Her yıl, farklı bir yazardan, yeniden Peygamber Efendimizin hayatını okuyun!’ diye tavsiye etmemin sebebi, her okumada yeni şeyler keşfetmenize kapı aralamasıdır. Kendi okuma serüvenimde, buna dair çok güzel örnekler yaşadım.
Son yıllarda, okurken altını çizdiğim, ajandama not alıp hemen ezberlediğim ve konferanslarımda gündeme getirdiğim en önemli not şuydu;
‘İlk Müslüman olan 40 sahabenin 32 tanesi 23 yaşın altında gençlermiş’
Bu not, bende birçok yeni ufuk açtığı gibi, birçok yeni sorular sormama ve yeni çözümlere kafa yormam gerektiğini düşünmeme vesile oldu.
Bu notla beraber zihnimde dolanan soruların bir kısmı şunlardı.
•Neden gençler?
•Peygamberimiz gençlere nasıl davranıyordu da, etrafı daha çok gençlerle doluydu.
•Peygamberimiz gençleri nasıl ikna ediyordu?
•Mescidi Nebevi daha çok gençlerle doluyken, bizim camilerimiz neden emekliler lokaline dönüştü?
•‘Zamane gençlerinde iş yok!’ diyenler, Peygamberimizin hayatını okurken, bu gerçeği neden fark etmiyorlar?
Cami Gençlik kolları
Benim kafamda bu sorular dolanırken, Türkiye’de beni çok sevindiren ve umutlandıran bir gelişme oldu. Diyanet İşleri Başkanlığı camilerde ?Cami Gençlik Kolları’ kurmaya karar verdi. Henüz daha yeni olan ve yaygınlaşmamış olan bu karar, Türkiye’nin ve ümmetin geleceği açısından önemlidir. İnşallah en kısa zamanda yaygınlaşır ve emekliler lokaline dönüşen camilerimiz, gençlerin toplanma, okuma ve istişare etme yeri haline gelir.
Cami gençlik kolları kuran bazı müftüler beni gençlere konuşma yapmak için toplantılarına davet ettiler. Cami gençlik kollarında yeni göreve başlayacak olan gençlere yapacağım konuşmayı hazırlarken, konuşmamı iki soru üzerine inşa ettim.
Gençlere sorduğum ilk soru şu oldu. Siz caminin gençlik kolları ekibisiniz. Cami de ezanın okunmasını beklerken, kapıdan içeriye giren bir yabancı, caminin tam ortasına küçük tuvaletini yapmaya başlasa, siz ne yaparsınız?
Gençler, ‘Döveriz! Gebertiriz! Camiden kovarız! Camiye işemek günah!’ gibi cevaplar verdiler.
Gençlerin cevaplarını dinledikten sonra, ikinci sorumu sordum. Dedim ki; Siz caminin gençlik kolları ekibisiniz. Mahallenizde kedileri çok seven, evinin bahçesinde 4-5 tane kedi besleyen bir arkadaşınızın kedilerinden biri ölse, kedisi ölen o arkadaşınıza başsağlığına gitmek, dinen caiz midir?’
Bu soruya genelde gülüyor gençler. Ancak büyük bir kısmı aynı cevabı veriyorlar. ?Ölen hayvan için başsağlığına gitmek, dinen caiz değildir’ diyorlar.
Gençlere sorduğum sorulara aldığım cevaplar beni şaşırtmıyor ama üzüyor. Gençlere Peygamberimizi tanıtamadığımızı daha iyi anlıyorum.
Neden Gençlik?
Genç demek, sadece bedenen değil, zihnen de taze demektir. Zihni, kalıplar tarafından işgal edilmemiş, yol gösterdiğiniz zaman düşünebilen demektir genç aynı zamanda. Yeniliklere ve değişime zihnen daha müsaittir gençler. Eski kafaların düşünce kalıplarını değiştirmek, imkansız değil ama zordur.
Gençlik demek heyecan demektir. Gençlik heyecanını doğru yönlendirebilirseniz, kendinize seçtiğiniz hedefe daha rahat ulaşabilirsiniz. Gençliğin gücünü heyecanını arkasına alamayan hiçbir hareket ilerleyemez.
Dünyada ki büyük başarıların önemli bir kısmının gençlik yıllarında elde edildiğini göreceksiniz. Fatih’in 21 yaşında İstanbul’u fethetmiş olması, gençlik, heyecan ve fikir üretme, farklı yollar deneme (gemileri dağdan yürütme) göstergelerindendir. Bana katılmayabilirsiniz ama ben, ?Fatih 21 yaşında İstanbul’u alamasaydı, otuzundan sonra alamazdı’ diye düşünür ve inanırım.
Herkesin hedefinde gençlik var
Dünya’yı yöneten, Dünya’nın geleceğine yön vermek isteyen bütün ideolojilerin hedefinde gençler vardır. Çünkü gençlik, gelecek demektir. Sadece ideolojilerin değil, Dünya’nın dev şirketlerinin tamamının hedeflerinde gençlik vardır. Teknolojik icat yapıp pazarlayanlardan, modacılara, reklamcılardan film sektörüne kadar herkesin hedefinde, Dünya’nın geleceği olan gençler vardır.
Gençleri anlamak ve avlamak için, çok büyük paralar harcayarak, gençlerin zihin dünyalarını yönetmeye çalışıyorlar. Gençlerin nasıl düşünmeleri gerektiğini, neyi önemsemeleri gerektiğini yönlendirmek için herkes seferber olmuş durumda.
Hz. Ali’nin ?Gençliği anlamadığınız zaman, bu Dünya’da ki işiniz bitmiş demektir’ sözünü kulağıma küpe yapmaya çalışıyorum. Anlamadığınızı yönlendiremezsiniz.
Peygamberimizin ahlakını, Nebevi kokusunu çağımıza taşımak istiyorsak, önce gençleri anlamak ve yönlendirebilmek zorundayız. Gençleri anlayabilseydik, gençlerin yüreklerine dokunabilseydik, camilerimiz emekliler lokaline dönmezdi.
İnsan camiden daha değerlidir
Camilerimizi emeklilerin lokali olmaktan kurtarıp, gençliğin fikir üretip kitap okudukları mekânlara dönüştürmek istiyorsak, önce gençleri anlamak ve kalplerini kazanmaya başlamak zorundayız. Kanı kaynayan, kanı deli gibi akan deli-kanlı birisinin, camide ki emekliler gibi davranmasını beklemek, gençliği anlamamaktan kaynaklanıyor.
Mabetleri inşa ettik, ancak gençlerin camilerden daha kıymetli olduğu gerçeğini unuttuk. Gençleri bazı günahları veya bize ters gelen davranışları yüzünden camiden uzaklaştırdık.
Mescidi Nebevi’ye küçük tuvaletini yapan bedevinin üstüne yürüyen Hz. Ömer’i durdurup, ?Bir kova su dökeriz temizlenir’ diyen Peygamber Efendimizi anlayamamış olmanın sıkıntısını yaşıyoruz.
Güvercini ölen çocuğa başsağlığına giden bir Peygamberin ümmetiyiz. Ancak bu ince – nazik tavrı anlayamadık ve günümüze taşıyamadık. Peygamberimizin derdi ölen güvercin değil, güvercini ölen çocuğun kalbiydi.
Namaz esnasında sırtına çıkan torunları için, rüku ve secdelerini yavaşlatmasını da anlayamadık. Anlasaydık, camide koştu veya konuştu diye çocukları azarlamaz, dövmezdik.
Sahi siz, dayak yediğiniz bir mekana tekrar gider miydiniz?
Çocuklar da gelmiyor.
Sait ÇAMLICA
Eğitimci – Yazar