Papazdan Şeker İmamdan Dayak Yiyen Çocuklar

 

Çocukluğum Almanya’da geçtiği için kiliselere de kilise çanlarının seslerine de yabancı değilim. Evimizin üst bölgesinde bulunan kilisenin bahçe kısmında oyunlar oynardık kardeşlerimle ve arkadaşlarla. Özellikle hafta sonu olduğunda mutlaka düğün veya kilise ayinine gelen Almanlar çok olurdu.

Bazen kilisenin bahçesine çıkan papaz yanımıza gelir, hâl hatır sorardı. Bizimle bir müddet konuştuktan sonra bizlere bazen şeker, bazen de çikolata ikram edip kiliseye dönerdi.

Bize niçin iyi davrandığını, niçin çikolata verdiğini o zamanlar anlamıyordum. Şimdi, misyonerlerin nasıl çalıştığını bildiğim için, şeker ve çikolataların sebebini daha iyi anlıyorum.

Papaz Şeker Dağıtırken İmam Niçin Dayak Attı?

Almanya’da yaşayan aileler çocuklarına din eğitimi vermek için Türkiye’de olduğu gibi yazları camiye gönderemezler. Çünkü yaz dönemi herkes için ailesi ve memleketiyle hasret giderme zamanıdır. Avrupa’da yaşayan aileler çocuklarının din eğitimi alması için onları okuldan kalan zamanlarında, bölge camisine veya derneklerine göndererek, Kur’an okumayı öğrenmelerini ve temel dinî bilgiler almalarını sağlarlar.

Çocukluğumuzda okul dışında kalan zamanımızın önemli bir kısmını camide din eğitimi almakla geçirirdik. Kişisel olarak camide görev yapan, bizlere Kur’an ve dini bilgileri öğreten hocalarımızdan pek dayak yememiş olsam bile, birçok arkadaşımın yediği dayağa şahit oldum.

“Secdeye kapandığın zaman ayak topuklarını niçin birleştirmedin. Kaç defa anlatacağım ben sana bunu?” diye dayak yiyen arkadaşımın hıçkırıkları hâlâ kulaklarımdadır. Çocuklar dayak yiyen bir arkadaşlarını gördükleri zaman dayak yemiş gibi etkilenirler.

Çocukluğu yurt dışında geçmiş bir arkadaşım dinî yaşantıdan uzak oluşunun nedenini anlatırken, çocukluğuna ait bir hatırasını anlatmıştı.

“Biz memleketimizden uzaklardayız, çocuklarımız millî ve dinî değerlerimizden uzak büyümesin!” diye, babam beni camiye gönderdi. Aradan birkaç gün geçmemişti ki cami hocası bana tokat attı. O güne kadar hiç dayak yememiş olduğum için yanağımdan çok kalbim acıdı. Babama durumu anlatınca babam çok öfkelendi. Ertesi gün cami hocasının yanına geldi. ‘Ben evladıma kıyamıyorum. Sen kim oluyorsun da benim oğluma şamar atıyorsun?’ diye hocaya kızdı. O günden sonra bir daha da camiye gitmedim.”

Elbette camilerde dayak yiyen camiden, Kur’an Kursunda dayak yiyen Kur’an’dan uzaklaşma hakkına sahip değildir. Ancak din eğitimi vermeye çalışırken çocukları dinden uzaklaştırma hatasından vazgeçmek zorundayız.

Türkiye’de okulların tatile girmesiyle çocuklar zamanlarının bir kısmını camilerde, Kur’an ve dinî bilgiler öğrenmekle geçiriyor. Camide yaşadığı olumsuz hatıralar yüzünden camiden ve dinden uzaklaşan birçok insanın yaşadıklarını sizler de dinlemişsinizdir.

Çocukları camilere sokmak değil, camileri çocukların kalbine sokabilmek önemlidir. Camileri çocukların kalbine yerleştirmek zorundayız. Çocuklara sadece Kur’an-ı Kerim yüzünden okumayı öğretmek yeterli değil. Daha önemlisi Kur’an’ı ve camiyi çocuklara sevdirmektir.

Türkiye’de çocuklara papazlar şeker dağıtmaz belki. Ancak papazlardan daha beter tuzakların ortasında yaşadıklarını anlamak zorundayız. Çocuklar camiye geldiklerinde şeker ve çikolatalarla karşılansalar, zihinlerinde tatlı hatıralarla yaz kurslarını geçirseler, yerli papazların tuzaklarına düşmezler.

Bunları söylerken tüm sorumluluğu ve yükü çocukları okutan görevlilere atmanın doğru olmadığını da belirtmek isterim. Bir din görevlisinin maddî gücü buna yetmeyebilir. Cami cemaati ve mahalleli bu konuda din görevlilerine maddî ve manevî destekte bulunarak çok önemli bir destek sağlayabilirler.

Anne-babasının zoruyla camiye gelen çocuklar camilerde sıkılır, bir an önce dersten kaçmak ister. Elif-be ile başlayan Kur’an okumayı öğrenme serüveni sonunda çocuklar camiden uzaklaşmamalı. Çocukların bedenleri camide, akılları internet kafede kalmamalı. Yarım kulakla hocayı dinleyen çocuk, dersten çıkar çıkmaz dört gözle bilgisayarın başına oturursa papazlar sevinir.

Son yıllarda camilere gelen çocuklara verilen eğitim konusunda Diyanet İşleri Başkanlığının ciddi mesafeler aldığını biliyorum.  Millet olarak tüm sorumluluğu Diyanet İşlerine veya din görevlilerine yükleyemeyiz.

Hıristiyanlarda din görevlisi papazdır. Ancak bizde, her Müslüman dininin görevlisidir.

Bir papazın dinine hizmet ettiği kadar, her Müslüman dinine hizmet etmiş olsa geleceğimiz daha aydınlık olur inşallah.

Camileri çocukların kalbine sokmak için hepimize görev düşüyor.

 

Sait Çamlıca

Eğitimci – Yazar

Kaynak Kitap

Allah Çocuk Yakmaz

Online Sipariş:
Bu yazının alıntılandığı kitabı aşağıdaki sitelerden satın alabilirsiniz.