Milli Olmayan Yazılım Düşmanın Silahıdır

1990’lı yıllarda terörle mücadelede aktif rol almış olan Mete Yarar, o dönemde yaşadıklarını anlatmıştı bir televizyon programında. PKK’lı teröristler askeri üsse saldırı yapıyor. Bizim askerimizden bazıları şehit oluyor, bazıları yaralanıyor. Teröristleri takip etmek için komutanlarından helikopter istiyorlar. Komutanlar, kendi komutanlarına soruyor. Onlar da Ankara’dan onay istiyor. Çünkü o dönemde Türk Silahlı Kuvvetlerinin kullandığı helikopterler, başka ülkelerden satın alınmış ve merkezi onay olmadan uçuramıyordunuz. Merkezden onay gelinceye kadar, sizin askerinizi şehit eden teröristler dağlardan inlerine çoktan kaçmış oluyorlar. Bazen 24 saat sonra onay geldiğini ve kendilerinin toplu iğne ile kuyu kazar gibi dağlarda terörist aramak zorunda kaldıklarını anlatmıştı.

Son yıllarda terörle mücadelede devletin başarılı olmasının sebeplerinden birisinin, kendi ürettiğimiz silahlar ve helikopterlerle mücadele etmemiz olduğunu anlatırken “Artık askerimiz ticari bir taksi çağırır gibi helikopter çağırabilmekte” demişti.

Terör sorunu ve savaş tehdidi için “millî” savaş ve savunma araçları üretmek zorundasınız. Ne kadar çok “millî” gereçlere sahip olursanız, o kadar güçlü olursunuz.

Truva Atı

Milli teknolojiniz yoksa ödediğiniz para ile bir Truva Atı satın almış olursunuz. 1993 yılında helikopterinin düşmesiyle ölen Orgeneral Eşref Bitlis Paşa’nın böyle bir suikaste kurban gittiği hep söylendi. Tıpkı 2009 yılında kaybettiğimiz Muhsin Yazıcıoğlu gibi. Size teknoloji satanlar sizi istedikleri zaman kontrol etmek için, ürettikleri teknolojinin içerisine mutlaka Truva Atı gibi bir sistem yerleştiriyorlar. Yazılım programları üzerine çalışan bir arkadaşım, 1997 yılında Türkiye’de satılan birçok bilgisayarın içerisinde takip ve kayıt cihazları bulduklarını söylemişti. Tırnağınızdan daha küçük bir verici yerleştirdikleri sistemlerin işleyişini istedikleri gibi takip edebiliyor veya kopyalayabiliyorlar.

“Biri Sizi Gözetliyor” kitabının yazarı Müberra Gürel, “Türkiye’nin kendine ait bir millî işletim sistemi olmadan, Türkiye’nin ulusal güvenliğinden hatta bağımsızlığından bile bahsetmek söz konusu değildir” diyor.

Pars

Adını Anadolu Parsı’ndan (Panthera Pardus Tulliana) almış olan 2003 yılında TUBİTAK tarafından plânı başlatılmış, ilk sürümünü ise 2005 yılında çıkartmış bir işletim sistemi olan Pardus gibi yerli işletim sistemlerinin kullanılması ve geliştirilmesi Milli Güvenlik meselesi olarak ele alınmalı. Devlet kurumları zorunlu olarak bu tür sistemleri kullanması gerekirken, okullarda bu tür mili yazılımların kullanımı mutlaka teşvik edilip eğitimi verilmeli.

Direksiyon Kimin Elinde?

Akıllı arabalar hepimizin hoşuna gidiyor. İnternet bağlantısı olan, işimizi kolaylaştıran, bize navigasyon ile yol gösteren araçlarımız her geçen gün artıyor. Yeni nesil akıllı araçlarda elektronik sistemler artıyor. Bu araçlarda navigasyon, direksiyon kontrol ünitesi, fren kontrol sistemi, motor kontrol ünitesi, kapı kontrol ünitesi, hız kontrolü, batarya yönetim ünitesi, telematik kontrol ünitesi (uzak mesafeden kablosuz erişim cihazlarından veri almak, bunlara veri göndermek veya veri işlemek için kullanılan sistemlerdir) gibi 50’den fazla elektronik kontrol üniteleri mevcuttur. “Akıllı araçlarda kablosuz internet olduğundan aracınızdaki elektronik kontrol sisteminin bir siber tetikçinin hacklemesi sonucu kilometrelerce öteden aracınız kontrol edilebilir mi?” sorusu akla geliyor. Uzaktan aracınızı ele geçiren kişi veya kişiler sizi bir uçurumdan yuvarlayabileceği gibi, karşınızdan süratle gelen kamyonun altına da sürebilir. Sizi ve aracınızı bir suikast için kullanmaları hiç zor olmaz.

2006 yılında dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, makam aracının içerisinde mahsur kalmıştı. Aracının camı bir balyoz ile kırılarak kapı açılabilmişti. Bu olayın Erdoğan’a bir tehdit için uzaktan yönetildiği söylendi. Yerli otomobile gerek olmadığını iddia edenler, bu gerçekler ışığında yeniden düşünmeli. Bugün, yerli yazılımlarla donatılmış yerli otomobil, dünden daha önemli hâle geldi.

Yolunu Kim Gösteriyor?

Navigasyon uygulamaları ile bize yol gösterenler aslında bizim nerelere gittiğimizi sürekli takip ediyorlar. WhatsApp gibi uygulamalarla ücretsiz yazışma yapmamızı sağlayanlar, bizim kimlerle neleri konuştuğumuzu takip ediyorlar. Facebook, Twitter gibi uygulamalarda paylaşım ve beğeni yapmamızı sağlayanlar bizim hangi konuda ne düşündüğümüzü takip ediyorlar.

Bu gerçeğin farkında olan ülkeler kendilerinin geliştirdiği ve yönettiği yerli uygulama ve sosyal medya platformlarını geliştiriyorlar. Rusya’nın Yandex uygulaması bunun en meşhur örneğidir. Çin Baidu’yu, Güney Kore Naver’i, Çek Cumhuriyeti Sezman’ı üretmiştir. Bu konuda ülkemizde de çalışmalar yapılmaktadır. Küçük bir topluluk veya özel bir şirket tarafından kurulup yönetildiği sanılan bu tür uygulamalar, bizzat devletler tarafından yönetilmekte ve finanse edilmektedir. Çünkü bunlar geleceğin en önemli Milli Güvenlik meselesi olacak.

WhatsApp ve BİP

Cep telefonları ilk çıktığında sadece zengin olanların satın alabileceği bir aletti. Hadi satın alacak parayı denkleştirseniz bile, faturalar çok yüksek geldiği için herkes tarafından kullanılamadı. Her yeni teknolojide olduğu gibi cep telefonları da gittikçe ucuzladı ve herkes tarafından satın alınabilen ve kullanılan aletler olarak hayatımızın bir parçası oldu.

Sonra akıllı telefonlar girdi hayatımıza. Hem internet hem telefon işlevini yerine getiren telefonlarımız var artık. Akıllı telefonlardan önce tanıdığınız bir insana “Nasılsın?” diye bir mesaj (SMS) atmak bile paralıydı. Sonra WhatsApp gibi ücretsiz mesajlaşma şirketleri girdi hayatımıza. İnternetin olduğu her ortamda bedava yazışma imkânımız oldu. Sadece yazışmak değil, resim veya video göndermek bile bedava. “Allah razı olsun. Hepimizin bedava haberleşmesine, yazışmasına izin veren bir sistem kurdular” diyecek kadar saf değilseniz, bunların bize neden bedava verildiğini düşünmek zorundasınız. Unutmayın! “Bedava peynir sadece fare kapanında olur.”

Bedava Peynir

Whatsapp, 53 kişi tarafından kurulmuş bir şirket olarak hayatımıza girdi. Sonra Facebook tarafından 19 Milyar dolara satın alındı. Türkiye’nin en prestijli şirketleri olan THY, Tüpraş ve Türk Telekom; Whatsapp kadar para etmiyor.

Asıl soru şu: Facebook, WhatsApp gibi bir şirkete neden bu kadar çok para ödedi. Reklam geliri olmayan bir sistem için bu para verilir mi?

Whatsapp ile yaptığımız bütün yazışmalar arşivleniyor. Sadece yazışmalar değil, resimler, videolar, gruplar yani aklınıza gelen her şeyi arşivliyorlar. Siz aile arasında mahrem olan resimlerinizi birbirinize gönderdikten sonra siliyor olabilirsiniz. Ancak merkez bunları silmeyip belli bir tasnif ile arşivliyor. Dünyanın diğer ucunda teknolojiyi geliştirip yönetenler, sizin her mahalle ve sokaktaki tüm insanlarınızın özel yaşamlarını ve yazışmalarınızı arşive alıyor.

“Benim arkadaş çevrem veya ailemle yaptığım yazışmalar veya paylaştığım resimler onların ne işine yarayacak?” diye düşünebilirsiniz. Yaşadığımız çağın en büyük savaşının veri toplama savaşı olduğunu bilmiyorsanız, bu sorunun cevabını bulamazsınız. Siz veya evladınız devletin önemli ve stratejik bir kurumunun başına gelmediği sürece, mahrem bilgilerinizi ortaya dökmez ve sizi tehdit etmezler. Önemli bir konuma geldiğinizde “Ya bizim istediğimiz kâğıda bizim istediğimiz şartlarda imza atacaksın veya elimizdeki mahrem bilgilerinle sana itibar suikastı yapıp senin bu makamdan alınmanı sağlayacağız” tehdidi ile karşılaştığınızda ne yaparsınız? Daha büyük zaaflarınız varsa, “Bizim istediğimiz şeyleri yapmazsan, eşine veya çocuklarına bu resimleri ve videoları göndereceğiz” tehdidi aldığınızda direnebilecek misini?

Millî yazılım ve yazışma sistemleri kurmak millî silah yapmak kadar önemlidir. Türkiye’de Whatsapp ile aynı hizmeti veren BİP gibi şirketlere sahip çıkmalıyız. Geçmiş yıllarda yapılan “yerli malı haftası” gibi, yerli yazılım kullanmanın önemini yeni yetişen nesillere mutlaka anlatmak zorundayız. Okullarda öğretmenler öğrencilerine, camilerde imamlar hutbe ve vaazlarında cemaate bunun önemini anlatmalı. Devlet yöneticileri gençlerin çok izlediği dizi ve filmlerle mutlaka yerli yazılım kullanmanın önemini gençlerin zihnine işlemeli. Kaybettiğimiz her gün, geri alamayacağımız bilgilerin başkalarının eline geçmesine sebep oluyor. Millî ve yerli yazılım geleceğimizin en önemli millî güvenlik meselesidir. Öğrencilere bu konuları anlattığımda “savaş meydanlarındaki komandolar ne ise bilişim meydanında yerli ve millî yazılım o kadar önemlidir” diyorum.

 

Sait Çamlıca

Eğitimci-Yazar

Kaynak Kitap

Teknoloji Kuşatmasında Geleceğimiz

Online Sipariş:
Bu yazının alıntılandığı kitabı aşağıdaki sitelerden satın alabilirsiniz.