20 Kasım 2017 tarihli Gerçek Hayat Dergisi’nde Ayça Örer imzalı “Kapitalizmin Yeni Hedefi: Müslüman Gençlik” başlıklı önemli bir yazı yayımlandı. Yazıda anlatılanları zaten hep beraber yaşıyoruz. Ancak bu yaşadıklarımızın profesyonelce plânlanmış olduğunu birçok insan düşünememiştir. Yazıyı olduğu gibi aktarıyorum:
Müslümanlar bir yandan coğrafya, küresel sorunlar ve savaşla imtihan olurken, diğer yandan şimdiye kadar bu boyutuyla yüzleşmediği yeni bir sorunla karşı karşıya: Kapitalizm. Yakın zamana kadar Müslüman tüketiciler İslami hassasiyetlere uygun ürünler bulmakta zorlanırken, şimdilerde “Mangonun helali olur mu?” sorusunu sorduran bir kafa karışıklığıyla uğraşıyor.
Müslüman tüketicilere yönelik ürünlerin ortaya çıkışı, Müslüman nüfusun artışıyla doğru orantılıdır. Dünyada her dört kişiden biri Müslüman ve küreselleşen dünyada bu Müslüman nüfus sadece Ortadoğu ve Asya’da yaşamıyor.
Türkiye, Endonezya ve Hindistan dâhil toplam 24 ülkede yapılan bir araştırma, Müslümanların nüfusuyla birlikte satın alma gücünün de arttığına işaret ediyor. Müslüman ülkeler, pazarlarında tüketimin çoğalması ve İslami bankacılığın giderek gelişmesiyle birlikte küresel ekonomide daha fazla rol oynamaya başladı.
Müslümanların küresel ekonomide söz sahibi olacak duruma gelmesi yeni değil. Ancak bunun nüfusla paralel oluşu, Müslümanların Hristiyanları geçerek dünyanın en büyük dini grubu olmasıyla bağlantılı. Şu an 1,7 milyar olan Müslüman nüfusun 21. yüzyılın ikinci yarısında iki kat artması bekleniyor.
Küreselleşen Dünyanın Müslümanları
Araştırma şirketi Glocalities tarafından hazırlanan rapor, 2013 yılında 3,6 trilyon dolar olan küresel İslami tüketim pazarının büyüklüğünün 2020 yılında 5 trilyon doları aşacağını ortaya koyuyor.
Glocalities, kendi veri tabanındaki en genç dini grubun Müslümanlar olduğunu ve bunun öngörülebilir bir gelecekte böyle kalacağını tahmin ediyor. Raporun bir diğer dikkat çeken noktasıysa, milenyum çağı Müslümanlarının geleneksel dünya görüşünü terk ederek kendi dünya görüşlerini oluşturmaya başladığı. Gelir artışı iyi bir kariyeri ve küreselleşmeyi genç Müslümanlar arasında popüler kılıyor.
İslam, dünyanın en genç nüfusuna sahip dini. 1,7 milyar Müslüman’ın üçte ikisi 30 yaş ve altında. İnternet ve küreselleşmeyle görünür hale gelen gençler, milenyum çağının belirleyici nesli durumundalar.
Peki Bu Ne Demek?
“Hi guys” (selam gençlik) sloganıyla özdeşleşmiş Dino Tokio’ya göz atalım. İngiltere’de doğup büyüyen ve önce sosyal medya hesabı sonra da Youtube kanalıyla milyonlarca izleyiciye ulaşan Tokio, “muhafazakâr şıklık” kavramını bilinir hale getirmesiyle tanınıyor. Yani Dino Tokio’ya bakarak hem moda haftalarının en önemli kreasyonlarını öğrenebilir hem muhafazakâr bir insan olarak bunu kendinizde nasıl yorumlayacağınız hakkında fikir alabilirsiniz. Bunun fıkhî tartışmaları bir yana, muhafazakâr kadınların alım gücü, markaların da dikkatini çekmiş olacak ki, Zara, Mango gibi İspanyol kökenli markalar Ramazan’a özel kreasyon hazırlarken, artık koleksiyonlarında tesettüre uygun parçalar bulundurmaya da gayret ediyor.
Dolce Gabbana, moda haftasında başörtülü bir manken çıkardığında ve başörtüsü koleksiyonu hazırladığında, bunu birçok moda yazarı, “Müslüman kesime göz kırpmak” olarak okudu. Haksız da değiller, markanın bu açılımı zengin Müslümanlar’ın da gardırobunu yakalamayı hedefliyor.
İngiliz Müslüman yazar Shelina Janmohamed son kitabında “Generation M – Dünyayı Değiştiren Genç Müslümanlar”da, yaptığı araştırmadan ilginç bir veriyi de paylaşıyor:
“Yüksek hızla değişimden geçen ülkeler aynı zamanda kadınların hızla değiştiği ülkeler. Onlar tüketim biçimlerini, cinsiyetler arası ilişkileri, evliliği, çocukları ve ‘Müslüman olmanın anlamı nedir?’ sorusuna ilişkin yeni fikirlerden etkileniyorlar. İslam dünyasında değişim gençler ve kadınlar üzerinden gerçekleşiyor. Bu değişim, İslami değerler korunarak ve modern yaşamın açtığı alan genişleterek sağlanıyor.”
Helal Oje Almaz Mısınız?
Bu endüstrinin sınırlarını kestirmek şu andan mümkün değil ama gelişmeleri izlemek bize bazı ipuçları veriyor. Müslüman kadınlar da oje sürebilsin diye piyasaya çıkan “su geçiren” ojelerden, “patlayan” üzüm sularına, başörtülü kadınlara uygun şampuanlardan, balıkların üzerine basılan helâl damgasına kadar geniş bir skala.
“What the Fatıma”, “Ig-noor the Hates”, “Wallah bro wipe out” gibi isimlerle çıkan ojeler, durumun absürtlüğünü pazarda bir avantaj olarak kullanıyor.
Biraz da rakamlara bakalım. Müslüman tüketicinin nabzını en iyi tutan alanlardan biri olan modada hızlı bir yükseliş var. 2013’te 266 milyar dolar büyüklüğü olan pazarın 2019’da 488 milyar dolara ulaşacağı tahmin ediliyor.
Türkiye bu pazarın önemli bir aktörü. 39,3 milyar dolarlık tüketime sahip. Türkiye’yi Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Endonezya ve İran takip ediyor. Bu yıl Londra’da ilk kez ‘Ilımlı Moda Haftası’ gerçekleşti, Dubai, şirketlere ciddi vergi indirimleri sunduğu bir tasarım bölgesi oluşturdu. Emirlik, İslami modanın başkenti olmayı hedefliyor.
Shelina, küresel alanda görünürlük kazanan Müslüman gençlerin varlığını, “Bu küresel bir Müslüman grup, varlıklarını New York’tan Mumbai’ye, Londra’dan Canberra’ya ve Abu Dabi’den Karaçi’ye kadar hissediyoruz. Belirli bir coğrafyaya ait değiller, buna karşın kendi inançlarının değerleri çevresinde oluşan bir karakterler kümesine aitler.” diyerek tanımlıyor. Bu inançları çerçevesinde kendilerini tanımlayan genç Müslümanların oluşturduğu değişimi ise “Müslümanlar hakkındaki klişe yaklaşımları yıkmak, geleneğe ve kültüre meydan okumak, tüketici trendlerine liderlik eden ya da yakınsayan enerjik sorgulama, dinamik ve girişimci bir düşünce ve eylem” diye tanımlıyor.
Gezen Tavuk Helâl mi?
Tüketim sektörünün genişlemesi ve seçeneklerin artması, Müslümanların en derin hassasiyetlerinden biri olan helâl gıdada da dengeleri değiştirdi.
Helâl gıda o kadar geniş bir sektör haline geldi ki, artık başladığı nokta da bittiği yer de kimi zaman karmaşa yaşatıyor. Gezen tavuk mu helâl fabrikadaki tavuk mu tartışmalarının yaşandığını hatırlarsak, helâl gıdanın artık tedarik zinciri aşamasından itibaren, temizlik ve hijyene dikkat edilmesi kavramıyla eşleşmeye başladığını görüyoruz.
Üstelik helâl gıda, Müslüman olmayan kesimlerin de güvenilir tüketim maddelerine ulaşma yolu olarak görüldüğünden, daha hızlı büyüyen bir pazar. 2018’de 1,6 trilyon dolara, 2024 yılında ise 2,25 trilyon dolarlık büyüklüğe erişmesi bekleniyor. Bu pazarın geleneksel gıda pazarından daha hızlı büyüyeceği ve 2018’de toplam pazarı içindeki payının yüzde 17’yi aşacağı öngörülüyor.
Bu sektörde Çin, ABD, AB menşeili firmalar da sertifika alıyor. Uzmanların ifadesine göre dünyada yaklaşık 2 milyar kişiye ulaşan bir sektör olduğu dikkate alınırsa, bu oran giderek büyüyecek.
Helâl gıda ticaretinde dünya pazarında helâl sertifikalı ürünler yüzde 15 paya sahip. Önümüzdeki 5 yılda pazar payının yıllık yüzde 5-10 artırılması hedefleniyor.
Gıda ve içecekler, kozmetik, medikal ürünler, temizlik ve hijyen malzemeleri de bu sektörün kalemleri arasında. Dünya Helâl Forumu tarafından yapılan araştırmaya göre küresel helâl gıda piyasasının değeri önceki yıl sonu itibarıyla 632 milyar dolara ulaştı. Müslüman olmayan tüketicilerin eklenmesi halinde bu rakamın daha da yükselmesi bekleniyor. Helâl endüstrisi uzmanları, tüm helâl gıdalar ve gıda harici ürün ve hizmetlerden oluşan küresel helâl piyasasının hacminin yıllık 1,2 trilyon dolar ile 2 trilyon dolar arasında değiştiği ifade ediliyor.
Türk gıda sektörü, büyüklüğü 1 trilyon doları aşan helâl gıda pazarından pay almak için “helâl gıda sertifikası” almak istiyor. Helâl gıda standardı İslam İş birliği Teşkilatı (İİT) şemsiyesi altında yürütülüyor.
Turizmde de Pazar Büyüyor
Mastercard-Crescentrating iş birliği ile hazırlanan Global İslami Seyahat Pazarı 2017 raporuna göre, 2016 yılında 121 milyon Müslüman seyahat etti. 2020 yılında bu sayının 156 milyonu bulacağı tahmin ediliyor. 3 yıl içinde Müslümanların toplam turizm harcamaları içindeki payının da yüzde 10’u bulması bekleniyor. 220 milyar dolarlık İslami turizm pazarında tercih edilen destinasyonlar arasında Malezya, BAE, Endonezya ve Türkiye var.
Sektörün 2026 yılına kadar 300 milyar dolara çıkacağı tahminleri yapılıyor. Müslümanlar seyahat ederken tercihlerini güvenlik, helâl gıda, konaklama, havaalanı hizmetleri, mescitlere kolay ulaşım, ibadet ve iletişim kolaylığı gibi kriterlere göre yapıyor.
Sait Çamlıca
Eğitimci-Yazar