Uzun süre arşivde bekleyen “yarım kalmış yazılar” vardır. Her yazarın böyle kenarda yarım bekleyen yazıları var mıdır bilmiyorum? Benim birçok yazım, bekleme süreci yaşamak zorunda kalıyor. On yıla yakın zamandır yazan birisiyim. En uzun süre beklemek zorunda kalan yazım, şu an okumakta olduğunuz yazı oldu.
Yazıya başlık olan söz, uzun süredir kafamın içinde dolanıp duruyordu. Yıllar önce yazı başlığı olarak sayfa açıp birkaç cümle yazdıktan sonra devamını getiremedim bu yazının. Birkaç kez sayfayı yeniden açmış olsam da bir türlü yazıyı tamamlayamadım.
“Şimdi yazıyı tamamlayabilirim!” dememe sebep olan ışık, gençlerle sohbet ederken yandı zihnimde. Özellikle “gençler” diyorum, çünkü gençler, teknoloji çağından en çok etkilenen nesildir.
Resimler Dışı Gösterir, Sözler İçi
Evlilik çağında ve evlenme niyetinde olan gençlerle otururken, yaşadıkları olumsuz hatıraları anlattılar. İnternetten tanıştığı, resimlerini çok beğendiği bir kız ile evlenme niyetinde olduğu hâlde, yüz yüze yaptığı ilk görüşmede evlenmekten vazgeçmiş gençlerden birisinin, yaşadığı süreci kendi dilinden aktarayım.
Aile tavsiyesi üzerine kızı internette araştırdım. Sosyal medya hesaplarındaki resimleri görünce heyecanlandım. Kızın ailesinin de haberi olduğu için haberleşip bir çay bahçesinde buluştuk. İlk gördüğüm an heyecanım arttı. Güzelliği, boyu posu beni etkiledi. Evleneceğim kişiyi bulduğumu düşünüyordum. Çaylar masaya geldi ve sohbet etmeye başladık. O konuştukça ben kendisinden soğudum. Konuşma biçimi, gülüşü, refleksleri beni rahatsız etti. Kurduğu her cümle ile iç dünyasını görmeye başladığımı hissettim.
Bunu bana anlatan genç, “Niye böyle oluyor hocam?” diye sorduğunda, bu yazıya başlık olan cümleyi anlattım kendisine. Cansız resimler, insanın yüzünü gösterir ama içini göstermez. Hatta canlı yayın internet sohbetlerinde hareketli görüntü gelse bile, duygu aktarımı kablolar vasıtasıyla ekrana ulaşmıyor.
“Konuş ki seni göreyim” sözünün tefsiri gibidir, sosyal medyada resmi ile tanıştığımız insanlarla yüz yüze görüşünce arada hissettiğimiz fark. Photoshop ve makyaj ile sosyal medya resmini güzelleştirebilirsiniz. Ancak bilgi ve ahlâk ile zihinsel makyajınızı tazelemezseniz, konuştukça foyanız ortaya çıkar, boyanız dökülür.
Şayet kafanızın dışı ile ilgilenip, kafanızın içini kitap okuyarak güzelleştirmeye gayret etmiyorsanız, makyajlı yüzünüzün çirkinliği, siz konuştukça daha çok belirginleşir.
Efendilik Sözlere Yansır
Bir arkadaşımın kitapçı dükkanında oturuyordum. Orta yaşlarını geçmiş, inşaat işçisi olduğu her hâlinden belli bir müşteri girdi kitapçıya. Birkaç kitap sordu. Kırtasiye malzemesi değil, kitap sormuş olmasına şaşırmış ve sevinmiştim. Kısa birkaç soru sormuş olduğu hâlde, ses tonundan, soru sorma biçiminden adamın ne kadar efendi biri olduğunu anladım. Kişiliği, karakteri, efendiliği, ahlâkı, adeta ses tonuna yansımıştı.
Müşteri ayrılınca arkadaşıma bu sözü anlattım. “İşte tam bunu anlatıyor bu söz” dedim. Adamın kıyafetine bakan, kitap almaya girdiğine inanmaz. Adres sormaya geldi veya çocuklarına kalem defter alıp gidecek sanırsınız. Uzaktan gören “işçi” der geçer. Ama okuyan insanın, diplomasız da olsa, bilginin ağırlığı ve efendiliği yansıyor konuşmasına.
Konuşmak, Ses Çıkartmak Değildir Sadece
“Ne güzel konuşuyor” dediğimiz insanların, gizli bir sırrı yok. Güzel ses doğuştan gelir ama güzel söz doğuştan gelmez. Kitap okuyarak sesiniz güzelleştiremezsiniz ama sözünüzü güzelleştirebilirsiniz. Okudukça bilgi hazinenizi genişletirsiniz. Bilgi hazineniz genişledikçe, karşınızdaki insanlara servet sunarsınız. Siz konuştukça sizi daha iyi görmeye ve anlamaya başlarlar.
“Nasıl güldüğünüz edebinizi, niçin güldüğünüz ise aklınızı gösterir” sözü de “Konuş ki seni göreyim” sözüne yakın bir mesaj verir.
Okuyun Gençler!
Teknoloji çağı, her gün yüzlerce fotoğrafın gözümüzün önünden aktığı bir çağdır. Sadece göze hitap eden bedensel makyajlarla kendinizi kandırmayın. Yüzünün bakımını ihmâl etmeyen gençler, zihinsel bakım olan okumayı ihmâl ederse, kaportası bakımlı ve cilalı, motoru bozuk bir araba kadar değersiz olur. Konuştukça makyajınız dökülür.
Okuyun ki konuşabilesiniz.
Konuşun ki sizi görebilelim.
Dünyaya, insanlığa söyleyecek çok sözünüz var.
Olmalı!
Sait Çamlıca
Eğitimci-Yazar