“Dinin kaynağı nedir?” sorusuna herkes aynı cevabı verir. Dinin ana kaynağı Kur’an’dır. Çocukluğumuzda bize ezberletilen “Kur’an, Sünnet, İcma, Kıyas” sıralamasını doğru anlamak zorundayız.
Ölülere Kur’an, dirilere hadis okunan bir toplum haline gelmişsek, bu sıralamayı unuttuğumuz içindir.
“Hadisler üzerine düşünün! Peygamberimizin söylediklerini anlamaya çalışın. Ne söylediğine değil ne söylemek istediğine odaklanın.” Bu cümleleri kurduğunuz zaman birileri itiraz ediyor. “Siz hadisleri inkâr ediyorsunuz! Peygamberimizi saf dışı bırakmak istiyorsunuz!” diyorlar. Allah (c.c.)’ın “örnek alın” dediği Peygamberi saf dışı bırakmaya kim cüret edebilir? Türkiye’de ciddiye alınmayacak kadar küçük bir grup bunu iddia ediyor diye, “Hadisler üzerine düşünün!” diyenleri, hadis inkârcıları diye yaftalamak alçakça bir yöntemdir.
Türkiye’de “Bize Kur’an yeter! Peygambere de ulemaya da gerek yok!” diyen çok küçük bir grup var. O insanları hiç kimse ciddiye almıyor. Milyonda bir bile etkisi ve gücü olmayan bu grupları bahane ederek, “Önce Kur’an” diyen “Hadisler üzerine düşünün!” diyenleri o kefeye koyarak susturmaya çalışıyorlar.
Peygambere gerek olmasaydı, Allah (c.c.) Peygamber göndermez, âyetlerini, bulutlara, dağlara yazar, “Okuyun, anlayın ve yaşayın!” derdi. Rol model olan peygambersiz olmayacağı için, “Bize Kur’an yeter! Peygambere gerek yok!” diyenler boş konuşuyorlar.
Peygambersiz bir din olmaz. Ancak uydurma hadisleri Kur’an’ın önüne geçirmeye de hiç kimsenin hakkı yoktur.
Kertenkele Öldürmek Sevap mıdır?
Ebu Hureyre (ra.) şöyle rivayet etti: Hz. Peygamber,
“Her kim kertenkeleyi ilk vuruşta öldürürse ona yüz sevap vardır. Kim de onu ikinci vuruşta öldürürse ona birinciden aşağı olmak üzere sevap vardır. Kim üçüncü vuruşta öldürürse ona da ikinciden aşağı olmak üzere sevap vardır” buyurdu. (Kaynak: Müslim 2240/147, Tirmizi 1511, Ebu Davud 5263, İbni Mace 3229, Ahmed bin Hanbel 1/420)
Hadis kitaplarına baktığınız zaman bu cümlelere rastlarsınız. Sahih hadis kaynakları olarak şöhret bulan kitaplarımızda geçer bu hadis. Bu hadisi okuyup, hadis üzerine hiç düşünmeyen kişinin yapacağı şey basittir. Kertenkeleyi gördüğü yerde öldürüp sevap kazanmak! Karıncayı incitmenin bile günah olduğu bir din, nasıl olur da kertenkele öldürmeyi sevap kabul edebilir? Hadisler üzerine düşünmezseniz, kertenkele öldürerek sevap kazanacağınıza inanırsınız.
Bu hadis’i sahih kabul eden kaynaklar, bu hadisi savunmak için kertenkele’yi “fasık” ilan ediyorlar! Fasık, kısaca Allah (c.c.)’ın emir ve yasaklarına riayet etmeyen kimseye denir. Kertenkele, oldu fasık kertenkele!
Sahih kabul edilen kaynaklardan olduğu gibi kopyalıyorum.
Saibe (ra.) şöyle dedi:
Bir gün, Aişe (ra.) ‘nın yanına girdim ve odasında bir mızrak gördüm. Bunun üzerine Aişe(ra.)’a:
–Ey mü’minlerin annesi! Sen bu mızrakla ne yapıyorsun? diye sordum. Aişe (ra.) şöyle dedi:
–Biz bununla kertenkele öldürüyoruz. Çünkü İbrahim (as) ateşe atıldığı vakit yeryüzündeki bütün hayvanlar ateşi söndürmeye çalışmış, yalnız kertenkele buna katılmamıştır. Çünkü o İbrahim (as)’ın üzerine ateşi üfürdüğünü, Nebi bize haber verdi ve Nebi bize kertenkeleyi öldürmeyi emretti.
(İbni Mace 3231, Buhari 7/3150, Ahmed bin Hanbel)
Düşünün!
Kaynaklarda geçen bu sözler üzerine birlikte düşünelim. Böyle bir sözü peygamberimiz söylemiş olabilir mi? Rahmet peygamberi bir kertenkeleyi “fasık” ilan eder mi? “Bulduğunuz yerde öldürün!” der mi? Bu sözler, ya tamamen uydurma veya yanlış anlaşılmış ifadelerdir. Şayet uydurma değil ise peygamberimiz ne demek istemiştir?
Kişisel kanaatim şudur. Peygamber Efendimizin yaşadığı dönem, çöl hayatının hâkim olduğu bir dönemdi. Evinize, iklim şartlarına göre, haşerat girme ihtimali yüksekti. Akrep, yılan, kertenkele gibi insana zarar verebilecek hayvanlara evinizde de yolculuk esnasında da kaldığınız çadırlarda da rastlama ihtimaliniz yüksekti. Bu şartlarda size zarar verebilecek, sizi ısırma veya zehirleme ihtimali olan bir böcek görürseniz, o böceği elbette öldürür veya evinizden uzaklaştırırsınız.
İlk vuruşta veya ikinci, üçüncü vuruşta öldürmek ile ilgili geçen ifade, “daha az acı çektirerek öldürmeyi” tavsiye ediyor. “Hadisler üzerine düşünün. Ne söylendiğine değil ne söylenmek istendiğini anlamaya çalışın!” derken, böyle bir akıl yürütmeyi kastediyorum.
Amuda Kalkmayın Ayağa Kalkın!
Doğru yolu arayanlara tavsiyem, dinin kaynağı konusundaki sıralamayı dikkate almalarıdır. Kur’an, sünnet, icma, kıyas sıralaması, güzel bir sıralamadır. Önce Kur’an diyenlere “sapık” yaftası yapıştıranlara da kulak asmayın, “Peygamberimize gerek yok, bize Kur’an yeter” diyenleri de ciddiye almayın. Önce Kur’an ifadesi, sünnetsiz ve peygambersiz bir dinden bahsetmiyor. “Amuda kalkmayın ayağa kalkın!” demenin farklı bir ifade biçimidir. Önce Kur’an sonra hadisler, daha sonra ulemanın icması ve kıyasla elde edilen fetvalar… Sıralamayı bozarsanız, her şeyi karıştırırsınız.
Kendi hocasının görüşünü Kur’an’ın önüne geçirenler sapık olmuyor, icma ile kıyası Kur’an’dan daha çok önemseyenler sapık olmuyor, “Önce Kur’an” diyenler sapık oluyor öyle mi?
Bilgi hazineniz, Kur’an gözlüğünüz, Peygamberimiz rehberiniz olsun.
Gençlere tavsiyem, okuyun. Hem de çok okuyun. Hâlâ Kur’an meali ve tefsiri bitirmemişseniz, en kısa zamanda dinin ana kaynağından beslenmeye başlayın. Attığınız her adımda, yaptığınız her işte “Peygamberimiz olsaydı ne yapardı, nasıl davranırdı?” sorusunu hep düşünün.
Bilgi hazineniz olsun. Kur’an’ı gözlük yapın kendinize. “Müslüman hayata Kur’an gözlüğü ile bakan insandır” sözünü kendinize rehber edinin. Örnek alınacak lider ararken, birinci sıraya Hz. Muhammed Mustafa (sav)’i koyun.
Yolunuz açık olsun.
Sait ÇAMLICA
Eğitimci – Yazar