi. Son yıllarda “Romantik İslam” diye dillendirilen zihniyetin oluşması ve güçlenmesi için çalışanlar, meyvelerini almaya başladılar. “Kuran okumayın, Mesnevi okuyun” diyecek kadar acemi olmayan bu insanlar, “Namaz kılmayın, yoga yapın” da demeyecekler. Bir bakmışsınız ki, Mesnevi veya Risaleleri anlayarak, Allah’ın kitabı Kur’an’ı anlamadan okuyorsunuz.
Din dili ile gençliğin dili arasındaki köprüyü kuramazsak, yakın bir gelecekte namaz kılan dedelerin yoga yapan torunları olacak. Dede torununa müdahale edip namaz kılmasını söylediğinde, yoga yapan torunu “İkisi de aynı şey zaten dede!” diye cevap verecek.
Camideki hacı amcaya din anlatır gibi gençlere din anlatanlar yüzünden, gençler dinden uzaklaşıyor. Allah’ın dininden uzaklaşanlar “Paralel Dinlerin” tuzağına düşüyorlar.
Sait Çamlıca
Eğitimci-Yazar