Bir konferans öncesi, güzel bir Kur’an ziyafeti verildi. Kur’an okuyan arkadaş, gerçekten çok etkileyici okuyordu. Salonda bulunan herkes kadar, ben de etkilendim. Sağımda solumda oturan büyükler, okunan Kur’an ile cezbeye kapılıp tekbir getiriyordu.
O gün, bu başlığı atma ihtiyacı hissettim. Elbette Kur’an’ın sesi her Müslüman’ı etkiler. Sadece sesi değil, Kur’an’ın varlığı bile hepimiz için önemlidir. Her Müslüman’ın evinin baş tacıdır Kur’an.
Ancak Kur’an’ın varlık sebebi, evin baş köşesine koyulacak bir süs eşyası olması değildir. Kur’an, yaşadığımız hayatın baş köşesine konulursa, varlık sebebi hayatımızı düzene sokacaktır.
Elbette Kur’an’ın sesi bizi etkileyecek. Ancak Kur’an’ın varlık sebebi bu değildir. Kur’an’ın sesi değil sözü bizi etkilerse, varlık sebebi yerine gelmiş olur.
Herkes Abdüssamed Gibi Hafız Olsa Bile!
Dünya’da yaşayan bütün Müslümanlar, hatta bütün insanlar, Abdüssamed gibi Kur’an okuyabilecek hale bile gelse, insanlığın yaraları sarılmaz.
Dünya’da yaşayan bütün Müslümanlar, hatta tüm insanlar zehir gibi Kur’an hafızı olsa, bir bilgisayar kadar Kur’an’ı hatasız bile okuyabilse, insanlığın hiçbir yarasına merhem olunmaz.
Çünkü Kur’an’ın indiriliş amacı, Abdüssamed gibi güzel Kur’an okuyabilen insanlar yetiştirmek olmadığı gibi, insanların hafızasına bir flash belleğe kaydeder gibi Kur’an harflerini kaydetmekte değildir.
Kur’an’ın Sözü Ağlatmalı!
Kur’an okunurken etkilenen insanlar, bir de Kur’an’ın ne dediğini anlayıp, bunu hayatlarına uyguladıklarında neler yaşayacaklarını bir bilseler! Kur’an’ın sesiyle gözleri dolan insanlar, Kur’an’ın sözleriyle hayatlarını yönlendirseler, mutluluktan gözyaşı dökerler.
Kur’an’ın sesinden etkilenip sözünü dinlemeyen Müslümanlar, insanlığın sorunlarını çözemeyecek, yaralarına merhem üretemeyecekler. Değil insanlığın yaralarına merhem üretmek, kendi problemlerini bile çözemezler.
Kur’an’ın sesiyle gözyaşı döken bir baba, akşam eve gidince evlatlarına Kur’an ifadesiyle ‘Oğlum, yavrum, canım’ diye hitap etmiyorsa, Kur’an’ın sözünü anlamadığı içindir.
Kur’an sesiyle gözyaşı döken bir insan, akşam eve gidince evdeki yaşlı büyüklerine hürmet etmiyorsa, Kur’an’ın hayata dair verdiği mesajları anlamadığı içindir.
Kur’an sesiyle hıçkıra hıçkıra ağlayan bir esnaf, camiden çıkıp dükkanına girince, çürük malı sağlam diye satabiliyorsa, Kur’an’ın verdiği mesajları, Kur’an’ın sözünü anlamadığı içindir.
Kur’ana Bakmayı Değil, Kur’an ile Bakmayı Öğretmeliyiz
İnsanlık, yüz bin yıl hatta yüz milyon yıl daha yaşasa, ‘İnsanlığın kurtuluşu hangi kitapta?’ sorusuna, her Müslüman ‘Kur’an!’ diye cevap verir. Buna hepimiz iman ederiz. Ancak bu iman, Kur’an’ın Mushaf’ına veya sesine olmamalı.
Kur’an’a bakan değil, Kur’an ile hayata bakan bir nesil yetiştirmek için kafa yorup emek sarf etmek zorundayız. Kur’an ile hayata bakmak yeterli değil elbette. Kur’an ile hayata bakarken, yaşadığımız çağın problemlerine, Kur’an’dan çözümler üretmeye zihinsel emek harcamalıyız.
Kur’an okunurken gözyaşı döken sahabe, okunan Kur’an’ın sesinden etkilendikleri için gözyaşı dökmüyordular. Okunan ayetlerin anlamı yüreklerini titretiyordu.
Kur’an’ın sesi değil sözü yüreklerimizi ürpertip, hayatlarımıza ışık olmaya başlayınca, mutluluktan gözyaşı dökeceğimiz günler yakındır.
Sadece Kur’an’a bakmayın, Kur’an ile hayata bakmaya çalışın.
Sadece Kur’an’ın sesi değil, sözü de yüreğinizi titretsin.
Kur’an’ın sesi kulaklarımızın, sözü hayatımızın pasını silsin.
Sait Çamlıca
Eğitimci-Yazar