İyi İnsan Olunmadan Müslüman Olunmaz

 

Dünyaya yüz defa gelsem ve tercih hakkım olsa, ben yine öğretmen olmayı tercih ederim. Öğretmenliği seviyorum. Ancak işim gereği sınıf ortamından daha çok salonlarda eğitim veriyor, konferanslar veriyorum. Fırsat buldukça sınıf ortamında da gençlerle bir araya gelmeye çalışıyorum.

Sınıf ortamında öğrencilerle bir araya gelince, sorular sorarak onları düşündürmeye çalışıyorum. Öğrencilerin sorulara verdikleri cevaplar, nasıl düşün-düklerini anlamamı sağlıyor. Son zamanlarda sorduğum sorulardan birisi “İyi bir Müslüman denilince aklınıza neler geliyor?” sorusu oluyor. Bu soruyu sorduğum tüm sınıflarda neredeyse hep aynı cevapları aldım.

“İyi bir Müslüman denilince aklımıza namaz kılan, oruç tutan, zekât veren, hacca giden, dua eden, Kur’an okuyan insan geliyor” cevabını alıyorum genelde. İslam’ın şartlarını, sıralaması farklı olsa da, sayıyor genelde gençler.

Bu cevapları tahtaya yazdıktan sonra ikinci soruyu soruyorum. “İyi insan denilince aklınıza ne geliyor?”

Bu soruya verilen cevaplar genelde şöyle oluyor. İyi insan yalan söylemez, hırsızlık yapmaz, ikiyüzlülük yapmaz, dürüst olur, ahlâklı olur, küfretmez, kavga etmez.

Bu cevapları da tahtaya yazdıktan sonra, her iki listeyi göstererek diyorum ki “Gençler iyi bir insan olmadan, iyi bir Müslüman olamazsınız!”

Araç Amaç Olunca!

Bu soru-cevap faslı bana, dindar nesil yetiştirmek için uğraşırken yaptığımız hataları yeniden gösteriyor. Gençlerin iyi Müslüman olmak adına saydıkları ibadetlerin amacı, iyi insan olabilmektir aslında. Namaz bir amaç değil, araçtır. Oruç bir amaç değil, araçtır. Tüm ibadetler, iyi bir insan olabilmek ve iyi bir insan kalabilmek için bir araçtır. İbadetleri amaçlarından bağımsız anlatmaya devam edersek, namazını Allah (c.c.) ile kılıp ticaretini şeytanca yapan Müslüman (!) tipi yetiştirmeye devam edeceğiz.

Hilfü’l-fudûl

Peygamber Efendimizin hayatını anlatan kitaplarda, peygamberlikten önce yaşandığı için olsa gerek, genelde çok kısa geçilen başlıklardan birisidir Hilfü’l-fudûlolayı. 

Nedir Hilfü’l-fudûl Olayı?           

580’li yıllarda Arap kabileleri arasında meydana gelen savaşlar sonucunda ortaya çıkan anarşi ortamında, can ve mal güvenliğinin sağlanması, zayıf ve güçsüzlerin korunması, zulmün önlenmesi gibi amaçlarla, toplumda sözü geçen, saygın ve iyi niyetli kişilerin önderliğinde kurulan barış cemiyetidir.

Savaşlardan sonra Mekke’de, dışarıdan gelen yabancılar için can, mal ve namus emniyeti kalmamıştı. İsteyen, istediği yabancının malını alıyor, karşılığında tek kuruş ödemiyordu. Güçlü güçsüzü, zengin fakiri, yerli yabancıyı soyuyor, sömürüyor ve kullanıyordu.

Zulüm ve haksızlıklar çoğalınca, Mekke’de iyi niyetli insanlar bir araya gelerek, mazlumların ve ezilenlerin haklarını korumak için iş birliği yapma kararı aldılar. Yaşanan sıkıntıları kendi aralarında konuştuktan sonra, şu maddeleri karar altına aldılar:

  1. Mekke’de ister içeriden ister dışarıdan olsun, zulme uğramış kimse bırakılmayacak.
  2. Bundan böyle Mekke’de zulme asla meydan verilmeyecek, zâlime asla müsamaha edilmeyecek ve fırsat tanınmayacak.
  3. Mazlumlar zâlimlerden haklarını alıncaya kadar, mazlumlarla beraber hareket edilecek.

Türkçesi, Erdemliler İttifakı anlamına gelen oluşuma peygamberimiz, daha gençlik yıllarında, vahiyle hiç tanışmadan dahil olmuştur. 20’li yaşlarında bir genç olmasına rağmen, toplumda yaşanan sıkıntıların, ahlâksızlıkların, adaletsizliğin giderilmesi için meydana gelen oluşuma destek vermiştir.

Peygamberlik görevine başladıktan sonra, Hilfü’l-fudûl olayı kendisine hatırlatılınca, “Abdullah b. Cüd’a’nın evinde yapılan yeminleşmede ben de bulundum. Bence o yemin, kırmızı tüylü develere sa­hip olmaktan daha sevimlidir! Ben ona İslamiyet devrinde bile çağrılsam icabet ederim” diyerek, bu oluşuma dahil olmaktan ne kadar mutlu olduğunu yeniden belirtmiştir.

Muahmmedül Emin

Peygamberimizin vahiyle tanışmadan önceki hayatı da iyi bir insan olarak sürmüştür. Mekke halkının sevdiği, güvendiği, hatta “el-Emin” yani güvenilir lakabı ile andığı bir kişidir. Öğrencilerin “İyi insan nasıl olmalı?” sorusuna verdikleri cevapların hepsi, Peygamberimizin hayatında peygamber olmadan önce de vardı.

Yeni yetişen nesillere Peygamber Efendimizi anlatırken “İyi insan olmadan iyi Müslüman olamayız” hakikati ile anlatmanın, çok daha faydalı ve çok daha kalıcı olacağı kanaatindeyim.

 

 

Sait ÇAMLICA

Eğitimci – Yazar

Kaynak Kitap

Peygamberimizi Çağa Taşımak

Online Sipariş:
Bu yazının alıntılandığı kitabı aşağıdaki sitelerden satın alabilirsiniz.