Mutsuzluğunu Para veya İlaçla Gidermeye Çalışanlar Hapı Yutarlar

 

Hap kullanarak tedavi olmaya çalışan insanlar denilince aklınıza hemen iş hayatının stresinden kurtulmak için sakinleştirici ilaç kullanan yetişkinler gelmesin.

“Hap kuşağı” başlığı altında, 2000’li yılların başında Avrupa’da yayımlanmış yazılar vardı.

Seçkin özel okullardan birinde öğretmen sınıfa girip avucuna doldurduğu hapları tek tek öğrencilerine içiriyor, ders ondan sonra başlıyor.

Hayır “hapçılar” için özel bir sınıf değil bu… Çocukların çoğu aynı hapı kullanıyor ve almaları gereken saatte öğretmenleri onlara yardımcı oluyor.

Hapın özelliği, yatıştırıcı olması…

Televizyon veya bilgisayarın başında kıpırdamadan öğrencilerden saatlerce oturan çocuklar, okulda ders dinleyemiyor. Yerinde duramıyor, adeta enerji fışkırıyor.

Psikiyatrist hemen teşhisi koyuyor:

Hiperaktif.

Hemen ilaç kullanmaya başlıyor çocuk.

Haplarla tedavi olmaya çalışıyor.

Hiperaktif olduğu için “hap” kullanmaya başlayan çocuk ergenlik döneminde hayattan sıkılmaya başlayınca “sakinleştirici” hap kullanmaya başlıyor.

Mutluluğu ilaçlarda arayan “hapçı” çocuklar medeni (!) dünyanın insanlığı ne kadar mutlu ettiğinin en önemli göstergelerinden birisi.

İlaçların çocukları ne kadar uyuşturduğunun farkına varamıyoruz maalesef. Ailelerin düşünmesi gereken çok daha önemli bir soru da “Çocuk niçin ilaca muhtaç olacak hâle geldi?” sorusudur.

Kendisini dünyaya getiren en önemli iki varlık olan anne-babası, çocukları mutlu edemiyor ve bu çocuklar mutlu olmak için ilaca muhtaç hâle geliyorsa, biz yaşadığımız dünyayı mı, çocukları mı, yoksa anne babaları mı sorgulamak zorundayız?

Anne-babasıyla mutlu olamayan bir çocuk ne ile ve nasıl mutlu olacak?

Para insanı mutlu eder mi?

Bu sorunun cevabını vermek için, “para” sahiplerinin mutluluk oranlarına da bakabilirsiniz.

Mutsuzluğunu unutmak (hatırlamamak) için mutluluk hapı kullanan insanlar, parasız insanlar değil. Psikologlara her ay çuvalla para vererek mutlu olmaya çalışan insanlar parayla mutlu olamayan insanlardır. Hayatı çekilmez bulduğu için intihar eden insanların sayısı içinde, para sahiplerinin oranı küçümsenmeyecek kadar çoktur.

İnsan ve para ilişkisi denilince, aklıma hemen bizim geleneğimizdeki o muhteşem benzetme gelir. Sürekli “Kendinize gelin!” dememin sebeplerinden birisi de bizi biz yapan değerler ve kaynaklarda “şifa” aramamız gerektiğini vurgulamak içindi.

Bizim geleneğimizde “para ve insan” ilişkisi anlatılırken “gemi ve su” benzetmesi kullanılır. Bir geminin işlevini yerine getirmesi için “su” ne kadar önemliyse, bir insan için de para o kadar önemlidir. Su olmazsa gemi asli görevini yerine getiremez. İnsan için de para o kadar önemlidir.

Ancak gemiyi yüzdüren su, ne zaman geminin içine girerse o gemiyi batırır. Para ihtiyaçlarımızı gidermek için önemli bir araçtır. Ancak para sevgisi insanın cebiyle sınırlı kalmaz, kalbine girerse, o para insanı batırır.

Para insanı cebinde mutlu eder. Kalbine girdiği anda insanı batırır.

Bir arkadaşım anlatmıştı.

30 yıl Almanya’da çalışıp para biriktiren bir gurbetçi, tüm parasını bankaya yatırmış. Faizleriyle beraber zamanla bir milyon Mark (Euro’dan önce Almanların kullandığı para birimi) civarında parası birikmiş bankada. Emekli olunca çocuklarıyla sıkıntılar yaşamaya başlamış. “Çocuklarım beni öldürüp bankadaki parama el koyacaklar!” diye korkmaya başlamış. Bu korkusu yüzünden uyuyamaz olmuş. Çocuklarıyla yaşadığı kavgalar artmaya başlayınca iyice bunalıma girmiş. Tabiî sonunda delirmiş!

Para, sizin ve sevdiklerinizin ihtiyaçlarını karşılamak için cebinize koyduğunuz bir araç olursa mutlu olmanıza vesile olur.

Ancak para sevgisi kalbinize girerse, titanik kadar büyük bile olsanız batarsınız.

Ne para insanı mutlu eder ne de “hap” mutsuzluğumuza çare olur. “Paranın kalbe girmesi insanı batırır” cümlesini, batılı bir psikoloğa anlatsanız size ne der acaba?

Kesin size de hemen bir “hap” yazar!

Allah hepimizi batının “hap”larından korusun!

Şifayı kendi değerlerinde arayanlardan eylesin.

 

Sait Çamlıca
Eğitimci-Yazar

Kaynak Kitap

Stresli İman

Online Sipariş:
Bu yazının alıntılandığı kitabı aşağıdaki sitelerden satın alabilirsiniz.