Bir papaz düşünün!
Çocukluğunda anne babası tarafından “papaz okuluna” gönderilmiş. Anne baba cahil fakat samimi oldukları için, çocuklarını papaz okuluna kaydedip, maddi ihtiyaçlarını karşıla-maktan başka bir şey yapamamışlar.
“Biz cahil kaldık evladımız cahil kalmasın” diyerek ellerindeki tüm imkanları evlatlarının okumaları için seferber etmişler.
“Çocuğumuz dinini, imanını iyi öğrensin. Allah’ı, Peygamberi ve kitabımızı iyi bilip, bizden daha iyi sahip çıksın manevi değerlerimize” diye düşünmüşler.
Bir papaz düşünün!
İlk yıllarında Papaz okulunda sıkılmış olsa da zamanla alışmış okul şartlarına. Öğretmenlerinden hem dinini öğreniyor hem de ülkesinin sosyal ve siyasal problemlerini dinliyor.
“Devletin malı deniz, yemeyen keriz” düşüncesinde olan haramzadeler yüzünden, ülkesinin imkanlarının çarçur edildiğini birçok hocasından duyuyor.
Cennet gibi güzel olan ülkesinin, yabancı ülkelere muhtaç olmadan kendi ayakları üzerinde durabilecek güce sahip olmasına rağmen, yöneticilerin basiretsizliği hatta ihanetleri yüzünden, maddi sıkıntılar ve ekonomik sorunlar yaşadıklarını öğrendiği zaman, çok kızıyor ülkesindeki yetkililere.
“Bunlar nasıl insan! Utanmadan nasıl çıkıyorlar milletin karşısına? Düşman yapmaz bunların yaptıklarını” düşünceleriyle okulu bitiriyor.
Bir papaz düşünün!
Annesinin dualarını, babasının desteklerini, öğretmenlerinin emeklerini boşa çıkartmamak için diplomayı alır almaz görevine başlıyor.
Göreve başladığı ilk yıllarda öğretmenlerinden duyduğu cümleler ona yol gösteriyor. Görev yaptığı küçük kasabada, insanların manevi yönden bilinçlenmesi için çabaladığı kadar, ülkesinin sorunlarını da sorunlara karşı kafasında ürettiği çözümleri de çevresindeki insanlarla ve cemaatiyle paylaşıyor.
İlk görev yerindeki başarısından dolayı daha büyük bir kasabaya tayin oluyor.
Bir papaz düşünün!
Bir toplumu en çok yaralayan, içten içe toplumu çürüten bir mikrop olan “rüşvet” çarklarının bu toplumu ne hale getirdiğini anlatmaya devam ediyor yeni görev yerinde.
Bu tür konulara fazla girmemesi gerektiği konusunda uyarılar almaya başlayınca, hayatını ve yaşadıklarını sorgulamaya başlıyor. Papazların yediği rüşvetleri fark edince hayal kırıklığı yaşıyor. Özellikle aybaşını zor getirmesine rağmen, birçok papazın servetlerinin nerden ve nasıl edindiğini anlamak, hayal dünyasını alt üst ediyor.
Bir papaz düşünün!
Etkili hitabeti sayesinde daha üst görevlere gelen papaz, ilk defa büyük paraların döndüğü bir görevin sorumluluğunu alıyor.
Yıllarca helal para kazanmanın faziletlerini, haram para yemenin rezaletlerini millete anlatan papaz, artık büyük imtihanlarla karşı karşıyadır.
Makam, Para ve Kadın İmtihanları…
İlk imtihanını sekreteriyle kaybediyor… Hiç kimsenin bilmediği bu günahı onu rahatsız etse de kiliseye biraz para ödeyerek kendisini rahatlatıyor. Nasıl olsa günah çıkartmıştır artık.
İşlediği ilk günahtan sonra, parayla imtihan oluyor. Önüne konulan bir çanta dolusu para karşılığında, sadece bir evrak imzalaması isteniyor. Önce tereddüt eden papaz, çantanın içindeki paranın miktarını duyunca imzayı atıyor.
“Bu parayla kiliselerin gelişmesine de katkı sağlarım!” düşüncesiyle kendince bir de fetva buluyor. Kiliseye destek vermek düşüncesiyle atığı ilk imzadan sonra, çanta dolusu para karşılığında imza atmak, bir alışkanlık haline geliyor! O parayla kiliseye küçük bir yardım yapmış olsa da kendisine bir villa almanın hiçbir mahsuru olmadığını düşünüyor! “Alnının teriyle olmasa da kaleminin mürekkebiyle kazandığı parayla” kendisine bir de lüks bir araba alıyor.
Bir papaz düşünün!
Gençliği boyunca “Rüşvet alan da verende bu topluma zarar veriyor!” diye millete vaaz etmiş, ancak makam sahibi olunca rüşvetsiz imza atmaz hale gelmiş. “Rüşvet alan da veren de memnundur” düsturuyla hareket etmeye başlamış.
Bir papaz düşünün!
Gençlik yıllarında, “Bu toplumda sendika ağalığı oluşmuş. Sendika başkanları kendi ağalıklarını kurmuş işçilerin sırtından saltanat sürüyorlar” diye vaazlar yapmış, ancak kendisi sendika yetkilisi olur olmaz, villalar da yaşamaya başlamış.
Bir papaz düşünün!
Gençliği boyunca, “Falanca makamda oturan müdürün maaşıyla serveti arasındaki uçurum, o insanın yediği rüşvetlerin ve aldığı ihale komisyonlarının en büyük ispatıdır” diye, milleti bilinçlendirme çalışmaları yapmış, fakat makam sahibi olduktan sonra, aldığı maaşla serveti arasındaki farkın sebebinin sorulmasını bile, “fitne çıkartmak” olarak yorumluyor.
Bir papaz düşünün!
Kilisenin kurduğu bir eğitim kurumunun başında yöneticilik yaparken, eğitim kurumu her yıl zarar etmesine rağmen, papazın serveti giderek artıyor.
Bir papaz düşünün!
Tüm bu soygunları yaparken, kilisenin dernek seçimlerinde hala “dürüstlük” vaazı vermeye devam ediyor.
Bu karakterde tanıdığım o kadar çok papaz var ki, sayfalar dolusu örnekler verebilirim. Ancak örneklere boğmak niyetinde değilim.
Asıl merak ettiğim soruyu sorarak yazımı bitireyim.
Kiliseyi soyan papaz, nerede günah çıkartacak?
Sait Çamlıca
Eğitimci-Yazar