Okuma yazmayı öğrenmeden teknolojiyi kullanmayı öğrenen bir nesle öğretmenlik yaptığımız gerçeğini, asla aklımızdan çıkartmamalıyız. En çok kullanılan oyunların ve sosyal medya programlarını yetişkinler bile bilinçli bir şekilde kullanamazken, çocukların ve öğrencilerin ne kadar büyük bir tehlikeyle karşı karşıya kaldığını düşünün artık. Bilgisayar ve cep telefonuyla oynanan birçok oyunun, sanıldığı gibi masum bir eğlence aracı olmadığını, sosyal medya hesaplarımızın birkaç cümle paylaştığımız veya resimler yüklediğimiz programlardan ibaret olmadığını bilmek ve tedbirlerimizi almak zorundayız.
Basit bilgisayar oyunları sandığımız şeyler, çocuklarımızın sadece zamanlarını alıp beyinlerini uyuşturmuyor. Çocukların zihin dünyalarını yönlendirmek ve yönetmek için kullanılıyor. Siz çocukları sadece eğleniyor sanırken, çocuk bambaşka bir insana dönüşebiliyor. Oyunları hazırlayıp pazarlayanlar oyun içinde oyun kuruyorlar. Medyada en çok gündeme gelen ve çocukları intihara götüren “Mavi Balina” gibi oyunlar, nasıl bir tehlikeyle karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Bilgi Güvenliği Uzmanı Sayın Faruk Yakaryılmaz’ın ifadesiyle “Oyun kiminse, çocuk onundur.”
Sosyal Medya Bir Okuldur
Sosyal medyanın bir okul olduğunu düşünürüm bazen. Öyle bir okul ki, size istediğiniz saatte, istediğiniz sürede ve istediğiniz kadar ders verebiliyor. Özel okula giden birçok öğrenciden çok daha büyük imkânları olan bir okuldur sosyal medya. Bilgi sizin emrinizde, öğretmenler sizin emrinizde, ders saati sizin keyfinize göre plânlanan bir okuldur.
Bu gerçeğin farkına varan ve sosyal medya tuzaklarından kendisini korumayı başaran, oyun ve eğlence programlarında kaybolmayan gençler için, sosyal medya büyük bir nimettir. Okul dersleri için takviye, üniversite sınavlarına hazırlanmak için bedava dershane, dil öğrenmek isteyenler için ücretsiz dil kursu, meslek öğrenmek isteyenler için meslek kursudur sosyal medya. İcatlar, keşifler yapmak isteyenlere, iş plânlaması veya gezi düzenlemek isteyenlere aradıkları birçok şeyi veren bir ortamdır sosyal medya. Bahçede bir domatesi nasıl yetiştireceğini, bozulan ütüyü nasıl tamir edeceğini, zayıflamak için nasıl beslenip spor yapması gerektiğini, yeni aldığı bir aletin kurulumunu nasıl yapacağını, yemek pişirirken nelere dikkat etmesi gerektiğini öğrenebileceği bir alet var elinde.
Sosyal Medya sadece öğrenmek için bir okul değildir. Aynı zamanda öğretmek için de güzel bir okuldur. Topluma söyleyecek güzel sözleriniz, özel bilgileriniz veya paylaşmak istediğiniz faydalı birikimleriniz varsa, sosyal medyayı birçok insana ulaşabileceğiniz bir okula dönüştürebilirsiniz.
Sosyal medyanın yazılı olmayan kuralları vardır. İyi bir içerik üretirseniz, bu içeriği bir kişi üretir dokuz kişi paylaşır doksan kişi okur. Ürettiğiniz içerik bazen güzel bir söz, bazen çektiğiniz güzel bir resim olabilir. İyi kurgulanmış bir video uzun yıllar sizin reklamınızı yapar ve başkalarına da faydanız olur.
Sosyal Medya Bir Çukurdur
Sosyal medyanın ve teknolojinin faydaları da zararları da saymakla bitmez. Dünyanın bütün terör örgütleri sosyal medya üzerinden propaganda yapıp kendilerine taraftar topluyorlar. Aklınıza gelebilecek tüm ahlâksız insanlar, her türlü pisliklerini sosyal medya üzerinden pazarlıyorlar. Porno, pedofil, insan ticareti, insan kaçakçılığı, organ kaçakçılığı, uyuşturucu ticareti gibi her türlü ahlâksız ve meşru olmayan işlerin de merkezi artık sosyal medya oldu.
Eşinize, oğlunuza, kızınıza musallat olacak olan bu tür terör yapılanmalarını veya ahlâksızlık yayan mikropları, ellerin-deki cep telefonundan yok etmek neredeyse imkânsız. Gençlere ve öğrencilerimize sosyal medyayı faydalı bir şekilde kullanmayı öğretebilirsek hem onları tuzaklardan korumuş oluruz hem de eğitimlerine büyük bir katkı sağlamış oluruz.
Mahremiyeti Yeniden Düşünmek
Mahremiyet, özel hayat gibi kavramlarımızı yeniden düşünmek zorundayız. Akşamları ışıkları yakınca, evin içini karşı binadan görmesinler diye, perdeleri kapatan bir toplum olduğumuzu unutuyoruz. Karşı binada oturan birkaç kişinin evin içini görmesinden rahatsız olurken, evimizin mahrem resimlerini binlerce insanın olduğu sosyal medya hesaplarımızda paylaşıyorsak, aile mahremiyetinden ne anladığımızı yeniden düşünmek zorunda değil miyiz? Eviniz, eşiniz, çocuklarınız ve aileniz sizin özeliniz ve mahreminizdir.
Sosyal medya kullanımı ve paylaşımları konusunda öğrencilerimiz kadar ailelerini de bilgilendirmek ve bilinçlendirmek zorundayız. Başkalarının görmesini istemediğiniz bir fotoğrafınız herhangi bir sosyal medya mecrasında paylaşılsa ne yapardınız? Çıplak veya yarı çıplak bir resminizi, sizi de etiketleyerek paylaşsalar, bu resmi bir daha asla yok edemeyeceksiniz. Sadece çıplak veya yarı çıplak resminiz için söylemiyorum bunu. Ağlarken veya kaşınırken çekilmiş çirkin bir resminiz sosyal medya hesaplarında dolaşıma girse yine benzer bir mahcubiyet yaşarsınız. Samimi bir arkadaşına WhatsApp gibi bir program ile mahrem bir resmini gönderen öğrenci, daha sonra o arkadaşıyla ilişkisi bozulunca o gönderdiği resim yüzünden mahcup olabilir.
Düşünmeden paylaşım yapmayı alışkanlık haline getiren anne ve babalar, çocuklarının her hallerini paylaşarak onların ileride mahcup olmasına sebep oluyorlar. Oğlunun sünnet olurken çekilen resmini paylaşan bir anne, oğlu ergenlik çağlarına gelince arkadaşları tarafından alay edilebileceği bir malzemeyi onlara vermiş oluyor. 2016 yılında İtalya’da bir kadın uygunsuz görüntülerinin sosyal medya sitelerinde paylaşılması ve bir yıl uğraştığı halde sildirememesi yüzünden intihar etmişti.
Sosyal Medya Kişiliği?
Facebook, Twitter, Instagram gibi sosyal medya sayfalarında kendi adımıza açtığımız hesaplarda paylaşımlar yapıyoruz. Resimlerimizi paylaşıyoruz, başkalarının paylaştığı resimlerin altına yorumlar yapıyoruz. Fikirlerimiz paylaşıyor, fikir tartışmaları yapıyoruz. Buraya kadar bir sorun görünmüyor. Ancak özellikle gençler arasında yaygın olan, maalesef birçok yetişkinin de kullandığı sahte hesaplar, sosyal medya kişiliği kavramını ortaya çıkarttı. Sahte yani “fake” hesaplar insanın kişiliğini bozuyor.
Ne demek istediğimi somut örneklerle anlatayım. Lisede son sınıf öğrencisi olan Ahmet, ağır abi ve delikanlı kişiliği ile biliniyor. Ancak aynı Ahmet, akşamları evine gidince sahte bir resim ve uydurma bir isimle açtığı “liseli Ayşe” adlı hesaptan “Ay şekerim!” diye başlayan cümleler kuruyor. Bunu bir gün iki gün değil, yıllarca ve farklı isimlerle yaptığını düşünün. Gündüz başka bir kişi/lik, akşam başka kişi/lik olarak sürdürüyor hayatını. Bunu uzun yıllar devam ettirdiğinde alışkanlık haline geliyor. Normal bir şeymiş gibi algılamaya başlıyor. Kişiliksizliği kişilik haline getirmiş oluyor.
Aynı şeyi kız öğrencilerde yapıyor. Sınıfın sessiz ve sakin hanım kızı, akşamları farklı profil resmiyle açtığı “Çılgın Ali” adlı hesaptan, başkalarına ağır küfürler yazıyor. Gündüzleri sınıf ortamında hanımefendi ama akşamları sosyal medya başında agresif ve küfürbaz bir kişilik sergiliyor. Yıllarca devam eden bu ikiyüzlülük zamanla kişilik bozulmasına sebep oluyor.
Kişiliksizlik öğrencinin kişiliği haline geliyor.
İkiyüzlülük
En samimi arkadaşınızın size yalan söylediğini öğrendiğinizde, kalbinizdeki sevgi kaybolur. Çok güvenip değer verdiğiniz bir insanın ikiyüzlü tavırlarını fark edince, ona olan güveninizi kaybederseniz. İkiyüzlü bir insanı hiç kimse sevmez. Gerçek hayatımızdaki ikiyüzlülük ile sosyal medya hesaplarındaki ikiyüzlülüğümüz arasında ne fark var?
Sınıf ortamında, duygusal bir anınızda arkadaşlarınızla paylaştığınız aile sıkıntılarınızı veya kişisel sırlarınızı, sahte sosyal medya hesapları aracılığıyla diğer insanlara anlatan kişinin, en sevdiğiniz ve en samimi arkadaşınız olduğunu öğrenseniz ne hissederseniz? Bir daha o arkadaşınıza sırlarınızı anlatır mısınız? Başkalarının size yapmasını istemediğiniz bir şeyi sizde başkalarına yapmayın.
Sosyal Medya Günahı
Yalan söylemek hem ayıptır hem günahtır. İkiyüzlülük yapmak hem ayıptır hem günahtır. Başkalarıyla alay etmek hem ayıptır hem günahtır. Başkalarına küfretmek hem ayıptır hem günahtır. Gerçek hayatta ayıp ve günah olan her şey, sosyal medya hesaplarında da ayıp ve günahtır. Özellikle sahte isim ve resimlerin arkasına saklanarak bunları yapmak, daha çok ayıp, daha büyük günahtır.
Sait Çamlıca
Eğitimci-Yazar