Her yaz olduğu gibi bu yaz da çocuklar camilere doluşacak. Çocukların eğitiminden sorumlu görevliler yaz tatili süresince çocuklara Kur’an eğitimi verecekler. Tüm eğitimcilerde olduğu gibi, yaz kurslarında çocuklarla ilgilenen görevliler de bazen emeklerinin boşa gidip gitmediğinden şüphe ederler.
Günlerce, haftalarca uğraştığı hâlde çocukların fazla ilgili olmamasından ve ailenin ilgisizliğinden şikâyet eder, camide hocalar okulda öğretmenler.
Hiçbir emeğin boşa gitmediğini hatırlatmak için aşağıda-ki hatırayı sizinle paylaşmak istedim.
Hangi tohumun, ne zaman nerede ve nasıl bir meyveye dönüşeceğini bilmemiz mümkün değil.
1960’lı yılların sonlarına kadar Anadolu’nun dört bir yanında İstanbul’a okumaya gelen gençlerin önemli bir kısmı, O’nun sofrasında birkaç lokma yemek yemiştir mutlaka. Benim neslim onu sadece hatıraları olan insanların dillerinden veya kitaplardan tanıdı.
Ömrünü Kur’an eğitimine adayan Gönenli Mehmet Efendi’den bahsediyorum. Mekânı cennet olsun…
Benim babam dahil, birçok Anadolu gencine, sadece Kur’an eğitimi alıyorlar diye yardımcı olmuş. Onlara haftalık harçlıklar vermiş. Kendi elindeki kıt imkanlara rağmen bunu nasıl başardığını bugünün ekonomi verileriyle açıklamak imkânsız. Çünkü kendisi de bir devlet memuru.
Bu yazıyı yazmama sebep olan kişi emekli bir din görevlisi olan dayım Abdullah Temel Hoca’dır. Tokat’ın Turhal ilçesinde emekli olan, memur şartlarının ekonomik zorluklarıyla ancak bir ev sahibi olabilen Abdullah Hoca, evini kiraya vererek geçimine katkı sağlamak yerine, evinin alt katını müftülüğe Kur’an Kursu olarak vermiş.
Müftülükten gelen yetkililer Kur’an Kursu’na hangi ismi vermek istediğini sorduklarında Abdullah Hoca hiç düşünmeden “Gönenli Mehmet Efendi Kur’an Kursu” olsun demiş. Müftülük yetkilileri kendilerince bazı sebepler öne sürerek başka bir isim seçmesini istemişler. Abdullah Hoca da “O zaman TEMEL ÖĞÜT Kur’an Kursu” olsun demiş. Müftülük yetkilileri bu ismi kabul etmişler. Abdullah Hoca bu isme de çok sevinmiş. Çünkü kendi soyadı TEMEL, Rahmetli Gönenli Mehmet Efendi’nin soyadı ÖĞÜT imiş.
Kendisine emeği geçen hocasının (soy) adını bir Kur’an Kursu’nda yaşatmanın mutluluğunu yaşıyor Abdullah Hoca.
Ben rahmetli Gönenli Mehmet Efendi’yi hiç tanımadım. Ancak öldüğü zaman adını duydum. O zamanlar lise öğren-cisiydim. 1991 yılında Gönenli Mehmet Efendi rahmetli olunca ben ilk defa dayım Abdullah Hoca’yı ağlarken gördüm.
Üniversite için 1996 yılında İstanbul’a gelince hayat hikâyesini anlatan kitaplar da okudum. Babama, dayıma ve o dönem İstanbul’a okumaya gelen Anadolu çocuklarına ne kadar büyük emeği olduğunu kitaplardan öğrenebildim ancak.
Dayım, hocasının emeğini hiç unutmamış olacak ki onun adına Kur’an Kursu yaptırdı. Yıllar önce bir hatırasını anlatmıştı dayım:
“İstanbul’da öğrencilik yıllarımda emeğini ve ekmeğini bizimle paylaşan Gönenli Mehmet Efendi’yi yıllar sonra, din görevlisi olarak görev yaparken, ziyarete gittim. Elini öperken “Hocam bize çok emeğin geçti. Hakkını helal et. Allah senden razı olsun,” dedim. Rahmetli Gönenli Mehmet Hoca yüzüme bakarak, o tatlı tebessümüyle, “Evladım! Sende mi bu bahçenin güllerinden birisiydin?” dedi.
Abdullah hoca bu hatırasını anlatırken gözyaşlarına hâkim olamadı. Kelimeler boğazına düğümlendi. Sesi titreyen Abdullah Hoca: “Artık benim evimin bahçesinde de çiçekler yetişecek!” dedi.
İstanbul’da ekilen tohum, Turhal’da bahçeye dönüşüyor. Bugün Anadolu’nun birçok yerinde rahmetli Gönenli Mehmet Efendi’nin ektiği tohumlar meyve veriyor.
O bahçelerde, çiçekler de tohumlar da yetişmeye devam ediyor.
Hiçbir emek boşa gitmiyor.
Sait Çamlıca
Eğitimci – Yazar