Başlığa bakıp benim psikolojiye karşı olduğumu düşünmesin hiç kimse. Tam aksine en çok ilgilendiğim ve sevdiğim alanlardan biridir psikoloji.
İnsanın davranışlarının sebepleri üzerine düşünmeyi, davranışlarının sebeplerini anlamaya çalışmayı çok seviyorum. Ancak psikolojiyi sevdiğimden çok daha fazla sevdiğim iki şey var: Okumak ve okuduklarım üzerinde düşünmek.
Farenin peyniri bulmak için göstermiş olduğu çaba ve bu çabadan alınan notlardan yola çıkarak insan psikolojisini çözdüğünü düşünen batı, peynire ulaşmanın başarı veya mutluluk olduğunu düşündüğü için olsa gerek, mutluluğu para kazanmak sandı.
Ancak para insanı mutlu etmeye yetmedi. Yetseydi, batıda her ailenin bir aile doktoru, bir avukatı ve bir psikologu olmazdı. İnsanın davranışlarının sebeplerini anlamak için farelerle deneyler yapılmasın demiyorum elbette. Ancak mutlu olabilmek için ağzına peynir yerine cebine para koyarak mutlu olabileceğini sanmak, batılıyı mutlu etmedi.
Mutsuzluklarını gizlemek, acılarını unutmak için ilaç kullanan insanların sayısı her geçen gün artıyorsa “modern psikoloji” önce kendini sorgulamak zorunda değil mi? Batı, medeniyetiyle de geliştirdiği psikolojiyle de kendi insanlarını mutlu edemiyor.
“Modern psikoloji” denilince akla gelen önemli isimlerden bir tanesi de Pavlov ve meşhur deneyleridir. Pavlov’un köpeklerle yapmış olduğu deneylerle “şartlı refleks” kavramını tüm dünyaya anlatan ve kabul ettiren batı, “köpek karakterli” insanların sayısının artışına engel olamamıştır. Köpeğin salyalarından yola çıkılarak yapılan analizler, insanın köpek kadar değer görmediği batılıyı kurtaramamıştır.
İnsan sevgisini kaybetmiş, çocuk sahibi olmaktansa köpek beslemeyi tercih eden insanların sayısını azaltmak için ne kadar çaba sarf etseler de başarılı olamıyorlar maalesef. Pavlov’un “Modern psikolojiye” katkısı insanlığı mutlu etmiyorsa, Pavlov’u değil “Modern psikolojiyi” sorgulamak zorundayız.
Mutluluk Nedir Sorusuna, Batılı Ne Cevap Verir?
“Bencillik” üzerine kurulu bakış açılarıyla mutluluğu, “sahip olmak, daha çok sahip olmak” üzerine bina etmeye çalışsalar da mutlu olamıyorlar. Bir fare bir dilim peynirle mutlu oluyor, ancak batılı peynir fabrikasına sahip olsa bile mutlu olamıyor.
Doğu insanı için mutluluk “bencillik ve sahip olma” üzerine kurulu değildir. “Misafirperverlik” diye tanımladığımız, paylaşma duygusunu batılı asla anlamıyor. Mutlu olmanın sırlarından birisinin de “paylaşmak” olduğunu onlara nasıl anlatacaksınız ki?
Batılı bir düşünür, bizim misafirperverliğimizi anlayamadığını ifade ettikten sonra, şöyle diyor: Müslümanlar misafirlerine Tanrı’nın kutsal bir emaneti gibi davranıyorlar.
Cennet Paylaşmaktır.
“Bana cenneti ve cehennemi anlatır mısınız?” sorusuna muhatap olan bilge, genç delikanlıyı alıp bir odaya götürür. Odanın ortasında uzun bir masa, masalarda insanlar karşılıklı oturmuş. Her birinin önünde bir tas çorba ve ellerinde bir metre uzunluğunda kaşıklar. Herkes uzun kaşıklarıyla çorba içmeye çalıştığı için her tarafa çorba dökülmüş. Masanın üstü gibi insanların üstü başı da berbat olmuş. Bilge, gence odayı gösterip, “Burası cehennem evlat, çünkü insanlar sadece kendilerini doyurmaya çalışıyorlar.” demiş.
Sonra delikanlıyı alıp başka bir odaya götürmüş. Odada aynı manzara var. Odanın ortasında uzun bir masa, masalarda insanlar karşılıklı oturmuş. Her birinin önünde bir tas çorba ve ellerinde bir metre uzunluğunda kaşıklar. Ancak burada herkes bir metre uzun kaşığıyla karşısındaki insanı doyuruyor.
Bilge, gencin yüzüne bakıp, “Evlat burası da cennet, çünkü insanlar sorunlarını paylaşıyor ve birbirlerini doyuruyorlar.” demiş.
Hikâyenin değişik versiyonlarını okumuşsunuzdur. Ancak verilmek istenen mesaj aynı: Mutluluk daha çok şeye sahip olmak değil, elindeki imkân ve fırsatları başkalarıyla paylaşmaktır.
“Mutlu olmak istiyorsanız başka insanları da mutlu edin!” cümlesini batılıya nasıl anlatabilirsiniz ki?
Mutluluğu anlamak, anlatmak, tarif etmek gerçekten zordur. Ancak hepimizin zaman zaman yaşadığı fakat farkına varmadığı bir duygu var. Hani bazen bir insana iyilik yaparsınız da o sizin gözlerinizin içine bakarak size teşekkür eder. “Lafı mı olur, hiç önemli değil!” diye teşekkürüne karşılık verirken, içimizde saniyelik bile olsa bir duygu yaşarız. Bence mutluluk budur!
Fakir bir çocuğa ayakkabı almaktır mutluluk. Bir hastayı ziyaret edip “Geçmiş olsun!” demektir mutluluk.
Bir yaşlıya yer verip duasını almaktır mutluluk.
Dertli bir arkadaşınızı sıkıntılı zamanında yalnız bırakmamaktır mutluluk.
Sorgulamak zorunda olduğumuz o kadar çok şey var ki. Biz sorgulamasak bile batılı kendini ciddi anlamda sorguluyor. Teknolojinin ve bilimin zirvesinde olmalarına rağmen mutlu olamıyorlar. Nerede, nasıl bir yanlış yaptıklarının da maalesef farkında değiller.
Sır William Osler, Oxford Tıp Fakültesi öğrencilerine mezun olduklarında yaptığı konuşmada diyor ki: “Beyler, size şunu söylemek isterim ki, öğrendiğiniz şeylerin yarısı yanlış ve o yarının hangisi olduğunu bilmiyoruz.”
Kafalarının ne kadar karışık olduğunu anlıyor musunuz?
Anlayacağınız “Modern psikoloji” batıyı mutlu edemedi.
Bizi nasıl mutlu edecek ki?
Bizi, bizim tarihimizden, bizim kültürümüzden, bizim değerlerimizden başka hiçbir şeyin kurtaramayacağını bir anlayabilsek, mutluluğun batıda değil doğuda, uzakta değil içimizde olduğunu da anlamış oluruz.
Mutlu olmak istiyorsanız batıya gitmenize gerek yok.
Kendinize gelin!
Sait Çamlıca
Eğitimci-Yazar