Musab bin Umeyr ve Modern Psikoloji

 

Musab bin Umeyr mezarından çıksa ve dünyanın en meşhur psikoloğundan randevu alıp ofisine gitse. Koltuğa uzanıp hayatını anlatsa mesela… ‘Ben Musab bin Umeyr’ diye başlasa söze. Ve şöyle bir hayat hikayesi anlatsa:

Ben Musab bin Umeyr. Mekke’de doğdum. Annem ve babam Mekke’nin hem zengin hem soylu ailelerindendir. Yetişme sürecimde her isteğimi yerine getirdi ailem. Maddî sıkıntımız olmadığı gibi, çevremde sevilen ve sayılan gençlerden birisi oldum hep. Yakışıklı, uzun boylu ve herkesin hayranlıkla peşinde koştuğu gençlerden birisi oldum. En güzel elbiseleri ben giyerdim. En güzel ve en pahalı kokuları ben sürerdim. Mekke sokaklarında gezerken herkesin bana hayranlıkla baktığını, kızların beni görünce heyecanlandığını biliyordum.

Bütün bu rahatlığıma ve dünyalık keyfime rağmen hep içimde bir boşluk vardı. Arkadaşlarla beraber gezip tozup eğleniyorduk. Ancak akşamları eve gittiğimde, kendimle baş başa kaldığımda bir arayış içerisinde olurdum.

İçimdeki boşluğu hiçbir eğlence doldurmuyordu. Geçici zevkler, kalıcı mutluluklar vermiyordu bana.

18 yaşıma girdiğim yıllarda Mekke’de bir söylenti vardı. Abdulmuttalib’in torunu Muhammed yeni bir dinden bahsediyor diye duymuştum. Annemden babamdan öğrendiğim din beni tatmin etmediği ve sürekli arayış içerisinde olduğum için, merak ettim bu yeni dini. Yakın çevremdeki insanların önemli bir kısmı böyle bir dedikodu duyduklarını fakat bunun aslının olup olmadığını bilmediklerini söylediler.

Biraz araştırınca, Erkam isimli birisinin evinde gizli toplantılar yapıldığını öğrendim. Hemen evin bulunduğu mahalleye gittim. Akşam karanlığı bastırmıştı. Evin kapısında bekleyen kişiye kendimi tanıtıp neden geldiğimi haber verdim. Muhtemelen beni tanıdığından telaşlandı. İçeri girip bilgi verdikten sonra beni de içeriye aldılar. Abdulmuttalib’in torunu Muhammed olarak, dürüstlüğü, efendiliği ve güvenilirliği ile bilinen kişinin etrafında sohbet eden, bazılarını hiç tanımadığım bir grubun içine girdim.

Yeni olduğunu iddia ettikleri bu dinin ne olduğunu merak ettiğimi söyleyince, Abdulmuttalib’in torunu anlatmaya başladı. Dünya hayatının ve zevklerinin faniliğini, cansız putlardan yardım istemenin yanlışlığını, yaratılış gayemizi ve dünya sorumluluğumuzu anlatmaya başladı. O anlattıkça benim içimdeki boşluk dolmaya başladı. Tutunacağım dalı bulmuş, hayatın anlamını yakalamıştım. O akşam orada şahadet getirip Müslüman oldum. Eve dönerken kuş gibi hafiflediğimi hissettim. İçimdeki mutluluk tarif edilemez bir duyguydu.

Bir müddet çevremden ve ailemden yeni bir dine geçtiğimi saklamış olsam bile, zamanla duyuldu. O kadar sevdikleri ve güvendikleri evlatları ben değilmişim gibi, bütün ailem bana düşman oldu. En çok annemin ve babamın psikolojik baskıları beni zor durumda bırakıyordu. Hiçbir baskı bana geri adım attıramazdı ama bu ortamdan uzaklaşmam gerekiyordu. Hicret emri gelince Medine’ye öğretmen olarak hicret etmemi istedi Hz. Muhammed. Ben hem yeni öğrendiklerimi yeni insanlara anlatabilme isteğim hem de bulunduğum baskıcı ortamdan kurtulma arzumla hemen hicret ettim.

Medine’ye peygamberimiz de geldikten sonra çok verimli ve bereketli günlerim başladı. Eğitim ve irşad faaliyetlerine yoğunlaştık. İnsanlara İslam’ı anlatıyor, sorularına cevap veriyor, cevaplarını bilmediğim soruları Peygamberimize soruyordum. 

Bizi Mekke’de rahat bırakmayanlar, Medine’de rahatımızı bozmaya başladılar. Bedir savaşından sonra katıldığımız Uhud savaşı çok çetin geçiyordu. Tepeden ayrılan okçulardan sonra peygamberimizin yalnız kaldığını gördüm. Ölümüm pahasına O’nu korumak zorundaydım. Sancak benim elimdeydi. Sancağı tuttuğum elimi kestiklerini hissettim ama ben peygamberimizi koruma derdindeydim. Sancağı diğer elime aldım ve peygamberimize siper oldum. Diğer elimi de kestikleri için sancak yere düştü. Ben vücudumla peygamberimize siper olurken karnıma saplanan mızrakla yere düştüm. O an hissettiklerimi anlatmam ve tarif etmem mümkün değil.

Psikoloğun Teşhisi Ne Olur?

Musab bin Umeyr’in hayatını dinleyen batılı psikolog ne düşünür? Nasıl bir teşhis koyar elindeki bilgilerle? Kütüphanesindeki kitapları yakmak veya yırtıp atmak zorunda kalırdı galiba. Kitaplarını yırtmayanlar, Allah’ın son kitabı Kur’an’ı eline alıp, “Bu nasıl bir kitap ki, şımarık zengin çocuğu olması gereken bir genci, inandığı dava için seve seve şehit olmaya gidecek hâle getiriyor?” sorusunun cevabını arardı.

Kur’an okumaları bir gencin hayatına anlam katmıyorsa veya biz Kur’an’ı gençlere anlatırken yaratılış gayemizi anlatamıyor ve Kuran merkezli bir hayatı sevdiremiyorsak, nerede hata yaptığımızı sorgulamak zorundayız.

Kur’anla hayatına anlam katamayan bir Müslüman, psikiyatristlerin yazdığı sakinleştirici ilaçlarla mı hayatının problemlerine çözüm bulacak?

Ya Kur’an eczanesinin ilaçlarıyla mutlu oluruz veya ilaçlarla bizi kandırmaya devam ederler.

 

Sait Çamlıca
Eğitimci-Yazar

Kaynak Kitap

Stresli İman

Online Sipariş:
Bu yazının alıntılandığı kitabı aşağıdaki sitelerden satın alabilirsiniz.