Ölüm denilince, hepimizin aklına, ruhun bedeni terk etmesi geliyor. Bedeni toprağa defnedilmiş insan, ölü insandır bizim gözümüzde. İnsan doğar, yaşar ve ölür. Ancak bir peygamberin ölümü, bedeninin toprağa verilmesiyle değil, getirdiği düsturların hayattan dışlanmasıyla olur.
Okullarda işlenecek olan Siyer dersinde, hayatımızdan dışlanmış ölü bir peygamber değil, yürüyen Kur’ân olan, diri bir Peygamber anlatılmalı.
Yürüyen Kur’ân Hz. Muhammed
“Dini en güzel yaşayan kimdi?” sorusuna, tereddütsüz olarak hepimiz aynı cevabı veririz. “Hz. Muhammed (sav)!”
Bizler, yeni yetişecek olan gençlere ideal Müslüman olma biçimini, yaşantımızla gösteremedik, gösteremiyoruz. Çünkü ideal bir Müslüman gibi yaşamıyoruz. Kur’ân’da anlatılan Müslüman portresi ile bizim yaşam biçimimize bakanlar, “Siz misiniz Kur’an’ın yetiştirdiği Müslümanlar?” sorusunu sormakta haklılar.
“Bizi değil, Hz. Muhammed Mustafa (sav)’i örnek alın!” demek zorundayız Siyer derslerinde. Kur’an’ın ete kemiğe bürünmüş halinden Hz. Muhammed (sav), Hz. Muhammed (sav)’in kitaplaşmış halinden Kur’ân meydana gelir. Çocuklara Siyer dersi anlatılırken, “bizi değil O’nu örnek alın!” derken, peygamberi diri ve canlı bir şekilde, yaşadığımız çağa taşıma gayreti içerisinde olmamız gerekiyor.
Çünkü dinimizi en güzel yaşayan örnek “O” olmuştur.
Ölü veya Diri Peygamber!
Kutlu doğum haftalarında, her yıl peygamberimizin farklı bir özelliği ve güzelliği konuşuluyor. Birkaç yıl önce Hz. peygamberin “Kardeşlik Ahlâkı” konuşuldu her yerde. Ölü peygamber seviciler, “Kardeşlik Ahlâkını” sadece, Mekke sokaklarında oluşturduğu hava ile konuştular. Hicret sonrası Medine’de, Muhacir ve Ensar’ın nasıl kardeş gibi kucak-laştığını birbirlerine anlattılar.
Diri bir peygamberi, yaşadığınız yüzyıla, yaşadığınız şehirlere taşımak istiyorsanız, Mekke ve Medine sokaklarında 1400 yıl önce oluşturulan kardeşliği konuştuktan sonra, Hakkari’de doğup büyüyen ile Edirne’de doğup büyüyenleri, din kardeşi olarak kucaklatabilmek zorundayız.
Habeşli Bilal ile Mekkeli Hattap oğlu Ömer’in kardeşliğini konuşmak yetmez. Bu ölü peygamber sevgisidir. Diri peygamber, Diyarbakırlı Memo ile İzmirli Hasan’ın kucaklaşmasıyla hayatımızı güzelleştirir.
Diri bir peygamberi konuşmak isteyenler, “Arap’ın Arap olmayana, Arap olmayanın Arap olana üstünlüğü yoktur. Üstünlük takvadadır” diyen Hz. Peygamberin sözünü, “Kürtün Türk’e, Türk’ün Kürte bir üstünlüğü yoktur” diye anlayabilen ve bu şekilde anlatıp yaşayabilenlerdir.
Sadece Salavat Getirilerek Anmak!
Hz. Peygamberin adı söylenince, elini kalbine götürüp salavat getirmek gibi güzel bir geleneğimiz var. Birçok konferansımda buna şahit oluyorum.
Salavat getirmek elbette güzeldir. Ancak diliyle salavat getirip, davranışlarıyla sünnete uygun yaşamayanlar da ölü peygamber sevicileri grubuna dahil olur.
“Komşu haklarından o kadar çok bahsetti ki, komşuyu komşuya varis yapacak sandık!” hadisini ezberleyip, basit olaylarda bile komşusuyla kavga eden Müslüman, ölü peygamber seviyor. “Üst kat komşum balkondan halısını sallasa bile, ben alt kat komşuma aynı hatayı yapmam. Çünkü benim peygamberim komşuluk hakkına riayet etmemi istedi” diyen bir ev hanımı, peygamberini komşuluk ilişkilerinde yaşattığı için, peygamberini diri tutuyor. Peygambere salavat, komşuluk haklarına riayet edilerek getirilir.
Peygamber Duvarda Asılı Bir Levha Değildir!
Anadolu esnafının iş yerlerinde, mutlaka dini bir simge vardır. Duvarda Allah (c.c.) veya Muhammed yazısı asılıdır. Bazıları ”bereket duası” asıyor iş yerine.
Duvarda “bereket duası” asılı olduğu halde, iş yerinde bereket olmamasının sebebi, esnafın ticari ilişkilerinde peygamber düsturlarına uymamasıdır. Duvarda ismi olduğu halde, iş ahlâkı konusunda peygamberi dinlemeyen bir esnaf, ölü peygamber sevenler grubuna dahildir.
Hz. Peygamberin, Medine sokaklarında esnafı gezerken söylediklerini, okulda Siyer dersinde anlatırken, sadece Medine sokaklarında kurulan pazar yeri ürünleriyle anlatmak, ölü bir peygamberi anlatmaktır.
“Mahalle bakkalı, kasabı, esnafı olduğunuzda, Hz. Peygamberin ticaret ahlâkı hakkındaki sünnetlerine dikkat edin!” diyerek Siyer dersi işlemek, diri bir peygamberi çağınıza taşımaktır.
Bu memlekette peygamberimizi duvarda asılı levha gibi gören bir nesil yetişmişse, bunun en önemli sebebi yıllarca ölü bir peygamber anlatılmış olmasıdır.
Siyer dersleri, Hz. Peygamber’i yaşadığımız çağa taşımak ve diri tutmak için önemli bir fırsattır.
Allah (c.c.) hepimize peygamberimizin ahlâkını örnek almayı ve anlatabilmeyi nasip etsin.
Sait ÇAMLICA
Eğitimci – Yazar