Boşanmış anne babanın çocukları üzerine, yüzlerce makale ve yazı yayımlandı. Tüm uzman görüşleri, boşanmanın en çok çocuklara zarar verdiği doğrultusundadır. Elbette ideal olanı, huzurlu bir aile ortamında çocuk yetiştirmektir. Anne babanın birbirlerine göstereceği uyum, çocuğun kişilik gelişimini olumlu yönde etkiler.
Bu yazımda boşanma veya huzursuz aile ortamı hakkında bazı gözlemlerimi paylaşacağım. “Madem geçinemiyorsunuz, öyleyse boşanın da rahatlayın!” demeye hiç kimsenin hakkı olmadığını düşünüyorum. “Ne yaparsanız yapın ama sakın boşanmayın!” demek de doğru değildir. Buna karı-koca karar vermeli.
Boşanma kararı vermeden önce, kendileri kadar çocuklarını da düşünmek zorundalar.
Her iki görüşe de niçin katılmadığımı söyleyeyim. Bir tanıdığımız vardı. Evleneli birkaç yıl olmuş. Bir tane de çocukları vardı. Huzursuz olduklarını, geçinemediklerini herkes biliyordu. Karı koca bu evliliği yürütemeyeceklerini anlayınca, ayrılmayı konuşmaya başlamışlar. Her ikisi de durumu ailelerine söylemiş. İki tarafta boşanmalarına engel olmuş. Birkaç yıl daha evli kalmışlar. Tabi ikinci çocukları olmuş. Özellikle erkek, kesinlikle boşanmaya kararlı olduğunu söyleyince anne ve babasından çok ciddi tepki almış.
“Bizi millete rezil mi edeceksin? Millete ne deriz? Boşanırsan sana hakkımızı helal etmeyiz!” türü baskılara boyun eğmek zorunda kalmış. Kavgalı da olsa evliliklerini yürütmek zorunda olduklarını anlamışlar. Buraya kadar her şey normal… Ancak huzursuz bir aile ortamının insan psikolojisini ne kadar etkilediğini de bilmek gerekiyor. Geçici ve anlık anlaşmazlıklar ile hiç düzelmeyen huzursuzluk farklı şeylerdir. Ailesinin “Hakkımızı helal etmeyiz!” baskısıyla evliliğini sürdüren delikanlı, birkaç yıl içerisinde verem hastalığına yakalanmış. Sıkıntılı bir evliliği sürdürme, ayakta tutma çabası elbette önemlidir. Ancak abartmanın da doğru olmadığını düşünüyorum.
İyi ki Boşandınız!
“Baba iyi ki boşandınız!” sözünü oğlundan duyan arkadaşım, şaşkınlığını paylaşmıştı benimle. “Niye öyle dedin ki oğlum?” diye sorunca, aldığı cevap, yaptığı hataları görmesine yardımcı olmuş. “Baba siz annemle sürekli kavga edince ben odamda hep ağlıyordum. Boşandıktan sonra artık kavga etmiyorsunuz. Şimdi ikinizi de daha çok seviyorum!”
Boşanmak, çocuklar kadar boşanan taraflar için de bir travmadır. Aileler, eşler, çocuklar etkilenir bu yıkılıştan. Evlilik nasıl ki hak ise, boşanmak da Hak’tır. Evlenmenin nasıl bir adabı varsa, boşanmanın da adabı var. Boşanırken, boşanmanın adabına uymayanların, ne tür sıkıntılar yaşadığını bir örnekle anlatacağım. Aşağıda okuyacağınız yazı bana e-posta olarak geldi. Beni çok düşündürdüğü kadar, bana çok şey de öğretti.
Merhaba Sait Hocam!
Ben yurtdışında yasayan, 35 yasında bir anneyim. 16 yasında bir oğlum var. Oğlum 6 yasında iken ben eşimden ayrıldım. Eski eşimin alkol ve şiddet problemi vardı. Aile hayatımız çok kavgalı geçiyordu, oğlum da bunlara şahit oluyordu.
Ben o zor günlerimde hiç iyi bir anne olamadım. Çocuğuma hep üzüntü ve stres yaşattım. Babasına olan öfkemi çocuğumdan çıkarttım. Gerçi tabiat olarak asi ve hırçın bir yapısı da vardı oğlumun. Ama benden mi yoksa yapısı mı böyle onu çözemedim? İkisinin de etkisi oluyor tabi.
Babası biz ayrıldıktan iki sene sonra evlendi. Oğlumun, iki tane kardeşi oldu. Onları gerçi seviyor, cici annesiyle de iyi araları, ama yine de içten içe bir burukluk hissediyordum onda.
Tam ortaokula yeni başlamıştı ergenliğe de yaklaşıyordu. O yıllarda her şey daha kötüye gitmeye başladı. Okulda çok başarılı olan çocuk, şikâyetler getirmeye başladı. Ben de ona, hep babasına olan öfkemi nefretimi kustum. Adeta babasına olan öfkemi hep ondan çıkartırdım. “Aynen o kötü adama benziyorsun!” diye sözler ediyordum. Bunu itiraf etmeye çok utanıyorum ama çok sinirlenip kontrolden çıkınca “Allah cezanı versin! Keşke doğmasaydın!” diye, en söylenmeyecek şeyleri söylerdim. Tabi öfkem geçince, “Allah’ım beni affet! O’na bir şey olursa aklımı oynatırım! Beni şeytan söyletiyor!” derdim.
İnsan, gücü yetmediği durumlarda, hemen isyana, hakarete başvuruyor. Şeytanı sevindiriyor. Biliyorum bunlar çok yaralayıcı ve yıkıcı sözler. Asıl sorunları şu anda lisede yaşıyoruz. Bir senedir benimle konuşmuyor aynı evin içinde. Burada 16 yasında araba kullanmaya başlayabiliyorsunuz ben de izin vermedim. Anne babanın izni olmadan ehliyet alamıyorlar. “18 yaşına gelince öğrenirsin. O zaman alırsın. Acele etme!” diye oralı olmadım. Sonra pişman oldum. Bir ay sonra “Tamam!” dedim. Ama çok inat ve asi kabul etmedi. Dediği olmayınca olana kadar insanı yıldırır ve bunaltır. Onun asabi tavırlarını görmemek için sonunda ona yenik düştüğüm için “yok!” diye bir şey duymak istemiyor.
Anneanneyle de beraber yaşıyoruz. Annem her konuya müdahale ettiği için zaten benim lafımın hiç değeri kalmadı. Beni, çocuğumun yanında susturuyor. ‘Çocuğa bağırma çağırma’ dediği için ortada bir otoritem kalmadı.
Benim hikayem çok uzun oldu. Kusura bakmayın! Nerdeyse hayatımı anlattım. Nereye gideceğimi kime soracağımı bilemiyorum. Ben sizleri TV’de izlemiştim. Çok beğenmiştim anlattıklarınızı. Ama maalesef burada böyle imkânlarımız yok. Çocuğumu bir psikoloğa götürmek istiyorum. Ben Türk olsun istiyorum. Amerikalı doktorlar bizim kültürümüzü anlamıyorlar. Facebook’da bir arkadaşım sizin sayfanızı gösterdi bana sanki kayıp akrabalarımı bulmuş gibi oldum. Korkuyorum, “Acaba gazetelerde duyduğum haberler gibi olaylar benim başıma da gelirse” diye birden içime kötü duygular geliyor. Allah korusun çareler ve çözüm arıyorum.
Çok mu geç kaldım? Pişmanım çocuğuma önceki yaptığım davranışlardan ve söylediğim sözlerden. Çocuğumla aramı nasıl düzeltirim ona nasıl ulaşırım diye düşünüyorum. Sizlere çok teşekkür ederim ve başarılar dilerim. Zamanınız olursa sizden cevap bekleyeceğim.
Bu bilgilerin beni getirdiği noktayı özetlememem gerekiyorsa, şu tespitleri rahatlıkla paylaşabilirim.
-Huzursuz, sürekli kavga ve tartışmaların olduğu bir evlilik, çocukları boşanmaktan daha çok yıpratır.
-Boşanma kararı alan aileler, boşanma adabına uymak zorundalar. Kendisini terk eden eşinden, çocuk üzerinden intikam almaya çalışanlar, çocuklarını önce eski eşlerine sonra kendilerine düşman ederler.
-Huzursuz aile ortamında her iki tarafın da mutlaka suçu vardır. Hiç suçu olmayan tek kişi, çocuktur. Suçsuz olana acı çektirmeye hiç kimsenin hakkı yoktur.
Sait Çamlıca
Eğitimci – Yazar