Cehaletten şikayetçi olmayanımız yok. Hepimiz sürekli “cahil kalmanın” kötülüklerinden bahsedip dururuz. Cehaleti, “diplomasızlık” olarak algılamış olmamız ise en büyük hatamız.
Kalp hastasına göz damlası damlatıp duruyoruz ama bir türlü iyileşmiyor. Yanlış teşhisten sonra, tedavi amaçlı atılan her adım, hastalığı artırıyor.
Okuma yazma seferberliği yapıyoruz sık sık. Okumayı ve yazmayı öğretiyoruz insanlara. Ama kimse okumuyor ve yazmıyor!
Bu nasıl bir seferberlikse…
“Haydi kızlar okula!” kampanyası da yaptık. Bence asıl yapılması gereken kampanya “Haydi okuma yazma bilenler okumaya!” olmalı. Ya da “Haydi kütüphaneye!”, “Haydi kitap almaya!” vs. Okumayı ve yazmayı bilenleri çoğaltmak yetmez. Okuyup düşünenleri çoğaltmak gerekmez mi?
Dünyada sürekli istatistikler yayınlanıyor. Hangi ülkede kitaba çok para verilmiş? Hangi ülkede daha çok kitap okunuyor? Bu istatistiklere baktığımızda gelişmiş ülkelerle daha az gelişmiş ülkeler arasında en temel farklarından birisinin “okuma oranları” olduğunu rahatlıkla görebiliyoruz.
İki ayrı istatistik yayınlayacağım. Birinci istatistikteki rakamlar 1995 yılına ait, ikincisi 2017 yılının okuma oranları.
1995 Yılı Kişi Başına Kitap Harcaması
Dünyada kişi başına kitap harcaması 1.3 dolar. Bir Norveçli kitaba bir yılda 137 dolar vermiş. Bir Alman 122 dolar.
Belçikalı, İsviçreli ve Avustralyalı 100 dolardan biraz fazla.
Amerikalı 95 dolar. Bir İngiliz, Fransız, İtalyan, Singapur, Japonya, Avustralya, Güney Kore, İspanyam yaklaşık 39 dolar harcamış.
Bir Türk ise kitaba 45 sent, yani yarım dolardan daha az para ödemiş.
Bir Norveçli, bir Türk’ten 300 defa daha fazla kitap okuyor. Elbette bu insanlar bizden daha bilgili. Bilgili insanların, az bilgili insanlardan daha başarılı olacağı kesin.
2017 yılı kitap harcaması…
78 milyonluk Türkiye’de 2016 yılında kişi başına düşen kitap adedi 8.4 oldu. Uluslararası Yayıncılar Birliği verilerine göre, yayın sektörleri arasında Türkiye 11. sırada. Aslında TÜİK verileri basılı kitap sayısının her geçen gün arttığını gösteriyor. Örneğin, elektronik kitap dahil Türkiye’de 2008 yılında 32 bin kitap basılmışken 2014 yılında bu sayı 50 bini aştı. Yani basılı kitap sayısı artıyor ancak kitap okuma oranı yükselmiyor. TÜİK verileri, Türk insanının kitap okumaya sadece 1 dakika ayırdığını gösteriyor. Buna karşılık Televizyon izlemeye ortalama 6 saat, internete bağlanmaya 3 saat ayırıyor. İhtiyaç listesinde kitap okumak 235. Sırada yer alıyor.
En fazla kitap okuyan ülke Fransa ve İngiltere
En fazla kitap okuyan ülkelerin başında, yüzde 21 ile Fransa ve İngiltere var. Ardından, yüzde 14 ile Japonya geliyor. ABD’de bu oran yüzde 12, İspanya’da ise, yüzde 9.
Türkiye’de ise, oran binde bir. Okuma alışkan-lığında, dünyada 86. Sıradayız. Kitap okuyanların yüzde 65’i aşk, yüzde 24’ü siyasi, yüzde 13’ü düşünce, yüzde 7’si kişisel gelişim kitapları okuyor. YAYFED’in bandrol izleme raporlarına göre, 2014’te 344 milyon, 2015’te 384 milyon bandrollü kitap satıldı.
Dünyada kişi başına kitap harcaması 1.3 dolarken, Türkiye’de ise bu rakam 25 sent… Çocuklara kitap hediye edilmesi sıralamasında Türkiye 180 ülke içerisinde 140. Sırada.
“İlim Çin’de bile olsa alınız” hadisini batılılar bizden daha iyi uyguluyor. Biz mahallemizdeki kitapçıdan bile kitap almıyoruz. Evlerimizde ki kitapların üstündeki bir parmak tozu silerken utanan kaç kişi var onu da bilmiyorum?
Kitap Cirosu…
Dünyanın yıllık kitap piyasasının cirosu 80 – 100 Milyar dolar.
Türkiye’de kitabın yıllık cirosu 30 Milyon dolar civarında.
En büyük kitap cirosu 25.5 milyar dolar ile ABD’nin.
Japonya 10.5 milyar ve Almanya 10 milyar dolarla Amerika’yı izliyor. Bu üç ülke dünya kitap piyasasının yarısından fazlasını elinde tutuyor.
Elin oğlu milyar dolar, biz milyon dolar harcıyoruz.
Almanya’da yılda ortalama 80.000 çeşit kitap basılırken, Türkiye’de basılan kitap sayısı 10.000 civarında. 2017 yılı rakamlarında çeşit sayımızda ciddi bir artış olmakla beraber, okuma oranları aynı oranda çoğalmadı.
Biz “Kahrolsun İsrail!” “Kahrolsun ABD” diye bağırmakla vakit geçirirken, onlar okuyorlar.
Cahil bir milletin kalkındığı ve dünya ile yarıştığı nerede görülmüş?
Kafamızın içini doldurmadan konuşuyoruz hiç durmadan. İki dudağımız hiç boş durmuyor. Konuştu-ğumuz konuları da kendimiz seçmiyoruz. Medya gündemimizi belirliyor, biz de yorumluyoruz. Maç haftası herkes futbol yorumcusu kesiliyor. Siyasi gelişmeler hakkında fikri olmayan zaten yok!
Yıllarca komünistlere düşman olan gençler “Kahrolsun Komünizm!” diye bağırırken, komünistler kitap okuyormuş. “Kahrolsun İsrail!”, “Kahrolsun ABD” diye bizler slogan atarken, onlar okumakla meşgul oluyor.
“Batı’nın ve batı medeniyetinin ne kadar aşağılık, bizim doğu medeniyetimizin ne kadar yüce” bir medeniyet olduğunu hep konuşuyoruz. Buna bende katılıyorum. Ama batılılar bu kadar kitap okurken bizim sadece lafla peynir gemisi yürütmeye çalışmamızın kimseye faydası olmayacak.
“Mollalar İran’a” diye bağıran ilericiler de (!) aynı hatayı yapıyor. İstatistiklere bakılırsa mollalar bizim ilericilerden fazla okuyor!
İstatistiklere bakılırsa, biz hem doğuya hem batıya, hem komüniste hem mollalara göre çok gerilerde kalmışız.
Yoksa birileri sağcılarla solcuları birbirine kırdı-rarak, sokaklarda slogan atan bir nesil haline getirerek okuyup düşünmelerine engel olmak için tezgâha mı getirdiler dersiniz?
İnsanın aklına her şey geliyor işte!
Türkiye’de 2010 – 2017 yılları arasında eğitime yapılan yatırımlar ve okumaya teşvikler sonucunda, kitap basımı ve okuma oranlarında önceki yıllara gore ciddi bir ilerleme kaydedildi. Ancak kaybettiğimiz yıllar hesaba katıldığında, daha çok çalışmamız gerekiyor.
Okumak için iki eli bir araya gelmeyen milletlerin iki yakası da bir araya gelmiyor.
Ellerinizi birleştirin ki iki yakamız bir araya gelsin!