Teknoloji Bağımlılığı

Bağımlılık denilince aklımıza sigara, uyuşturucu veya içki bağımlılığı gelir. İnsanlık tarihinde ilk defa katı veya sıvı hiçbir şey vücudumuza girmediği hâlde “bağımlı” olan bir nesil de yetişiyor. Teknoloji bağımlısı bir nesil var artık. Sadece yeni yetişen nesil değil, yetişkinlerde de bu bağımlılık fazlasıyla görülüyor. İçi para dolu cüzdanını kaybeden bir insan ortalama üç saat içerisinde cüzdanını kaybettiğini anlıyor. Cep telefonunu kaybeden kişi ortalama on dakika içerisinde cep telefonunu kaybettiğini veya bir yerde unuttuğunu anlıyor. Çünkü on dakikada bir cep telefonuna bakar oldu birçok insan. Tuvalete bile cep telefonuyla giriyorlar.

Yıllardır bütün psikologların kullandığı “Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi” değişti. “Bağlanma ihtiyacı” diye bir ihtiyaç ortaya çıktı. İnternet ve telefon bağımlılığı.

Üretenler Daha Çok Bağımlı!

Nisan 2019’da medya takibinin öncü kurumlarından Ajans Press, dünyadaki internet bağımlılığı üzerine gerçekleştirilen bir araştırmayı yayımladı. Türkiye ise internete bağımlı nüfusta ilk 15 ülke içerisinde yer almadı. Ajans Press’in, WalueWalk verilerinden ve medya yansımalarından derlediği bilgilere göre, dünyanın internete en bağımlı ülkesinin ABD olduğu görüldü. ABD’yi sırasıyla; Brezilya, Makao, Rusya, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Hong Kong, Suudi Arabistan, Birleşik Krallık ve Güney Kore takip etti. Listede yer alan diğer ülkeler ise Lüksemburg, Almanya, Avusturya, Japonya ve Danimarka oldu.

Türkiye bu listede yer almazken, TÜİK’in en son yayınladığı raporda ise Türkiye’deki bireylerin yüzde 72,9’unun internet kullanıcısı olduğu saptandı. Türkiye bu oranla internete bağımlı ülke olarak nitelendiriliyor.

ITS Medya ve Ajans Press’in gerçekleştirdiği medya incelemesinde, konuyla ilgili yazılı basına yansıyan haber adetleri de belli oldu. Gerçekleştirilen yazılı basın incelemesinde, internet başlığı altında 2018 yılında 196 bin 116 haberin yansıma bulduğu tespit edildi. 2019 yılındaki haber adetleri incelendiğinde ise, internetin 42 bin 151 haber yansıması ile konuşulduğu görüldü. İnternet ile ilgili medyaya yansıyan haberler içeriklerine göre analiz edildiğinde, internetin en çok sosyal medya mecraları ve yılbaşında kalkan adil kullanım kotası haberleri ile konuşulduğu tespit edildi.

iPhone Var Böbrek Yok!

Kardeşin kardeşe, annenin evladına, evladın anne veya babasına böbreğinin birini vermesi bir fedakârlıktır. Kendinizden bir parçayı en sevdiğinize verirsiniz. Tıp sektöründeki gelişmeler sayesinde, iki böbreğinden birini başka birine veren kişinin sağlığı fazla olumsuz etkilenmiyor. Her tıbbiî müdahalede olduğu gibi, böbrek naklinde de hem alan hem veren için riskler vardır. Yani sevdiğine böbreğini veren kişi, az da olsa riske girer.

Sadece sevdiği insana iyilik yapmak için değil, para kazanmak için böbreğini satan insanlar da var maalesef. Maalesef diyorum çünkü yardımlaşma ve dayanışmanın olmadığı toplumlarda, vücudundan bir parça vermek zorunda kalan insanların olması hepimizi düşündürmeli.

Teknoloji tarihinde, akıllı telefonlar dışında, bir alet sahibi olmak için böbreğin satıldığı vakalar var mı bilmiyorum. Mesela araba almak için böbrek satanı duymadım. Evine herhangi bir elektronik eşya almak için böbreğini satan olmamıştır herhalde. Yeni bir buzdolabı almak, çamaşır makinesini yenilemek, elektrikli süpürge almak için böbreğini satan olmamıştır. Ancak teknoloji bağımlılığı, özelikle akıllı telefon bağımlılığı, öyle bir noktaya geldi ki, bir akıllı telefon satın almak için böbreğini satan insan haberleri okumaya başladık.

2018 yılının son günlerinde haber sitelerine düşen haberin başlığı şöyleydi: “iPhone almak için böbreğini satmıştı 7 senedir diyalizde.”

Haberin devamı şöyle: “Apple’ın her yeni çıkan iPhone modeliyle beraber gündeme gelen ‘böbreğimi satarım’ şakası 7 yıl önce Çin’de gerçek olmuştu. “17 yaşındayken iPhone almak için böbreğini satan Xiao Wang, şimdi 24 yaşında ve diyaliz makinesine bağlı olarak yaşıyor.”

Apple’ın fiyat politikası nedeniyle satışa sunulan cihazlar her zaman büyük tartışmalara neden olmuştur. Günümüzde bin dolar seviyesine gelen iPhone modellerini satın almak için sosyal medyada dile getirilen “böbreğimi satarım” esprisi, aslında 2011 yılında yaşanmıştı. Çin’de yaşayan Xiao Wang, 17 yaşındayken ailesinin durumu olmadığı için böbreğini 3 bin 200 dolara satarak iPhone almıştı.

Okulunda statü simgesine dönüşen iPhone modeli için böbreğini veren genç, tek böbrekle yaşayabileceğini düşünüyordu. Ancak operasyon yapılan ameliyathane hijyen koşullarını sağlamadığı için enfeksiyon kaptı. Tek böbreği de zarar gören genç 7 yıldır diyaliz tedavisi görüyor ve yaşamakta zorluk çekiyor.

Doktorları böbreğini satan Wang isimli gencin bundan sonra normal bir hayatının olamayacağını söyledi. Hayatının sonuna kadar -çok fazla vakit kaldığı söylenemez- diyaliz makinesine girmek zorunda kalacak. Xiao Wang olayı özellikle ailelerin ve öğretmenlerin çok dikkatli olması gerektiğini gösteriyor. Mantıklı kararlar almaları için gençleri ve çocukları iyi eğitmek ve yönlendirmek oldukça önemli.

Şifre Yüzünden Eşini Öldürdü

Endonezya’da bir kadın, telefon şifresini istediği için kendisine vuran eşini, üzerine benzin döküp yaktı. Yaralanan adam, iki gün hastanede kaldıktan sonra hayatını kaybetti.

Evlat Katili Oldu

Çin’de 29 yaşındaki bir anne ilkokula giden kızı “sürekli telefonda oyun oynadığı” gerekçesiyle öldürdü. Gao isimli kadın, polise verdiği ifadede kızıyla “telefonda fazla vakit geçirdiği için” tartıştıktan sonra aşırı sinirlendiğini ve mutfaktan satır alarak kızının bileğine savurduğunu söyledi. Daha sonra küçük kızın kaçmaya çalıştığı, ancak Gao’nun kızın boynundan yakalayarak boğduğu öğrenildi.

Teknoloji Çağında İrade Yönetiminin Önemi

On yıl boyunca cezaevlerinde mahkûm eğitimi yaptım. Erkek mahkûmlara, bayan mahkûmlara ve çocuk mahkûmlara gittim. “Bedensel ve Zihinsel Meşguliyet Terapisi” konulu eğitimler verdim. Hem öğretmenlik hayatıma hem insana hem eğitime bakış açımı şekillendiren tecrübelerimi cezaevi eğitimlerine borçluyum.

Cezaevine girmeden önce beş tane yabancı dil bilecek kadar kültürlü olan genç bir bayanı düşünün. Bu bayan on yıl cezaevinde yattı. Hapse girmesinin sebebi, erkek arkadaşının ihanetiymiş. Kendisine ihanet eden erkek arkadaşını alnında vurarak öldürmüş. Bu mahkûmla o zamanlar tanışmıştım. Kendisinin hikâyesini dinledikten sonra kişisel ajandama şöyle bir cümle yazdım: “Hepimiz gençlere yabancı dil öğrenmenin önemini anlatıyoruz. Bir lisan bir insandır gibi sloganlarla bu tavsiyemizi destekliyoruz. Cezaevleri bana öğretti ki, yabancı dil öğrenmekten çok daha önemlidir duyguları yönetme dili.”

İntikam Duygusu

Cezaevlerinde kadın mahkûmlar üzerine araştırma yapan bir akademisyenin gözlemlerini dinlemiştim. Birçok mahkûm ile özel görüşmeler yapıp özel problemlerini ve suça bulaşma süreçlerini dinlemiş.

Yaptığı birçok görüşmeden sonra, bazı mahkûmlar için “Bu kadın aslında haklı! Ben de olsam aynı suçu işlerdim galiba!” diye düşünmüş. Bu akademisyenin mahkûmlar ile yaptığı görüşmelerden birçok şey öğrendiğini dinledim. Ancak en önemli gözlemi, birçok mahkûmun haklı olmalarına rağmen, mutsuz olmalarıydı. “Haklı fakat mutsuzdular içeride” tespitinde bulunmuş.

“Haklı ama mutsuz olmak” ifadesini hiç unutmadım. Gerçekten hayatın bazı kırılma noktalarında insan bu duyguyu yaşıyor. Hakkını arama adına atılacak adımlar, hakkını alanı mutlu etmiyor her zaman.

Ben de birçok mahkûm konferansı verdim. Cezaevlerini dolandım. Hiçbir cezaevinde mutlu insan görmedim. “İyi ki bu suçu işlemişim! İyi ki o adamı öldürmüşüm! İyi ki hırsızlık yapmışım!” diyen bir mahkûma şahit olmadım.

Cezaevinde kaldığı her gün, yattığı her gece “intikam tespihi” çekenler var. İntikam tespihi çekenler, özgürlüklerini kavuştukları gün, müebbet mahkûm olacak hatalar yapıyorlar. Bazıları cinayet işleyip ardından intihar ediyorlar, bazıları da öldürüp müebbet mahkûm oluyor.

“Haklı fakat mutsuzdular!” cümlesi bana, dünyada mutlak adaleti sağlamak için elimizden geleni yapmış olsak bile, “ilahi adaleti unutmamamız gerektiğini” yeniden hatırlattı. İnsan mutlak adaleti sağlamak gücüne sahip değildir. “Beş dakikalık erkeklik yaptım, 35 yıl hapis yattım.” diyen eski bir mahkûm bana çok şey öğretti.

Teknolojiye Mahkûm

Duygularını yönetemeyen insan, anlık öfkesinin bedelini özgürlüğü elinden alınan cezaevine girerek öder. Teknoloji çağında öfke duygusunu yenmek yetmiyor. Teknolojiye bağımlı olma duygusuyla mücadele edemeyenler de mahkûmdur. Teknolojiye mahkûm! Her gün saatlerce elindeki telefonda veya bilgisayarında oyun oynayan bir mahkûm, kendini özgür sanıyor. Reklam bombardımanı arasında giyineceği kıyâfetleri, yiyecek ve içeceklerini kendisinin seçtiğini sanıyor.

İnsanlık tarihinde ilk defa çocuklar, anne babaları tarafından eve mahkûm ediliyor. Özellikle şehir hayatında, sokak yüzü görmeden, bilgisayar başında mahkûm hayatı yaşayan çocuklar var. Cezaevlerinde yatan mahkûmlar, teknoloji bağımlısı mahkûmlardan daha çok hareket ediyor ve daha çok havalandırmaya çıkıyor.

 

Sait Çamlıca

Eğitimci-Yazar

Kaynak Kitap

Teknoloji Kuşatmasında Geleceğimiz

Online Sipariş:
Bu yazının alıntılandığı kitabı aşağıdaki sitelerden satın alabilirsiniz.