Mutluluk Profesörü’nün Hazin Sonu

 

Mutluluk ve umut üzerine 20’den fazla kitabı bulunan “mutluluk profesörü”, kocasıyla birlikte intihar etti

Mutluluk ve umut üzerine 20’den fazla kitap yazmış olan 63 yaşındaki Choi Yoon-Hee Seul’ün kuzeyindeki bir motelde kendini asarak intihar etti. 72 yaşındaki kocasının Choi Yoon-Hee’nin intiharına yardım ettiği, sonra da kendi canına kıydığı sanılıyor.

Sağlık Sorunları Yaşıyordu

“Mutluluk profesörünün” son yıllarda sağlık sorunları yaşadığı belirtiliyor. Choi, bıraktığı intihar notunda, “İki yıl önce vücudumda ters bir şeylerin olduğunu hissettim. Zor zamanlar geçirdim, akciğer ve kalp hastalıklarıyla uğraştım” diyor.

Bir sayfalık intihar notunda daha önce de intihara kalkıştığını ama hep kocası tarafından kurtarıldığını söyleyen Choi, “Artık acıya katlanamayacağım ve kocam da yalnız ölmeme izin vermiyor. O yüzden bu dünyayı birlikte terk ediyoruz. Bana güvenen ve beni seven insanlardan özür diliyorum” diyor. İntihar, Choi’nin kitaplarının ve televizyon programlarının sıkı takipçisi olan hayranlarını şok etti.

Doktorların İlaç Sektörüyle İmtihanı.

1993 yılında lisede öğrenciyken, yanağımda bir şişlik meydana geldi. Normal bir sivilcenin beş katı büyüklüğünde oluşan şişlik için doktora gittim. Doktor beni beş dakika muayene ettikten sonra, bana 4 tane ilaç yazdı.

Eczaneden ilaçları aldım. Bir şişe şurup. Bir kuru hap. Bir sabun ve bir krem yazmış bana Doktor. Eve gidince bu ilaçlardan sadece kremi kulandım. Bir doktora bu ilaçları sorunca, hepsinin mikrop öldürücü ilaç olduğunu, sadece kremi kullanıp sabah akşam sabunla yaramı yıkamamı söyledi. Bir hafta içinde yanağımdaki yara iyileşti, şişlik geçti.

Bu olayı yaşadığım günlerde, Almanya’dan izine gelmiş bir arkadaşıma durumu anlattım. Arkadaşım güldü. Başından geçen bir olayı anlattı bana.

Geçen sene izne geldiğimde hastalandım. Doktora gittim. Bana beş tane ilaç yazdı. Almanya’da bu kadar ilaca alışık olmadığım için şaşırmıştım. Doktorun yazdığı reçeteyi sakladım. Almanya’ya gidince, oradaki aile doktoruma reçeteyi gösterdim. Alman doktor çok şaşırdı. “Bu reçeteyi yazan adam doktor olamaz. Olsa olsa ilaç fabrikasının pazarlama elemanıdır” dedi.

Bu olayı yaşadığımda, aynı etkiyi gösteren ilaçtan niçin dört tane yazıldığını hiç anlamamıştım. Birçok insanın buzdolabı ilaçlar ile doluydu. Her evin buzdolabında ilaçlara bir raf ayrılmıştı.

Sakinleştirici İlaçlar!

Okuma alışkanlığı, hayattaki en büyük yardımcım oldu her zaman. Üniversite yıllarımda, derslerden daha çok kitaplarla vakit geçirdim. Bu okumalarım esnasında, özel hayatımdaki bazı sıkıntıların da etkisi ile stres üzerine kitaplar okumaya başladım. Bu okuma sürecimde karşıma yine ilaç sektörü çıktı. “Sakinleştirici ilaç” sektörünün, ilaç pazarlayabilmek için neler yaptığını okuduğumda hayretler içerisinde kaldım.

Fabrika ortamında üretilmiş, insan beynini uyuşturarak sakinleş-tiren ilaçların nasıl alışkanlıklar yaptığını gördüm. Daha da önemlisi, nasihatlerle, bakış açısını değiştirerek iyileşebilecek hastaları, ilaç bağımlısı haline dönüştürüyorlardı.

Adamın Biri Doktora Gitmiş… Gidiş O Gidiş! 

Kitapçıda dolaşırken, Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta’nın kaleme aldığı “Adamın biri doktora gitmiş… Gidiş o gidiş!” başlıklı kitabı dikkatimi çekti. Kitabı okuyunca hem yazarını tebrik ettim, hem de nasıl bir çarkın içinde olduğumuzu gördüm. Meğer benim gördüklerim devede kulak bile değilmiş. Öylesi bir çark kurulmuş ki, neredeyse ilaç satabilmek için hastalık uyduracaklar.

Modern Tıp, İlaç Endüstrisinin Esiri Olmuş.

Sayın Küçükusta’yı hem cesaretinden dolayı tebrik etmeli hem de yazdıklarını ciddiye almalıyız. İlaç sektörlerinin pazarlama elemanı gibi çalışan doktorları ve çalışma mekanizmasını deşifre ediyor.

Vaat edilen miktarda ilaç veya medikal aletlerden hastalarına aldıran doktorlar, ilaç firmaları tarafından ödüllendiriliyor. Bu ödül, elektronik bir eşya olabileceği gibi, bir tatil paketi de olabiliyor. Doktorun istek veya zaaflarına göre ödül değişebiliyor. Hovarda olan bir doktora “nataşa” gönderen ilaç firması temsilcisi, dindar doktoru “umre” ile ödüllendiriyor.

Hipokrat Yemini!

“Bu nasıl bir ahlâk? Bu insanlar mesleğe başlarken yemin ederek başlamıyor mu?” diye düşünebilirsiniz. Ama unutmayın ki, Allah’a vereceği hesabı düşünmeyen, Hipokrat yeminine mi saygı gösterecek?

Doktorların mesleğe başlarken ettikleri Hipokrat yemini, antik Yunan bilgini Hipokrat’ın adını taşımaktadır. M.Ö. 460-370 yılları arasında yaşamış olan Hipokrat, tıp biliminin bir sanat olduğunu savunmuş ve bu sanatı icra edecek olanları belli bir yemin etrafında toplayarak bu andı miras olarak bırakmıştır.

Hipokrat Yemini’nin orijinal hâli şöyledir:

“Hekim apollon aesculapions, Hygia panacea ve bütün tanrı ve tanrıçalar adına! … And içerim, onları tanık ve şahit tutarım ki, bu andımı ve verdiğim sözü gücüm kuvvetim yettiği kadar yerine getireceğim. Bu sanatta hocamı, babam gibi tanıyacağım, rızkımı onunla paylaşacağım. Paraya ihtiyacı olursa kesemi onunla bölüşeceğim. Öğrenmek istedikleri takdirde onun çocuklarına bu sanatı bir ücret veya senet almaksızın öğreteceğim. Reçetelerin örneklerini, ağızdan bilgileri şifahi malumatı ve başka dersleri evlatlarıma, hocamın çocuklarına ve hekim andı içenlere öğreteceğim. Bunlardan başka bir kimseye öğretmeyeceğim. Gücüm yettiği kadar tedavimi hiçbir vakit kötülük için değil, yardım için kullanacağım. Benden ağı (zehir) isteyene onu vermeyeceğim gibi, böyle bir hareket tarzını bile tavsiye etmeyeceğim. Bunun gibi gebe bir kadına çocuk düşürmesi için ilaç vermeyeceğim. Fakat hayatımı, sanatımı tertemiz bir şekilde kullanacağım. Bıçağımı mesanesinde taş olan mustariplerde bile kullanmayacağım. Bunun için yerimi ehline terk edeceğim. Hangi eve girersem gireyim, hastaya yardım için gireceğim. Kasıtlı olan bütün kötülüklerden kaçınacağım. İster hür ister köle olsun erkek ve kadınların vücudunu kötüye kullanmaktan mazarrattan sakınacağım. Gerek sanatımın icrası sırasında gerek sanatımın dışında insanlarla münasebette iken etrafımda olup bitenleri, görüp işittiklerimi bir sır olarak saklayacağım ve kimseye açmayacağım. Vegrorum arcana visa, audita intellecta nemo eliminet.”

Hipokrat Yemini’nin günümüzdeki hâli şöyledir:

“Tıp fakültesinden aldığım bu diplomanın bana kazandırdığı hak ve yetkileri kötüye kullanmayacağıma, hayatımı insanlık hizmetlerine adayacağıma, insan hayatına mutlak surette saygı göstereceğime ve bilgilerimi insanlık aleyhine kullanmayacağıma, mesleğim dolayısıyla öğrendiğim sırları saklayacağıma, hocalarıma ve meslektaşlarıma saygı göstereceğime, din, milliyet, cinsiyet, ırk ve parti farklarının görevimle vicdanım arasına girmesine izin vermeyeceğime, mesleğimi dürüstlükle ve onurla yapacağıma namusum ve şerefim üzerine yemin ederim.”

Bilgi Ahlâkı

İnsan bazı yerlerde çaresizdir. Doktor karşısında da çaresizdir insan. Bilmediğimiz için söyleneni yapmak, verileni içmek, tavsiye edilen tedaviyi uygulamak zorundayız. Yıllar önce öğrencilerime yazdığım bir dua vardı. Şayet üniversiteyi okuyup doktor olduktan sonra, muayenehanenize gelecek hastaların kalbinden önce cebini muayene edecekseniz, zengin hastalarla ilgilenip fakir hastaların yüzüne bakmayacaksanız, Allah size üniversite kazanmayı da okumayı da nasip etmesin!

Koruyucu Hekimlik

Kendinizi ve çocuklarınızı korumak için yapabileceğiniz tek şey, sağlıklı beslenmek ve sağlığınızı korumak için tedbirli olmaktır. Hastalık ve doktorlarla ilgili Anadolu’da güzel bir dua vardır: Allah doktora muhtaç etmesin ama Allah doktorsuz bırakmasın.

 

 

Sait Çamlıca
Eğitimci-Yazar

Kaynak Kitap

Stresli İman

Online Sipariş:
Bu yazının alıntılandığı kitabı aşağıdaki sitelerden satın alabilirsiniz.