Mezhep Din Değildir

Mezhep, gündelik dilde sıklıkla kullanılan, içeriği üzerinde pek düşünülmese de din anlayışımızın şekillenmesinde etkili olan en mühim kavramlardan birisidir. Her Müslüman, Hazreti Peygamber’in sağlığında herhangi bir mezhebin olmadığını bilir. İmanın şartları arasında mezhebin bulunmadığının da farkındadır. Buna rağmen, mezheplerin İslam’ın asli unsuru olmadığı, hiçbir şekilde İslam’la özdeşleştirilemeyeceği göz ardı edilmektedir.

“İslam Ortak Paydası ve Mezhep Gerçeği” kitabının yazarı rahmetli Prof. Hasan Onat Hoca, ölmeden önce yayınlanan son kitabına böyle giriş yapmıştı. Mezhepler tarihi konusunda Türkiye’nin yetiştirdiği önemli değerlerden birisi olan Prof. Hasan Onat Hoca, kitabın isminden de anlaşılacağı gibi, Müslümanların mezhep taassubundan kurtulup ortak bir paydada buluşması gerektiğini anlatmaya çalıştı hayatı boyunca. “Mezhepleri anlamak, her mezhebin doğrularının yanında yanlışlarının da olabileceğini bilmek demektir” diyor Hasan Onat Hoca.

Mezhep Nedir?

Mezhep sözlüklerde: “Bir dinin, anlayış ve görüş ayrılıkları dolayısıyla ortaya çıkan, belirli kuralları, kendi içinde tutarlı inanç ve davranış bütünlüğü bulunan büyük kollarından her biri” anlamına gelir. Tariften de anlaşılacağı gibi, mezhepler ana yolun yan kollarıdır.

Nasıl Ortaya Çıktılar?

Hiçbir mezhep imamı “Ben şu mezhebi kuruyorum” dememiştir. Sadece yaşadıkları dönemde kendi fikirlerini söylemiştirler. “Ben bu konuda şöyle düşünüyorum” diyen âlimlerin söz ve fikirlerini din gibi anlamak, çağımız Müslümanlarının ciddi problemlerinden biridir. “Aynı mezhep imamı bugün yaşasaydı aynı fetvayı verir miydi?” gibi basit bir soru bile, mezhep imamlarının görüşlerini yaşadığımız yüzyılda din gibi anlatmanın ne kadar büyük bir hata olduğunun göstergesidir. Bütün mezhep imamları kendi çağlarında, yaşadıkları bölge insanının sorularına, kendi fikir dünyalarıyla cevap verdiler.

Dört Hak Mezhep Yalanı

“Dört hak mezhep vardır” uydurmasını, din diye anlatmaya devam edenler, Müslümanların gelişmesine, çağa ayak uydurmasına hatta çağı aşmasına engel oluyorlar. Dört hak mezhep vardır demek, bu dört kişi neyi nasıl düşünmüş, nasıl yorumlamış, nasıl fetva vermişse, bizlerde öyle düşünüp öyle inanmak ve yaşamak zorundayız demektir.

İçtihat Kapısını Kim Kapattı?

“İçtihat kapısı kapandı” demek, Müslümanların artık düşünmesine gere yoktur demektir. Düşünme melekesini kaybetmiş olanların içtihat kapısı kapandı demenin de bir içtihat olduğunu düşünmelerini beklemiyorum! Onlar düşünceden ve düşünen insandan korkarlar. Şükür ki artık sosyal medya çağında yaşayan ve elinin altında teknoloji ile birçok bilgi bulunan bir nesil var.  Bu nesli kandırmakta zorlanıyorlar. Prof. Hasan Onat Hoca başka bir kitabında, aklın çelişkileri fark edemeyecek hale gelmesinin insanın başına gelen en kötü şey olduğunu yazıyor:

“İslam Hazreti Muhammed’in Allah katından gelen vahyin etrafında şekillenmiştir. İslam’ın iki temel kaynağı vardır: Vahyi ve akıl. Bunlar birbirinin alternatifi olan kavramlar değildir; akıl ve vahyi birbirini tamamlamak durumundadır. Vahyi anlayacak olan akıldır. Vahyi dışındaki -adı mezhep, tarikat ya da ne olursa olsun- her türlü dini nitelikli oluşum dinin anlaşılma biçimleri ile ilgili tezahürler olup, her türlü tenkit ve tahlile sonuna kadar açıktır.”

“Akıl etkin olduğu zaman çelişkiler yavaş yavaş azalır. Yeni bir uygarlık yaratmak, öncelikle hayatın bütün alanlarında aklın etkin olmasına bağlıdır. Aklın etkin olmasını ya yaratıcılıktan yoksun bir kafa ya çıkarlar ya da insanı yönlendiren dinleştirilmiş gelenek engelleyebilir. Bir insanın başına gelebilecek en büyük felaket, aklın çelişkilere kolayca fark edebilme yeteneğini yitirmiş olmasıdır. Kuranda geçen, kalplerin mühürlenmesine, insan aklının çelişkileri görememesi ve vicdanın körelmesi olarak anlamak mümkündür. Duyarlılığını yitiren her insanın kalbi mühürlenmiş demektir.”

“Aklın etkin olması, metodik şüphe ve eleştirel yaklaşımla mümkün olabilir. Bir şey aklımıza yatmıyorsa, kimden gelirse gelsin, nerede olursa olsun oraya bir soru işareti koymalıyız.” (Türkiye’de Din Anlayışında Değişim Süreci – Prof. Hasan Onat – Sayfa 76-77)

Taklit Eden Yerinde Sayar

Âlimlerinden istifade edenler ilerlerken, âlimlerini sadece taklit edenler yerlerinde saymaya, hatta gerilemeye mahkûmdur. Mezhep imamlarımız ve İslam tarihi boyunca gelip geçmiş olan âlimlerimiz kendi dönemleri şartlarında fikirlerini beyan etmiş, fikir tartışmaları yaşamış ve ölmüşler. Hiçbirisi: “Bundan daha iyisini kimse yazamaz veya benden daha büyük bir âlim gelmeyecek” dememiştir. Sonradan gelenler sevdikleri büyüklerini, âlimlerini önce taklit etmiş sonra dondurmuştur.

“Geçmişin din kisvesi altında taklit edilmesiyle, Batı’nın taklit edilmesi arasında zihniyet olarak hiçbir fark yoktur. Yaratıcı yetenekleri dumura uğramış birey ve toplumlar ister istemez taklit bataklığına saplanıp kalacaklardır.

Akılsız Sorular

“Tüm mezhepleri veya herhangi bir mezhebi inkâr etmek insanı dinden çıkartır mı?” diye kime sorarsanız sorun, buna “evet” cevabını veremezler. Ama sözü kıvırdıkça kıvırdıklarına şahit olursunuz. “Dinden çıkmaz ama!” diye başlayan cümlelerin bir anlamı yoktur aslında. Dinden çıkmıyorsa nasıl inanacağını sana mı soracak?

“Mezhebin yoksa namazı nasıl kılıyorsun?” gibi komik ve saçma sorularla, mezhepsiz din yaşanamayacakmış gibi bir algı oluşturmaya çalışıyorlar. Aklını kullanan birisiyle karşılaştıklarında “Mezhep imamlarından öncekiler namazı nasıl kılıyordu?” diye soruyor. Buna cevap veremiyorlar. “Peygamberimiz hangi mezheptendi?” diye sorulduğunda “O başka” diyerek kıvırmak ve kıvranmak zorunda kalıyor mezhep taassubunda olanlar.

 “Mezhepsizlik dinsizliğe götüren bir köprüdür” diyerek mezheplerden uzaklaşmanın dinden uzaklaşmak anlamına geleceğini ima ederek, gençleri zorla kendi mezhep (fikir) dünyalarının dar çemberi içerisinde tutuyorlar. “Bu kapıdan çıkarsanız uçurumdan aşağı yuvarlanırsınız” diyerek insanları kendi sarayında tutma çabasıdır bu.

Dinimiz İslam

Bizim Hanefilik diye bir dinimiz yoktur. Bizim Şafiilik diye bir dinimiz yoktur. Bizim Hanbelilik diye bir dinimiz yoktur. Bizim Malikilik diye bir dinimiz yoktur. Dinimiz İslam’dır.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Bizim Sünnilik diye bir dinimiz yoktur. Bizim Şia diye bir dinimiz yoktur. Bizim tek dinimiz İslâm’dır” cümlesini kameraların önünde kurmasının sebebi, Ortadoğu’da yeni bir mezhep savaşıyla Müslümanları birbirine düşürmek isteyenlerin oyununu bozmaktı.

Son söz: Mezhep İslam’ın yorumudur, İslam’ın hiçbir yorumu, İslam demek değildir.

Sait Çamlıca

Eğitimci-Yazar

Kaynak Kitap

Menüden Din Seçin

Online Sipariş:
Bu yazının alıntılandığı kitabı aşağıdaki sitelerden satın alabilirsiniz.