Hiperaktif Çocukların İlaçla İmtihanı

 

“Çocuğum hiperaktif olduğu için doktor ilaç verdi. İlaçları kullanalım mı?” sorusunu bana soran herkese, tereddütsüz “Kullanmayın!” cevabını veriyorum.

Aşırı hareketli ve yerinde duramayan çocuklara hiperaktif diyorlar. Vücuda sonradan giren bir mikropla bulaşmış bir hastalıktan bahseder gibi bahsediliyor, hiperaktif çocuklardan. Ne kanser, verem gibi ağır bir hastalık ne de nezle, grip gibi geçici bir hastalıktır, hiperaktif olmak.

Yaşı ve yaşam biçimi gereği yerinde duramayan çocukları ilaçlarla sakinleştirmeye çalışmak, bir tedavi yöntemi değil, bir geçiştirme yöntemidir. 

Zamanı Okumak!

“Zamanı okumadan çocukları okuyamazsınız!” cümlesi, çocuklarla, gençlerle uğraşılan her meslek dalı için geçerlidir. “Çocukları okumadan, onları okutamazsınız!” cümlesini, öğretmen konferanslarında çok kullanıyorum.

Sadece eğitimciler çocukları ve zamanı okuma gayreti içerisinde olmak zorunda değil. Ebeveynler ve doktorlar da zamanı ve çocukları okuma gayreti içerisinde olmalı.

Enerji Patlaması!

Yaşları gereği çocuklar hareketlidir. Otur dersiniz oturmaz, sus dersiniz susmaz. Yapma dersiniz yapar, yap dersiniz yapmaz. Anadolu insanının deyimiyle, “Eli dursa ayağı durmaz!”

Çocukları okumaktan kastettiğim şey, yaşları gereği “bitmeyen bir enerjiye sahip olduklarını” bilmek zorunda olduğumuz gerçeğini hatırlatmaktır. Ancak sadece çocukları okumak yetmiyor. Zamanı da okumak zorundayız.  

Üç Kutu Arasında Geçen Ömür!

Şehir hayatının çocuklara nasıl yansıdığını konuşurken, biz yetişkinlerin de bu sıkıntılardan mustarip olduğumuzu unutuyoruz. Psikoloğa yaşadığı sıkıntıları anlatan bir bayan, “Kendimi üç kutu içinde yaşayan biri olarak hissediyorum,” diye söze başlamış. “Ev kutusundan çıkıp otobüs kutusuna biniyorum. Otobüs kutusundan inip iş kutusuna geçiyorum. Akşam aynı süreç devam ediyor. İş kutusundan çıkıp otobüs kutusuna biniyorum. Otobüs kutusundan inip ev kutusuna geçiyorum.”

Yetişkinlerin bile sıkıldığı “kutu hayatı,” çocuklar için, yaşları ve enerjileri gereği çok daha zor bir hayat anlamına gelir. 

İnsan Vücudunun Toprağa İhtiyacı!

Cuma günleri askerin bakım günüdür. Bu bakım içerisinde ayakkabı ve çorapları çıkartılan askerler, çıplak ayakla toprak üzerinde yürütülür. Ayakların toprakla teması insanın negatif enerjisini alıp rahatlatır.

Sokakta oynayarak çocukluğunu geçirmiş olanların farkında olmadıkları şeylerden birisi de toprak ve doğa ile iç içe olmanın insanın bedeni ve ruhuna kattığı sağlıktır. Bugünün, “elektronik eşya kelepçesi” ile yetişen çocuklarının, mahrum oldukları en önemli rehabilitasyonlardan birisi de toprak ve doğadan uzak olmaktır.

İkiniz de Acıkınca Eve Geliyorsunuz!

“Bizde çocuk olduk! Biz niye öyle değildik?” diye itiraz edenler, kendi çocukluklarını unutuyorlar. Kendi yaşadığımı bir hatıra ile değişen zamanı anlatmaya çalışayım.

Rahmetli dedemin yanında geçirirdim tatillerimi. Köyde karnımızı doyurup evden çıkınca, genelde herkes uyuduktan sonra dönerdim eve. Rahmetli dedemin, Tarzan adını verdiği küçük bir köpeği vardı. Ben, gün içerisinde eve uğramışsam, dedem bana “Aha, bizim Tarzan geldi!” derdi. “Niye bana Tarzan diyorsun?” diye sorunca, beni güldüren o cevabı verirdi. 

“Oğlum sabah kahvaltıdan kahvaltıya yüzünü görüyoruz. Evden bir çıkıyorsun bir daha uğramıyorsun. Bizim kapıdaki Tarzan gibisin. O da senin gibi, acıkınca kapıya geliyor!”

Bu hatıramı anlatmamın sebebi, o dönem gençliğinin nasıl yaşadığını göstermeye çalışmaktır. Televizyon, bilgisayar ve diğer elektronik eşyalar çocukların oyuncağı olmadan önce, çocukların hayatları, kapının önünde geçerdi.

Evin içinde elektronik eşya kelepçesi ile yaşamaya mahkûm olan çocuklar, sokakta oynayıp koşmanın rehabilitasyonundan mahrum yetişiyorlar.

Sokakta enerjisini atan bir çocuk, evin içinde yaramazlık yapacak enerjiyi kendisinde bulamıyordu. Yorgunluktan yaramazlık yapmaya hâli kalmayan çocuklar vardı eskiden evlerde.

İlaçsız Çözüm

Tekrar köy / kasaba hayatına dönemeyeceğimize göre, yaşamaya mecbûr / mahkûm olduğumuz hayat içerisinde, ilaç kullanmadan, hiperaktif çocuklarla nasıl baş edeceğiz? 

Her şeyden önce, ebeveyn olmanın sabır istediğini aklımızdan çıkartmamamız gerekiyor. Çocuk sahibi olan insanlar, çocuk yetiştirmenin sabır işi olduğunu bilmek zorunda. “Ama biz de insanız!” diyenlere, “Ama onlar daha çocuk!” diyorum.

Çocuk çocuktur. Yaramazlık yapan çocuk, sağlıklı çocuktur. Yaramazlık yapmayan çocuk, çocukluğunu yaşayamayan çocuktur.

Aile içi muhabbet, eğlence ve oyunlar ile çocuğunuzun enerjisini atmasını sağlayın.

Akraba ve komşu ziyaretleriyle, farklı ortam ve insanlar içerisinde çocuğunuzun hem çevre edinmesini hem de davranışlarını disiplin altına almayı öğretin. Annesine nazı geçen çocuk, başkalarının yanında haylazlık yapmaya çekinebilir.

Park bahçe gibi alanlar, özelikle yaz mevsiminde, asla ihmal edilmemesi gereken ortam ve fırsatlardır. Yoruluncaya, terleyinceye kadar eğlenen çocuk, hem doğa ile temas sağlamış olur hem enerjisini boşaltır. 

Spor rahatlatır. Herhangi bir spor dalına merakı varsa çocuğunuzun, çevrenizdeki imkânlar ölçüsünde o spor dalına gitmesini sağlayın. Enerjisini spor yaparak atan çocuk, evde ve okulda daha az hareketli olur.

Faydalı etkinlikler, çocuklarınızı faydalı meşguliyetlere yönlendirir. Saz kursu, gitar kursu, resim kursu, tiyatro kursu gibi herhangi bir etkinliğe dahil olan çocukların ruh sağlığı, bunlardan mahrum olan çocuklarınkinden daha iyi olur. 

Tatiller, sadece anne-babanın dinlenme ve akraba ziyaret etme fırsatı değil, çocukların “üç kutu arasında” geçen hayatları dışında bir hayatı yaşama imkânı elde ettikleri bir dönemdir.  

Bütün imkânlarınızı kullansanız bile, ilk maddeyi asla unutmayın. Eğitim sabır işidir. İlaç sektörünün tuzaklarına çocuklarınızı kaptırmayın.

 

Sait Çamlıca
Eğitimci-Yazar

Kaynak Kitap

Stresli İman

Online Sipariş:
Bu yazının alıntılandığı kitabı aşağıdaki sitelerden satın alabilirsiniz.