Okul sıralarında özellikle büyük sınavlara girmek zorunda olduğumuz yıllarda, yazılılar, sözlüler, yaprak testleri, denemeler hepimizi bunaltır. Daha çok ders çalışmak zorunda kalmanın sıkıntısını yaşarız. Düşük notlar almak, sadece okul sıralarında sıkıntı yaşamamıza değil, aynı zamanda aile içinde de problemler yaşamamıza sebep olur.
“Yemedik yedirdik, içmedik içirdik! Saçımızı süpürge ettik! Şu notlara bak!” cümlelerini anne ve babalarımızdan duymaktan bıkarız, eğer zayıflarımız varsa. Ziyaretine gittiğimiz her akraba aynı soruları sorar: “Okul nasıl gidiyor? Dersler nasıl? Zayıfın var mı?”
En nefret ettiğimiz sorular hâline gelir bu sorular. Amcamız, dayımız, halamız, teyzemiz, dedemiz, ninemiz hep aynı soruları sorar. Zayıf dersler yüzünden akraba ziyaretlerimiz bile işkence hâline gelir. Sorunun sorulmasıyla birlikte anne-babanın öfkesi ateşlenir. “Sormayın ya! Bu aptal çocuk bizi kanser edecek. Zaten o zayıfları bir kurtarmasın, ona sorarız.” diyerek tekrar sizi fırçalamaya başlarlar.
Akraba ve komşular yüzünden tekrar tekrar fırça yersiniz.
Büyük sınavlar yaklaşınca, bazı öğrencilerin hayatları kabusa dönüşür. Lise son sınıftaki öğrenci de, üniversite sınavıyla birlikte, sıkıntılar zirveye çıkar. Tüm bu sıkıntılar öğrencilere “Keşke şu sınavlar olmasaydı!” dedirtir.
Sınavlar olmasaydı duasını yapan öğrenciler, dünyanın her yerinde benzer bir sistemin var olduğunu maalesef bilmiyorlar. Sınavın adı her yerde farklıdır, ancak mutlaka bir sınav vardır. Bunun adına sınav değil, “süzgeç” dersek, bu sürecin varlığını ve zorunlu oluşunu daha iyi anlarız.
Dünyanın gelişmiş ve gelişmekte olan tüm ülkeleri, öğrencilerini tasnif ederken, mutlaka bir “süzgeç” kullanırlar. Süzgecin amacı, çalışan öğrenciler ile çalışmayan öğrencileri ayırt etmektir. Hak eden öğrenciyle, hak etmeyen öğrenciyi ayırt etmek için kullanılan sistemdir bu süzgeç.
Her öğrenci iyi bir lisede okumak zorunda değil. Her genç üniversite sınavlarını kazanıp üniversite eğitimi almaya da mecbur değil. Süzgeç aslında çok basit bir kuralla işliyor. “İyi bir lise kazanmak istiyor musun?” sorusunu soruyor ortaokul öğrencilerine. Lise öğrencilerine de “Üniversiteyi kazanıp okumak istiyor musunuz?” diye soruyor bu süzgeç. Her öğrenci bu soruya cevap vermek zorunda kalıyor. Japonya’da yaşayan öğrenciye de, Almanya’da yaşayan bir öğrenciye de, Amerika’da doğup büyüyen bir öğrenciye de aynı soruyu sorar bu süzgeç.
Süzgecin sorduğu soruya “evet” veya “hayır” cevabını, sadece dilinizle vermeniz yetmiyor. “Hayır! Ben, iyi bir lisede okumak veya üniversite sınavlarını kazanmak istemiyorum!” diye cevap verirseniz, hayatınızın sonuna kadar bu süzgeçle bir daha karşılaşmazsınız. Süzgeç, size veda eder! Siz kendi yolunuza gidebilirsiniz.
“Evet” cevabını verirseniz başka soruların cevabı üzerinde düşünmeye mecbursunuz. Süzgeçten başarıyla geçmek, Anadolu Lisesini veya üniversite sınavlarını kazanmak için kazanmayı hak etmek zorundasınız. Çevrenizde başarılı olan, süzgeçten geçmeyi başarmış insanlara bir bakın! Yattığı yerde, hiç ders çalışmadan, bu süzgeçten geçmeyi başarmış birilerini hiç gördünüz mü?
“Keşke sınavlar olmasaydı!” rüyasını görmek, size hiçbir şey kazandırmaz. Dünyanın neresine giderseniz gidin, bu duanız, isteğiniz kabul görmeyecektir. Bu süzgeçten geçmek, ailenize değil size fayda sağlayacaktır. Bu süzgeçlerden geçmeyi başarıp hayallerinizi gerçekleştirdiğiniz zaman, “İyi ki bu süzgeçten geçmek için fedakârlıklar yapmışım!” diyeceksiniz.
Sait Çamlıca
Eğitimci – Yazar